Bülent Tanla, bu seçimde herkesin oy kullanması gerektiğini söylüyor sürekli. Zira uç partilere oy verecekler zaten sandığa gidecek. Eğer huzur ve refah arayan vatandaşlar sandığa gitmezse, bu seçimlerin galibi kutuplaşma yaratanlar olacak. Peki uçtaki partiler hangileri? Tanla’nın tanımıyla merkez uç sağda AKP var, bir diğer uçta DTP, tam karşısında ise MHP...
“Zaten Türkiye öyle bir hale geldi ki, herkesin bir forması var sanki. Market seçerken bile siyasi tavır alınıyor” diyen Tanla, ülkenin önündeki en büyük tehlikenin bu kutuplaşma olduğunu söylüyor ve bir de mesaj iletiyor parti liderlerine: “Bu kutuplaşmayı körüklemeyi bırakın! Türkiye yanar.”
Türkiye’de seçim var ama bu seçmene yansımadı...
Bülent Tanla: Bu tam Türkiye’deki kalkınma gibi. Türkiye’de kalkınma var ama halka yansımadı. Türkiye’de seçim var ama seçimlerle halk ilgili değil.
Prof. Yılmaz Esmer: Bu, aynı zamanda seçimlere katılımı da etkileyecek faktörlerden biri. Katılım düşer...
B.T.: Tabii. Bu iklime, sıcaklara bağlanıyor. Ama bence bunun sosyolojik ve siyasal bir tahlilini yapmakta yarar var. Önümüzde sanki seçimlerden sonra bir dip dalga geliyormuş gibi bir sessizlik var. Bakın, istikrar muhafazakârlığı ve temel değerleri kaybetmemek, bizim ve AKP’nin savunduğu ana ilkeler. İşte bunu herkes farklı bir biçimde algılayarak, “Acaba ben bazı şeylerimi kaybeder miyim?” kaygısı altında gidiyor seçimlere. Siyaset de bu kaygılar çerçevesinde yapılıyor ve insanlar kutuplaşmaya doğru gidiyor.
Y. E.: Gitti bile...
B.T.: Eskiden araştırma yaptığımız dönemlerde bir semtte, bir mahallede, bir apartmanda, bir ailede, hatta bir iş yerinde, şoförle patronu farklı farklı partilerden olabilirdi. Ama şimdi Türk toplumu izlenen politikalar sonucunda yaşam biçimleri, tüketim kalıpları itibariyle ayrışmaya, kutuplaşmaya başladı. Mesela uzun zamandır izliyorum; laiklik değerlerini ve buna karşı dini değerleri öne çıkartan gruplar arasında berberler ayrıldı.
Anlayamadım...
B.T.: Bu grupların gittikleri berberler farklı. Bu grupların gittikleri bankalar farklı. Marketler farklı. Migros’a gidenlerle BİM’e, Kiler’e gidenler arasında fark var. Dikkat edin; piknik alanları farklı. Giyim mağazaları farklı.
Y. E.: Bu çok ciddi bir mesele. Üç puan aşağı, beş puan yukarı oy alabilirsiniz, önemli değil. Ama bu korkunç derecede önemli bir mesele.
B.T.: Siyasilerin verdikleri bazı tatsız mesajlar var. Erdoğan, Baykal’a ’Sen şu bölgelere gidemiyorsun’ diyor. Ne demek o bölgelere gidemiyorsun? Bunu bilsen de söylemeyeceksin, görsen de beraber gideceksin. Siyaset, bu düzeyde yapılmalıdır. Bence bu kutuplaşmalar, bilerek veya bilmeyerek, isteyerek veya istemeyerek izlenen politikaların sonuçları olarak doğdu. Mesela Doğu ve Güneydoğu’daki 22 ilimizde, aşağı yukarı 18- 20 milyon vatandaşımızın yaşadığı bölgede, bağımsızlar ve AKP çıkacak. Bu bugüne kadar böyle değildi. Ama yavaş yavaş büyük şehirlere de geliyor, bütün Türkiye’ye geliyor.
