Solcu gazetecilerin özellikle nefret dili kullanarak sıklıkla eleştiride bulunduğu Eski İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ile ilgili yine bir solcu gazeteci olan Cengiz Erdinç dikkat çeken bir yazı kaleme aldı.
ÖNYARGILI GAZETECİLİĞİ YERDEN YERE VURUYOR
Soylu döneminde yapılan ve "Cumhuriyet tarihinin en büyüğü" şeklinde duyurulan operasyonlarda adı geçenlerin mahkemelerde nasıl serbest kaldığını anlatan Erdinç, önyargılı gazeteciliği yerden yere vuruyor...
İŞTE CENGİZ ERDİNÇ'İN YAZISI:
Dünya çapında 70 medya kuruluşunun 14 Mayıs’ta yayınlanan ortak araştırması “Dubai Kilitsiz” sıkı sıkıya gizlenen gayrimenkul kayıtlarından bir bölümünün sızdırılmasına dayandı.
Avustralya’dan Brezilya’ya dünyanın 62 ayrı ülkesinden uyuşturucu kaçakçıları, mafya üyeleri, kripto para vurguncuları, yolsuzluğa bulaşan siyasi figürler Dubai’de komşuydu.
Kriminal figürler milyarlarca euroyu gayrimenkul piyasasına ve lüks araçlara yatırırken Dubai otoriteleri başka tarafa bakmayı tercih etmişti.
Araştırma, politikacılar ve AB bürokratlarının tadını kaçırdı. Çünkü OECD Mali Eylem Görev Gücü (FATF) daha Şubat ayında Birleşik Arap Emirlikleri’ni (BAE) “gri listeden” çıkartmış, ardından Avrupa Komisyonu da BAE’nin yüksek riskli ülkeler listesinden çıkarılmasını önermişti. Dubai’deki kriminal cennet manzarası bütün bunları çöpe atıyordu. (Dubali kilitsiz buradan okunabilir)
FATF’ın adını açıklamayan sözcüsü mahcup bir ifadeyle BAE’nin reformları uyguladığını savunurken, “listeden çıkarılmak bir ülke sisteminin kusursuz olduğu anlamına gelmez” mealinde açıklamalar yaptı.
AB Komisyonu’nun önerisi ise parlamentoda reddedildi ve tepkilere yol açtı. İlginçtir, 62 ülke arasında Türkiye’den tek bir isim bile yoktu!
BERAAT TARTIŞMASI
Avrupa’da bunlar olurken Türkiye’de kripto varlık sağlayıcılara ilişkin düzenlemeler gündemdeydi. Gri listeden çıkmanın artık “an meselesi” olduğu değerlendiriliyordu.
Fakat Ankara 33. Ağır Ceza Mahkemesi Bataklık Davası’nda 73 sanığın beraatine karar verdi.
“Dağ fare doğurdu” mealindeki fatura, 2020 yılında operasyonu “Cumhuriyet tarihinin en büyüğü” diye duyuran sabık İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’ya kesildi.
Oysa Bataklık soruşturması Hollanda, İspanya, Fransa ve Brezilya’da kimi kesinleşmiş hapis cezalarına dönüşen tonlarca kokain, ecstasy ve esrarın kaçırılmasına ilişkin yargı soruşturmalarını “öncül suç” olarak kabul edip, suç gelirlerine odaklanmıştı.
Ancak Türk Ceza Kanunu’nun suç gelirini kanıtlamayı imkânsız hale getiren 282. Maddesi önemli bir engeldi. (TCK 282 için daha önce yazdığım bu yazıya bakılabilir)
Bu engele mahkemenin “nisbi muhakamenin” sınırlarını daraltması da eklendi. 154 sayfalık gerekçeli kararının özü sanıkların İspanya, Hollanda, Brezilya, İtalya ve Fransa’da kimi kesinleşen hapis cezalarına dönüşen soruşturmaları “öncül suç” olarak kabul etmemesiydi.
Kimi cezalar kesinleşmedi diye, kesinleşenler ise “onların mevzuatları ayrı” ya da “el konulan gelirlerin bu suçtan elde edilip edilmediği belli değil” gerekçesiyle itibar görmedi.
Oysa iddianamede sadece Çetin Gören için öne sürülenler 1999 yılında başlayan, Hollanda limanlarından Brezilya cezaevlerine, oradan Peru’ya, Ekvador’a, Kolombiya kartellerine, İtalya’ya uzanan, Gaziantep ve Kırşehir’e de uğrayan, Fethullahçıların himmetle kapattığı davalarla, Türkmen dağına yapılan yardımlarla bir dizi senaryosu gibiydi.
ÖNCÜL SUÇ
Mahkeme, Çetin Gören’e 8 ton uyuşturucu ve evinde ele geçirilen 900 bin avro sebebiyle 9 Aralık 2016’da verilen 12 yıl hapis cezasını “Hollanda mevzuatına göre suçtan elde edilen gelir kabul edilen varlıkların, Türkiye’deki mevzuata göre ‘kara para’ sayılmayacağı” yorumuyla öncül suç saymadı.
