“Gazetecilik” bir meslek olarak yazılı basında her geçen gün zayıflarken ve yazılı basını terk ederken; internet dünyasında hayat bulmaya başladı.
Bağımsız-bağlantısız-büyük patronları ve onların büyük işleri olmayan internet haber siteleri, yazılamayanlar için mecra olmaya başladı.
Ankara Temsilcileri ise erozyonun en çok etkilediği alan. Büyük haberler yapan, ortalığı sarsan Ankara Temsilcileri’nin nesli tükenmek üzere. Artık salon adamı, masa adamı, yemekten yemeğe koşan ama haber yazmayan Ankara Temsilcileri devrindeyiz.
Bu elbette ki uzun süre böyle devam edemez ama mevcut Ankara Temsilcileri’nin mihenk taşına vurulmaya ihtiyaçları var.
KURUM KURUM ANKARA TEMSİLCİLERİ (Alfabetik sıra)
Abdülkadir Selvi(Yenişafak) : Yıllarca haber müdürlüğü yaptı ve yaklaşık 3 yıldır boş tutulan Temsilcilik koltuğuna sonunda oturdu. Ak Partili üst düzey yetkililerle arasının çok iyi olması ve çalıştığı gazetenin iktidara yakınlığı da eklenince top koşturacak alan bulması mümkün gözükmüyor. Tüm bunlar toplanınca kendisi de durumu kabullenmiş gözüküyor. Gazetecilik refleksleri yüksek olmasına rağmen bu alan sıkışması sosyal medyada, “Hükümet sözcülüğü” olarak algılanabiliyor. “Allah başımızdan Ak Parti’yi eksik etmesin” mealindeki iki yazısının twitter’da fazlaca tartışılması bu algıyı besledi. Yazılarındaki yüksek profil ekrandaki konuşmalarına yansımıyor.
Adem Yavuz Arslan(Bugün): Zayıf gazeteler kategorisinde bir gazetenin temsilcisi. Ama o güçlü bir gazete temsilcisi gibi hareket etmeye çalışıyor. İstanbul’dan gelip Ankara’ya kendini kabul ettirmek isteyen ateşli delikanlı ruh halinden kurtulursa ağırlığını artırabilir. Ergenekon-Balyoz ve Hrant Dink olaylarında sivrildi. Ancak, Hükümet-Cemaat kavgasında durumunun ne olacağı meçhul. Aşırı hırslı ve ateşli olmasının yol açabileceği sorunlar var. En önemlisi de Ankara’da henüz ulaşamadığı kıdemin üstünde davranması.
Ahmet Takan (Yeniçağ): En büyük şanssızlığı Sabahattin Önkibar gibi bir isimden sonra temsilci olmasıydı. Önkibar şu ya da bu şekilde mutlaka yazdıklarına baktıran, kendisinden bahsettiren Yeniçağ ismini kendi ismiyle birlikte anımsatan bir gazeteciydi. Önkibar’dan sonra uzun süre kimse yerine kimin geçtiğini bile bilmedi. Ahmet Takan ismi geçtiğimiz günlerde birkaç kez Başbakanlık Basın Müşavirliği yaptığı dönemle ilgili anılarını aktarması ile gündeme geldi sonra yine kayboldu. Takan’ın en büyük avantajı bir dönemin canlı hafızası olması ama burada da deşifre edince güvenilmez, deşifre etmezse silik bir temsilci olarak kalma paradoksuyla karşı karşıya.
Bilal Çetin(Vatan): Son MİT krizinde gündemin en kritik yazılarını kaleme aldı. En netameli alana bile girmesi meslek aşkını sürdürdüğünün göstergesi oldu. AK Parti döneminde by-pass edilen gazetecilerden biri. Elinin altında son derece zayıflatılmış bir büro var. Murat Çelik’in yeni patron Yıldırım Demirören’le aşırı samimiyeti de Çetin için oldukça rahatsız edici ve bir tehdit unsuruna dönüşmüş durumda. AKP-MHP-CHP gibi farklı partilerle aynı seviyede ilişki kurmasının avantajını yaşıyor ancak askerin güçlü olduğu bir Ankara’da yaşamaya fazlasıyla alışmış olmanın körelttiği yönleri hayli fazla.
Çiğdem Toker(Akşam): Habertürk’te yaşadığı talihsiz kısa temsilcilik döneminden sonra Akşam’ın sakin sularında. Bürodaki iç huzuru kısa sürede sağladı. Yıllarca ekonomi alanında top koşturduğu için şimdi siyasette yavaş yavaş ısınıyor. Ancak hala sarsıcı bir haber yapabilmiş değil.