Y. E.: Dolayısıyla İstanbul’un da semtleri ayrılacak. Beni bu seçimlerde biraz düşündüren husus da, kimlikler üzerinden oy kullanılacak olması. Bu çok önemli. Çünkü insanların geliri değişir, eğitim düzeyi değişir. Okumayanlar, okurlar, fakat kimlik kolay kolay değişmez. Yani Kürtler oraya Türkler buraya dediğiniz zaman, bu çok ciddi sonuçlar doğurabilecek bir şey. Dindarlar buraya, laikler şuraya dediğiniz zaman da, aynı şekilde. Yani kimlik üzerinden siyaset hayır getirmez. Mesela ‘Irak’a demokrasi getireceğiz’ dendi ama aşiret düzeyinde bağlılıkların, sadakatin olduğu yerde, bağımsız bireyi gerektiren bir rejimi işletemezsiniz. Bizim aşiret ne diyorsa, oraya gideceksiniz yani. O zaman demokrasi dediğiniz sistemin en temel özelliği tutmuyor. Onun için de görüyoruz Irak’ta demokrasinin ne kadar yerleştiğini. Ne oldu ? 3 gruba bölündüler. Şii, Sünni ve Kürt diye...
B.T.: Bütün bunlar Türkiye’nin önündeki günlerin ipuçlarını veriyor. Yani bu kırılma, fay hatları derinleşiyor. Bunu bir günde görmeyeceğiz. Ama bu süreç, Türkiye’deki fay hatlarını derinleştiren bir süreç. Korkarım ki bu seçim süreci de bu derinleşmeye yardımcı oluyor. Yani Aysberg’in görünmeyen yüzü başka. Görünen yüzünde ise kayıkçı kavgası devam ediyor. Yani hocam ne diyor? İnanca göre, etnik duruma göre ve kendi kültürel ve yaşam biçimlerine göre toplum kamplara ayrılıyor. Herkesin forması oluyor. Farzı misal sizin tuttuğunuz takım Beşiktaş olsun, kötü de oynasa, yanlış bir karar olmasına rağmen hakem lehinize karar verdiği zaman seviniyorsunuz. Ama burada adalet duygusu yok. Hiç olmazsa bir sıfır yeneyim diyorsunuz.
Peki daha çok kimler sandığa gidecek?
Y. E.:Siyasi literatürde bütün dünyada uç partilere verilen oylar daha disiplinli oylardır. Merkezdeki oylar olsa da olur olmasa da olur. Keyfe keder olurlar. Onun için seçmeni disiplinli bir şekilde fazla fire vermeden sandığa götürebilen partiler daha uç partilerdir, merkez partiler değil.
SEÇMEN ‘KARARSIZIM’ DEYİP KAFA BULUYOR
Kararsızların oy oranı nedir?
B. T.: Ben seçmenlerin büyük çoğunluğunun karar verdiği kanaatindeyim. Ama kararlarını söylemiyorlar, kafa buluyorlar.
Kimlerle?
Y. E.: Araştırmacılarla, siyasetçilerle... Kafa bulanlarla kararsızların oranı yüzde 10’un altındadır. Ben kararsızım diyen herkes kararsız değildir. ‘Ben sana birşey söylemek istemiyorum’ anlamına da gelir bu.
B. T.: Eğer bu son hafta kararsızlar veya kafa bulan kitle sandığına gitmekten cayarsa ya da başka bir yana yönledirilirse o dip dalga dediğimiz sonucu birlikte yaşarız diye düşünüyorum. Ama bu oy değişikliği AKP ve CHP’de pek olmaz.
Neden olmaz?
Çünkü oy verilecek ve verilmeyecek partiler netleşmiş durumda. ’Ben AKP’ye vermem kardeşim’ diyor ya da ’vereceğim’ diyor. AKP’nin oyu belli. Aldı alacağını, alamayacağı da belli. CHP için de hemen hemen böyle... Kararsızların bu iki parti dışındaki partilere oy verecekleri kanaatindeyim.
Vatan
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...