Yine Brezilya’da 2,8 kilo Ecstasy yüzünden 3. Bölge Federal Ceza Mahkemesi tarafından verilen ve onaylanarak kesinleşen 12 yıl 4 ay 24 günlük hapis cezası da “kararlarda suçtan elde edilen varlıklardan söz edilmediği” gerekçesiyle kabul görmedi.
Benzer biçimde İtalya Calabria Bölge Mahkemesi’nin, Fransa Kuzey Bölgesi Ağır Ceza Mahkemesi’nin, Sırbistan Novi Sad Yüksek Hukuk Mahkemesi’nin verdiği tutuklama ve mahkumiyet kararları dikkate alınmadı.
Hakim kararıyla yapılan dinlemelerde sanıkların kayıtlara geçen ve delil niteliği kazanan “işte uyuşturucu parası taşıttılar da sonra bizi tehdit ettiler” ve “Uyuşturucu parası olduğunu kimse bilmiyor ki” sözleri dikkate alınmadı.
MASAK’IN TESPİTLERİ
Oysa MASAK, 452 sayfalık raporunda hem uyuşturucu ticareti hem de 5549 sayısı Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanun uyarınca inceleme yapmış, mücevher ve döviz ticaretiyle uğraşan, başkaları adına para yatırıp çeken Servet Daş, Handan Kaymaz, Heves Ülütaş gibi çok sayıda sanığın yasadan kaynaklanan bildirim ve bilgi saklama yükümlülüğünü ihlal ettiklerini tespit etmiş, her iki ihlalin de altı ayı geçen hapis cezaları öngörülen “öncül” suç olduğunu açıkça vurgulamıştı.
Ancak silahlı örgüt, uyuşturucu kaçakçılığı ve terörizmin finansmanı ekseninde düzenlenen iddianamede bu yer almadı. Savcılık ancak mütalaa aşamasında MASAK’ın tespitlerine yer verdi.
Ancak mahkeme MASAK tarafından üzerine basa basa öncül suç olarak nitelenen, savcılık mütalaasında da tekrarlanan bildirim yükümlülüğünün ihlali ve başkalarının adına para yatırma/çekme işlemlerini bildirmemeyi görmezlikten geldi.
MÜSADERE YOLU
Mahkeme, beraat eden sanıklara yardım eden polislerin için “görevi kötüye kullanmaktan” suç duyurusunda bulundu ama 5549 sayılı Kanun'da bir ila üç yıl hapis cezası öngörülen, malvarlıklarının müsaderesine yol açabilecek bildirim suçlarını dikkate almadı.
Çok tartışılacak bu kararla silahlı örgüt ve uyuşturucu kaçakçılığı çerçevesinde açılan davada bütün sanıkları beraat ettirdi. 141 gram küflenmiş yeşil renkli bitki parçaları ve 5.3 gram kaplan şekilli tabletin müsaderesine karar verildi. En tuhafı da hala kırmızı bültenle aranan Gören’e verilen iki ayrı silah da ruhsatlarıyla birlikte iade edildi.
Savcılığın daha soruşturmanın başında yaptığı hatalarından biri Çetin Gören ve Halil Arslantaş’ın FETÖ/PYD dosyasını ayırmasıydı. Oysa Kırşehir, Gaziantep ve Adana’da “kapatılan” dosyalar önemli bir bağı ortaya koyuyordu.
Bu sayede kokain ticaretini ayrıntılarıyla anlatan Halil Arslantaş bu ifadelerini reddederken, ayrılan dosyada etkin pişmanlıktan yararlanıp 11 yıllık cezadan iki yılla kurtuldu.
Bataklıktan sonra, Ürfi Çetinkaya operasyonu ve önceki gün Kuyu-4 adıyla duyurulan Orhan Ünğan’ın da aralarında bulunduğu dört büyük gruba yapılan operasyon da benzer biçimde “suç gelirlerini” hedefledi.
SKY ECC PROTOKOLÜ
Bu operasyonlarda 2023 yılı Nisan ayında imzalanan protokol çerçevesinde Europol’ün Türkiye ile paylaşmaya başladığı Sky ECC mesajlarının rolü büyük.
Emniyet Genel Müdürlüğü ile Europol’ün imzaladığı protokol çerçevesinde EGM’nin bir personelinin de görevli olduğu çalışma grubu ile Türkiye'deki görevliler tarafından yapılan tespitler sonucu hazırlanan dosyalar, adli yardımlaşmaya dökmekle yükümlü bir hakimin onayından sonra iç hukukta soruşturma konusu edilebiliyor.
Türkiye’de kırmızı bültenli isimlerin birer ikişer yakalanması bu protokolün işlemesinden kaynaklanıyor.
Şimdi birbirleriyle bağlantılı bu dört büyük grubun Güney Amerika, Avrupa ve Türkiye arasında eroin, kokain, ecstasy ve skunk ticareti yürüttüğü, tonlarca uyuşturucunun gelirini akladığı ileri sürülüyor.
Kuyu 4’ün bilançosu 11 milyar liralık mal varlığı, Bataklık kadar büyük olmasa da onun dörtte biri düzeyinde bir soruşturma. Ve Ceza Kanunu’nun 282. Maddesi, para aklama suçunu imkansız hale sokan yapısıyla orada dururken, yargıdaki isteksizlik ortadayken bu operasyonların Bataklığın akıbetini izleyip izlemeyeceğini hep birlikte göreceğiz.
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...