Deniz Zeyrek(Radikal): Haber üretme konusunda zaman zaman çıkışlar sergiliyor. Gazetesi de ürettiği haberleri parlatıyor. Ancak Ankara’da ağırlığının olduğunu söylemek zor. Televizyon performansı ise felaket derecede kötü. Sadede ne zaman gelecek diye beklemekten uykunuz gelebilir. Kendi döneminde bürosu işten çıkarmalarla oldukça zayıflasa da Radikal’in en önemli kozu haber müdürü Ömer Şahin olarak görünüyor. Haber müdürünün kendisinden daha parıltılı bir isim olması en büyük handikabı.
Fikret Bila(Milliyet): Temsilci dünyasının Fikret Abisi, TSK’nın gücünü kaybetmesiyle doğru orantılı olarak kendi gücü de gün be gün eriyor. “Fikret Bila Karargahtan bildiriyor” denilen günler çok geride kaldı. Genelkurmay’ın düşünce ve kanaatlerini anlamak için artık Bila’nın köşesine bakmıyor kimse. Cemil Çiçek’in Adalet Bakanlığı ve Başbakan Yardımcılığı döneminde aldığı haberlerle siyasi alandaki gücünü sürdürdü. Ancak Çiçek TBMM Başkanı olunca onu da kaybetti. Anayasa süreci hızlanırsa Bila yeniden parlayabilir ancak süreç çıkmazda. Yine de Bila, gündemdeki her konunun içinde olabildiğince bulunmaya ve mesleğini icraya çalışıyor. Yüzüne bakılmasa da Ak Parti Genel merkezine gitmeye, telefonlarına çıkılmasa da şartları zorlamaya, mesleğini icraya çalışıyor.
Hakan Çelik (Posta): Belki de Ankara’nın en suya sabuna dokunmayan temsilcisi. Belki Posta’nın suya sabuna dokunmayan yayın tarzına gösterdiği uyum, belki de kendi kişisel özelliği. Bunu henüz kimse bilmiyor. Kibarlığı ve nezaketi ile biliniyor ama bilinen bir başka şey de var ki kibarlık ve nezaket Ankara temsilciliği için yeter liyakat nişanı değil.
Lale Kemal(Taraf): Gazetesine yönelik Başbakan tarafından uygulanan aleni ambargo ve savaş nedeniyle Ankara’da işi en zor olan temsilci. Savunma ve güvenlik alanlarındaki uzmanlığı ve işin teknik kısmına hakimiyetiyle yine de oldukça iyi haberler çıkartıyor. Bu haftaya Jandarmayı tamamen İçişleri Bakanlığı’na bağlayacak yasa taslağını özel haber yaparak girdi örneğin. Yeni nesil temsilcilerden biri. Ancak özel haberlerle ortalığı sarsma geleneğini sürdürmeye çalışıyor. Televizyon programlarındaki performanslarında problem var. Özellikle kolay tahrik olup agresifleşebiliyor. Elinin altında sadece birkaç muhabirden oluşan bir büro ve uğraşması gereken ekonomik problemler nedeniyle işi hayli zor.
Metehan Demir(Hürriyet) : Medyanın Amiral Gemisi’nin Ankara Temsilcisi olmak zor iş. Hele o koltuğun eski sahiplerini düşününce. Genel Yayın Yönetmenliği’ne giden yolun son adımı bu koltuk. Geçmişte hep böyle oldu. O koltukta oturanlar ya Hürriyet’te ya başka gazetelerde bir numaralı koltuğa oturdular. Ama hepsi büyük haberlere imza attılar. AKP İktidarı’nın en skandal haberi “Askerlerimizin başına çuval geçirilmesi” olayı hemen aklımıza haberi yazan dönemin Hürriyet Ankara Temsilcisi Sedat Ergin’i getiriyor. Mesela MİT krizinde olduğu gibi Demir de haber konusunda önceki temsilcileri aratmayacak bir performans sergiliyor. Gerçi şimdilik kendisine bir köşe verilmedi ama Twitter’dan bir köşeyi dolduracak kadar yayın yapıyor her gün. Demir’in patronaj ve gazete bürosuna kendisini kabul ettirdiği de açık.
