Özge Özpirinçci yeni nesil bir oyuncu. Hem oyunculuğu merak ediliyor hem de Türkiye'nin en yakışıklı erkeklerinden biri olarak kabul edilen Engin Altan Düzyatan'la aşkı. İkisini de konuşmak istedik oyuncuyla. Dizinin çekimlerinin yapıldığı Mudanya'da iki ara bir derede Özge Özpirinçci'ye sorularımızı yönelttik. İşte cevapları...
- 'Al Yazmalım' dizisi sizin ilk başrolünüz. Üstelik 'Selvi Boylum Al Yazmalım'ın dizi versiyonu. Bu size ne hissettiriyor?
Başrol ya da yan rol diye bakmıyorum aslında. Bu dizi filmin devamı olarak düşünülmedi. Bu yargıyı kırmak lazım. 1978 yılında yapılmış bir filmdi, dizi ise 2011 yılında geçiyor. Bir kasabada yaşayan insanların hayatı hikaye ediliyor. Bunun içindeki en büyük rolü de tutkulu bir aşk üstleniyor. Baktığınızda İlyas, Asiye ve Cemşit karakterlerimiz var ama günümüze uyarlandığı için birtakım değişiklikler yapıldı. Kamyon şoförü yok ama bir moto-cross yarışçısı var.
- Türkan Şoray'la kıyaslıyorlar mı sizi?
Başta oluyordu ama çok normal. Sonuçta aynı rolü oynayan iki farklı kuşak oyuncu var. Türkan Şoray bu rolü oynadığında 33 yaşındaymış, ben 25 yaşındayım. Film köyde geçiyordu, bizimki kasabada geçiyor.
- Son bölümde evlendiniz ama bu tutkulu aşkın arasına da bir kadın girecek...
Tutkulu aşk bence her zaman devam edecek. Tabii ki araya girenler olacak. Kadınlar, hayat, amaçlar, koşullar, hayaller bir süre sonra İlyas'la Asiye'yi birbirinden ayıracak.
- Bir başka kadın ilgilendiğinde erkek genelde kıskanan sevgilisine diğer kadın için 'Arkadaşça yaklaşıyor, düşündüğün gibi değil' der ve anlamaz. Gerçekten anlamazlar mı sizce?
Tabii aptala yatmak çok kolay. Bunu sadece erkekler böyle yapar diye düşünmemek lazım. Bu insana ait bir özellik. Beğenilmek herkesin hoşuna gider. Karşınızdakinin sizi beğendiğini hissediyor ve bunu güzel bir şekilde hayatınıza zarar vermeden idare edebiliyorsanız güzel.
- Siz de uzun süredir Engin Altan Düzyatan'la birliktesiniz size de hayran olan, ilgilenen oluyordur. Sizin de hoşlandığınız ya da bu erkek de ne hoş dediğiniz olur mu?
Güzel bir adamı da, kadını da takdir edersiniz, beğenirsiniz. İlla da o kişiden hoşlanmanız gerekmez, siz sadece o estetiği beğenmişsinizdir. Ne kadar güzel kaşı gözü var bu çocuğun diyebilirsin. Hatta bunu sevgilimle de paylaşırım. 'Ne kadar hoş çocukmuş' derim. O da aynı şekilde 'Ne kadar güzel bir kızmış' diyebilir. Zaten o kafalarda bir birliktelik olsaydı ilişki bu kadar uzun sürmezdi, bu kadar keyifli birliktelik olmazdı.
- Ben de ne hoş adammış derim ama yanımdaki derse de kıskanırım...
Yanımdaki adam başka bir kadının güzel olduğunu düşünüyorsa o kızla ortak özelliğimi ararım. Acaba bende beğendiği bir özelliği mi onda beğeniyor yoksa ekstra bir şeyi mi beğeniyor diye merak ederim.
- Dizideki İlyas karakteri gibi serseri adamları sever misiniz?
Severim tabii ya. Serseri adam eğlencelidir. Genelde o tip insanlarla eğlenirsin. Seni koruyacağını bilirsin çünkü hafif de olsa biraz maçodurlar. Seni çok sevdiğini bilirsin çünkü sevmese bir saniye durmaz yanında. Serseri adamlar dürüst olur diye düşünüyorum.
Ben cesur biriyim
- Sizi en çok ne sinirlendirir?
Saygısızlığa ve haksızlığa asla gelemem. Eskiden içime atardım artık söylüyorum. Çünkü içime attıkça kendime zarar verdiğimi fark ettim ve bir tek kendime zarar vereceğime ikimize birden zarar vereyim, en azından o da benim ne hissettiğimi anlasın diye düşünüyorum.
- Tutucu biri misiniz, sınırlarını nereye kadar zorlarsınız?
Bu anlamda cesur biri olduğumu düşünüyorum. Bu da babamdan geçti bana. Altı ay felç yatmıştı ama hayattan bir saniye bile kopmamıştı. O kadar hayata bağlı, o kadar coşkulu bir adam ki evde toplantılar yaptı, işine devam etti. Her gece kakara kikiri muhabbet... Olan tabii anneme olmuştu. Sürekli mutlu görünmeye çalışırdı. Altı ay sonra da babam ayağa kalktı.
- Şanslı biri misiniz?
Etrafıma bakıyorum da aslında şanslıyım. Çünkü sevdiğim işi yapıyorum, çok şükür kendi kendime geçinebiliyorum, iyi insanlarla birlikteyim, en azından şimdilik güzel bir ülkede yaşıyorum ve bunun değerini kendime hatırlatıyorum. Büyüdükçe de, farklı insanlarla karşılaştıkça da şükretmeyi öğreniyorum.
Birbirimizi şımartırız
- Dizide evlendiniz, peki, gerçek hayatta...
Dizilerde, filmlerde o kadar çok evleniyorum ki... Evlilik başarıdır diye düşünmüyorum. Ev ödevi gibi olunca da soğursun. 25 yaşındayım, çalışıyorum.
- Birlikte yaşamak mı, ayrı evler mi?
Her insanın kendiyle baş başa kalabildiği, kimseye hesap vermeden yaşayabileceği bir kaçış noktası olmalı. Bunu iki kişi aynı ev içinde de yaratabilir. Ben artık onun ne zaman yalnız kalmak istediğini bakışlarından anlayabilecek seviyeye geldiysem illa evli olmaya gerek yok.
- Kim peki daha çok sevgisini ve ilgisini belli eder bu ilişkide?
İkimiz de. Birbirimizi artık çok iyi tanıdığımız için kimin ne zaman şımarması gerektiğini anlayıp birbirimize destek oluyoruz.
akşam
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...