İrade birliği oluşturulan her aşama önemsellik birimlerini katsayısı ile tekrar eder.Yenilikçi ve özgüvene dayalı hürriyet hakkı her kişinin yaşamakta olduğu hayatının vazgeçilmez kültürüdür. Münazara ve fikirlere açık kaynaşmalar ve bütünlükler toplumsal huzuru da beraberinde getirir..
İnsan farkındalığını artırmak istiyor fakat baktığı yerin kendisi değil!
İfade edemediğiniz karmaşık duygu yapılarınız sizi fiziksel yaşamdan geri bırakırken, hislerinizin yoğunluğu karşınızdaki faktörleri de çaresiz bırakıyor.
Üzerlerinize zimmetlenen hatıralar ve anılar düşüncesinize imgeler aşılarken, fikirlerinizi zımparalayan imajların döngüselliğinde yaşayan vaziyetiniz, zamane ilahlarının yüzleştiği gerçeklikle baş edemiyor. İzole etmeye çalıştığınız hatalarınız ile beslenen ve birbirine karışan benliğiniz kuşkulu ihtiraslarınızla birleştiğinde şurunuza olgunluk veremiyor...
İHLAL EDİLEN HAYATLAR DA BİLİR EZİP GEÇMEYİ!
Çünkü kendi hürriyetinden kendisini ihlal eden de kişinin öz benliğidir. Aşılacak çizgi; çizgiyi çekenindir... Çünkü kendisine gerekçesizliği geçit ediyor..Bahanelerle perdelediği şaheseri uyumsuzluğun kıskaçlarında iken inandığı varlığı gözlerden kayboluyor...
BİR HÜKÜM İRADE EDER KARARLARININ DİZGİNİNDE İKEN BİLİMSELLİĞİ!
Aklınız beyninizin bulvarlarında başyapıt kurarken, hiçbir amade yansıtamaz artık yüzlerin maskelerinde kaybolanların ruhunu...Tümelin aynaları üryandır artık, aklınıza sardığınızın kült duvarlarında..
Çünkü boşluğa tümsekler kuruyor, inkarlarınızdan oluşan sözleriniz...Artık önemselliğini kaybetmiş duygularınız, bütünü sergilemekten aciz!
Sadelik vaad eden hayallerinizi yanılgıya uğratıyor, gerçeklerinizin izafiyetsiz düşleri!
Erdemli olmaktan geçen evrensel olgular, tavrınızdaki kutsallığı bozuyor...Ülfet etmeden geçilmeyen boyutların arasında kaderinizin üstünü karalıyor , bakışlarınız...
Durgun deryaların vehameti çöküyor üzerlerinize..Uzlaşamadığınız halinizden ulaşamadığınız hakikatinize doğru ince bir çizgi var. Sayamadığınız kadar yarım yamalaklıklar artık bir hayat bile etmiyor...Değerli sandığınız olgularınızın üzerinden, ard arda geçen zamanlar kovalıyor, varlığınızı...
Sezgilerinizi ifade edemediğiniz sürece akıllara durgunluk veren hislerinize idame şansı verilmeyecek!
Ömürler bitiriyor, algınız!
Hakk ve batıl ayrımını yapamayacak kadar uyuşmuş zihinleriniz, kendi gerçekliğinizi su yüzüne çıkaramaz...Güzel ahlakın timsali olamazsınız.
Çünkü benzersiz oluşunuz, menfaatlerinize uymuyor....Çünkü inkar ettikleriniz ile başbaşasınız!
İLELEBET MUHAFAZA EDİLECEKTİR HAZİNELER
Sezgilerinizden düşünce özgürlüğünüze kadar uzayan akıl yolcuğunuzdaki fiziksel varlığınız, kararsız kaldığınız sürece zamana taşıyamayacak, servetlerinizi...
Dünyasında yaşayanların üzerinde adaleti sağlayamayan kudretiniz, kontrolü denetleyemeyecek kadar dumura uğratmış, akıllarınızı...
İnsan duygularını sevdiklerine heba ederken artık kendi gözlerine bakmıyor...
Ölümün çukurunda olan varlığını, yaşamın inanılmazlığına bırakıyor...
Sözde ahitlerle süslediği çevresini yine kendi sözleriyle zemheride tutuyor...Kaldı ki; üzüntüsüne gökler erimişti...
Kıymetini bilemediği doğrularını çelik zırhlarla örüyor, bir kasvet işliyor sabahına doğmadığı gecelerden...Yokluk ve hiçlik yanını devasa kainat örtüsüyle sarıyor, kendisini gizlediği an varlığa çıkıyor...
Kimin gözlerinden bakmış ise artık o gözlerin gördüğünü fani kılıyor...Değişken ünsiyetine vurgun yemiş gibi avazı çıktığı kadar haykıran bağımlılıklarını artık hiçbir hüzün çemberi kavrayamıyor...
ZAMAN İÇİNDE ZAMAN, İNSAN İÇİNDE İNSAN, GÖZ İÇİNDE CANLAR TÜKENİYOR
Kaç dünya giyindin, ey ganimetin bekçisi?
Kaç güne sığdırdın, ruhundaki ihanetleri?
Hiç düşünmez misin, zamanı çarparken yüzüne, sözlerimi?
Aslına dön ey insan!