Mustafa Kartoğlu(Star): Bir önceki temsilci Şamil Tayyar genel temsilci profilinin dışında birisiydi. Ankara haberlerinin dışında, Ergenekon vb. konularda sivrildi. Koltuğu devralan Mustafa Kartoğlu, Tayyar’ın profilini devam ettiremedi. Ancak genel temsilci profilinde ağır haberler de çıkaramadı. Aynı etkisizlik köşe yazılarında da kendisini gösteriyor. Televizyon performansında da durum farklı değil.
Muharrem Sarıkaya(Habertürk): Elinin altında Ankara’nın en güçlü bürosu olması nedeniyle haber üretme konusunda sıkıntı yaşamıyor. Ancak, bireysel olarak temsilci kalibresine uygun haber üreteli yıllar geçmiş olmalı. Habertürk TV’yi kullanabilmesi nedeniyle gündemdeki yerini korumayı başarıyor. Köşe yazılarında siyasi takibini sürdürmeye çalışırken, CHP’nin içinden iyi haber alabilmesi de diğer bir avantajı. Temsilciler dünyasının dışında durmayı yeğliyor. Bu arada; Ankara gazetecilerin eğlence konusu olan Sarıkaya efsanelerine her gün bir yenisini eklediğini de kayda geçirmeden olmaz.
Mustafa Ünal(Zaman): Yıllardır tutturduğu ve istikrarlı biçimde devam ettirdiği çizgisini sürdürüyor. “Her şeyi bilen ama her şeyi yazmayan adam” çizgisi bu… Ankara’nın kilit noktalarındaki hemen her isimle oldukça samimi ancak bunun habere dönüştüğüne ya da bildiklerini köşesine akıttığına pek şahit olunmaz. Ankara Temsilcileri için vazgeçilmez bir isim.
Okan Müderrisoğlu(Sabah): 20 yıla yakın bir süre Sabah’ta çalıştıktan sonra hep arzuladığı temsilcilik koltuğuna oturdu. Ekonomi alanındaki başarısını temsilcilikte sürdürdüğünü söylemek güç. AKP’yle kuramadığı diyalog kadar Serhat Albayrak’la yaşadığı gerilimlerin de bunda etkisi var. Sabah’ta sayısız badireler görmüş birisi olarak “Bu da geçer” diyerek mevcut durumda koltuğunu koruma refleksi ile yaşıyor. Bunda da başarılı olduğu rahatlıkla söylenebilir. Köşe yazılarının okunmaması ve gazeteciliğindeki erozyon ise gün be gün kendisini bitme noktasına götürüyor.
Saygı Öztürk (Sözcü): Saygı Öztürk hep derin gazeteci olarak bilindi. Gerçi kendisi ben derin değilim dese de o etiket üzerinde kaldı. Bu biraz da Öztürk’ün klasik Ankara gazetecisi/temsilcisi gibi kulislerden bildirmekten ziyade eskimeyen bir muhabir gibi haberin gizli dehlizlerine dalma merakının bir sonucu bu. Muhabirlik döneminde olduğu gibi temsilcilik döneminde de haber peşinde koşma refleksi kaybolmadı. Gerçi artık derin haberlere imza atmıyor ama özellikle Sözcü’nün durduğu yerle de ilgili olarak kritik haberler yine onun imzasıyla çıkıyor.
Utku Çakırözer(Cumhuriyet): Mustafa Balbay Cumhuriyet Ankara Bürosu’nun partnerini TSK olarak belirlemişti. Çakırözer bu çizgide ilerlemiyor. Alanı dış politika ancak gazetesi nedeniyle Dışişleri Bakanlığı’na açılması da mümkün değil. Yine de Savunma alanında zaman zaman kaliteli haberler çıkartabiliyor. Daha çok bu devir geçene kadar bürosunu yüzdürme derdinde.
Yener Dönmez (Akit): Yeni jenerasyonun en ilginç temsilcilerinden. Herkesle iyi olayım tarzındaki klasik temsilciler yerine sözünü bıçak gibi söylüyor. Kaleminin Milliyetçilik ve İslamcılık ölçüsünü ayarlamakta zaman zaman problem yaşıyor. Genelkurmay’ın akreditesini delerek Karargah’ta ağırlandı. Tümgeneral Hıfzı Çubuklu gibi kritik komutanlarla kritik zamanlarda yaptığı söyleşiler Ankara’da hayli dikkat çekti. Habere ağırlık veren bir çizgiyle Akit’e yapışan etiketi değiştirmeye çalıştığı gözüküyor. Hırsını kontrol etmesinde yarar var. Ekranda oldukça heyecanlı gözüküyor.