Talat Atilla Hasan Doğan! Arslan ve Şengör'ü Hz. Muhammed konusunda yalanlayan belgeler var! |
Ersan Yıldız GİRİLMEZ |
Mihriban Başlı Nereye Gidiyoruz? |
Tuğba AYAN 2025 YILINDA EMEKLİ MAAŞLARI DÜŞECEK SORUNSALI |
Adnan Küçük KORSAN İSRAİL DEVLETİ VE MUTLAK KORUYUCU DESTEKÇİLERİ |
Zahide Guliyeva AHLAK ZAMANI |
Cengiz Altınsoy Gök korkusu başladı... |
Kıvılcım Kalay NEDEN DİYE SORMA |
Canan Sezgin BU DOLUNAYLA BİR DEVİR KAPANIYOR! |
Tuğrul Sarıtaş Duayen gazeteci Tuğrul Sarıtaş'tan yeni kitap! |
Tekin Öget GERÇEKTEN DE TAM YOL İLERİ Mİ? |
Esra Süntar İZDÜŞÜM TEOREMDEN BAĞIMSIZSA KAPSANAMAZ |
M. Kürşat Türker ARA-SIRA |
Yalçın Toker SPOR YAZARLARI GENEL KURULUNDAYDIM.. |
Haktan Kerem Ural ‘ADALET SİSTEMİ’NİN ALTINDA SERİNLEYEN AHLAKSIZLAR |
Ankara Kulisi
Her anlamda birçok ilklerin yaşandığı, alışılmışın çok dışında bir seçim süreci yaşıyoruz. Dolayısıyla anketler ne derse desin, 15 Mayıs sabahı büyük sürprizlere uyanabiliriz. Peki neden? Bu seçim neden farklı?
DEĞİŞEN SEÇİM YASASI
Seçim yasası baştan aşağı değişti. Hem de öyle bir değişim ki muhtemelen değiştirenler bile tam olarak neyin ne olduğuna hâkim değil. Bir de vatandaşları düşünün. Vatandaşa kalan ise seçim yasasının değiştiğini bilmek sadece. Hal böyleyken bu değişimin neyi nasıl etkileyeceği iş bittikten sonra görülecek.
Tabii bu değişiklikle birlikte ilk kez her iki tarafta da bu kadar geniş katılımlı bir ittifak ile seçime gidiliyor. Bu da büyük bir yenilik ve dolayısıyla getirisi götürüsü bilinmezlerle dolu.
Bu kadar bilinmez varken önceki gibi şu şudur demek çok da makul olmasa gerek. Anketler illa ki bir fikir verir ama bu kadar çok bilinmezin olduğu bir ortamda anketlerden bilinen bir sonuca gitmek her zamankinden zor olacak. Dolayısıyla seçim gecesi anketlerde hiç geçmeyen, her iki kesim isin de beklenmedik sonuçlar, büyük sürprizler yaşanma olasılığı her zamankinden çok daha fazla.
YAŞANAN BÜYÜK KIRILMALAR
Türkiye son birkaç yılda çok büyük kırılmalar yaşadı. Ekonomik kriz, seçkin bir azınlık dışında herkesin üzerinden silindir gibi geçti. Bunun bir maliyeti olmayacak mı? Keza yaşanan deprem. 50 bin insan öldü, yüzbinlerce yaralı var. Şehirler enkaza döndü. Bunun bir maliyeti olmayacak mı? Günlük seçim gündemi sanki ekonomik krizi ve bu büyük acıyı yok etti gibi bir görüntü oluşturuyor ama gerçekten de yok oldu mu? O sorunun yanıtını da sandık çıkışında göreceğiz.
TOPLUMA SÖYLENEN BÜYÜK YALAN
En sonda söyleyeceğimizi en başta söyleyelim: Siyasetçiler, iktidarı ile muhalefeti ile topluma yalan söylüyor. Uzun zamandır yaşanan ekonomik kriz, üstüne depremin yüklediği müthiş maliyet, üstüne seçimi kazanmak için ağzı açılan keseler. Muhalefet diyor ki; bizi seçerseniz baharlar gelecek. İktidar diyor ki; asıl baharı biz getireceğiz bizi seçin. Öyle bir hava yaratılıyor ki; seçim bitince tüm sorunlar da bitecek, herkes refah içinde yüzecek. Oysa her şey asıl seçimden sonra başlayacak. Bu enkaz herkesi altına alacak ve kim seçilirse seçilsin, yönetemeyecek.
14 MAYIS ASIL FİLM DEĞİL, SADECE FRAGMAN
Kim 14 Mayıs’a ne anlam yüklerse yüklesin. Tamam, önemli ama asla her şeyin bitişi ya da başlangıcı değil bu tarih. Sadece bir sonraki adım için atılacak ön adım, asıl noktaya giden bir basamak sadece. Özetle 14 Mayıs seçimlerini bir son değil bir başlangıç olarak nitelendirebiliriz. Bu mecburi dönemeç dönülecek, seçimle birlikte tekrar karılan kartlar masaya konulacak ve asıl seçim çok da uzak olmayan bir zaman sonra yapılacak. O yüzden; 14 Mayıs seçimlerini asıl filmin bir fragmanı olarak görmek daha makul olacak. İşte o filmin başrollerinde kim oynayacak asıl ona bakmak lazım.
ASIL FİLMİN AKTÖRLERİ
Fragmanda pek çok aktör görüyoruz ama 14 Mayıs’ta sadece kimin kazandığı değil nasıl kazandığı ya da nasıl kaybettiği de asıl filmin kadrosu için belirleyici olacak. O gece demokrasi sınavını kaybedenler, hazım sınavını kaybedenler, duruş sınavını kaybedenler asıl filmde bırakın başrol kapmayı, rol bile kapamayacaklar. Fragmanda rol alanların asıl filmde olacağının garantisi yok. Hatta fragmanda başrol oynayanları asıl filmde görmezseniz, yan rollerdeki aktörleri asıl filmde başrol oynarken görürseniz, hiç şaşırmayın.
AK PARTİ’NİN BIÇAK SIRTI POLİTİKASI
Ak parti 2002’den beri birçok seçime girdi. Hepsini kazandı. Ama hiçbir seçimi bu kadar olmak ya da olmamak olarak koymadı seçmenin önüne. Bunun gevşeyen kitleyi domine etme açısından bir makuliyeti olabilir ki etti de ama aynı zamanda ama bu politika çok tehlikeli bir noktaya da evrilebilir. Bu, çok hassas bir denge. Eğer bu dengeyi yönetemez ve tehlikeli seviyeye evrilmesine izin verirse ya da engel olamazsa 21 yıllık demokrasi mücadelesi tarihini de yok eder. AK Parti; darbelere, darbe girişimlerine “milli irade” diyerek karşı durdu. Haklıydı. Her türlü müdahaleye “milli irade” diyerek karşı durdu. Haklıydı. Ama milli iradenin tecellisine darbe diyerek karşı durursa, işte biriktirdiği tüm haklılıkları yok eder ve asıl film sahneye konulurken sadece izleyici koltuğuna mahkum olabilir.
KARARSIZ SEÇMEN Mİ? O DA NE?
Anketlere bakıyorsunuz, yorumcuları dinliyorsunuz hepsinin ağzında aynı nakarat: Kararsız seçmen. Net olarak söyleyelim: Yok öyle bir şey. Etrafınızdaki herhangi birine sorun, sokaktan çevirip biri ile konuşun. Kararsız birini asla göremezsiniz. Siyasetin hayatın bu kadar içine girdiği, neredeyse siyaset yiyip siyaset içtiğimiz ve herkesin her şeyi bildiği(!) bir memlekette kararsız olmak mı? Kararsız seçmen dedikleri, kararını açıklamayı şu ya da bu nedenle açıklamayan seçmendir. Kararlar verildi, sadece zaman bekleniyor. Hepsi bu.
DAVUTOĞLU VE BABACAN FİYASKOSU… KİM, NEDEN?
Muharrem ince gibi içeriksiz, kadrosuz ve güvenilmez bir lider bile gözle görünür oranlara ulaşmışken teşkilatlarını kuran, programlarını hazırlayan, büyük bir ittifaka eklemlenen isimleri İnce’den daha itibarlı Davutoğlu ve Babacan’ın acınası oy oranları herkesi şaşırtıyor. Peki neden?
Davutoğlu’nun satacağı bir hikâye yoktu. Heybesi çok fazla yükle doluydu. Konjonktür, Davutoğlu’nun yelkenlerini dolduracak rüzgârı estirmekten çok uzaktı. Dolayısıyla yüzde 1’lik dilime bile erişememesi anlaşılabilir ve tam da olması gerektiği gibidir.
Ancak Babacan için aynı şeyi söylemek zor. Her şeyden önce konjonktür resmen Babacan’a gel gel yapan bir konjonktür. Düşünün; ekonomik krizin herkesin üstünden silindir gibi geçtiği bir ortamda ekonomik alandaki başarısı ile ön plana çıkmış bir isimden bahsediyoruz. Artı olarak; herkesin peşine düştüğü ama birkaç içeriksiz manevrayla İnce’nin kaptığı Z kuşağı denen kitleyi yaşı, dinamizmi, liberal duruşu ve dünyaya açık kimliği ile Babacan daha kolay etkileyemez miydi? Tüm politikasını sadece bu iki unsur üstüne kursa şimdiki oranının kat kat üstünde olacaktı. Dolayısıyla burada normal olmayan bir durum var. Babacan, bilinçli bir şekilde partisini geride bırakmış olabilir mi diye düşünmeden edemiyor insan. Belki fragmanda bu kadar rol almak istedi. Belki asıl film için hazırlanıyordur.
E-posta Facebook Twitter Yazdır Önceki sayfa Sayfa başına git |
Bu yazı 23632 defa okunmuştur. |
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |