" Şayet ayaklarınızın altında insanlar varsa, baş aşağı olup gökten düşeceklerini anlamıyor musunuz ...? "
( Hippone Baş piskoposu Augustinius ( M.S 425 ) " Trinite ve Teslis argümanlarının hızlı savunucusu, Katolik iman protokollerinin mihmandarı )
" Yeryüzü düz ve sabit şekilde durmaktadır. Dünya, iddia ettikleri gibi dönüyor ise ; ülkelerin, dağların, ağaçların, nehir ve okyanusların hiçbir temeli olmayacaktır. Ve insanların ; doğu ülkelerinden batıya, batı ülkelerinden doğuya hareket ettiğini göreceksiniz...? " ( Medine İslam üniversitesi rektörü Şeyh Abdulaziz bin Baz, ( M.S 1975 ) Vahiylerin nüzul olduğu topraklarda )
Aradan geçen 15 asır sonra, astronomi ilminde çığır açan keşiflerin yaşandığı 12-13.yüzyıl süreçlerine rağmen, alim kategorisindeki Müslüman şahısların dünyevi pozitif ilimleri reddiyesi, bir çeşit İslami rönesansın gerçekleşememesinin kaçınılmaz sonucunun açık ifadesidir. Hz. İdris ( Enoch, Hanok ) peygambere gönderilen yazılı metinlerden, İslam dinini tamamlayan Kuran-ı Kerim'e kadar tüm kutsal kitaplarda dünyanın bir yörüngede dönüşü, gece ve gündüzün ardı ardına gelişi üzerine tefekkür edildiğinde dünyanın düz olamayacağı gayet açıktır. ( AYNE'L YAKİN Bilgi ) Bu tür muhteremler, Nuh tufanının bitişini de düz dünyaya su akarı takarak izah edebilirler bir ihtimal. Filhakika ; Din adamlarının, ilim alanındaki bu tür tespitlerinin isabetsizliğinin asıl kökeninde yatanın, yaratıcı adına söz söyleme cesareti ve yetkinliğini haiz olduklarına inanmaları ve bu inançlarını doğrultusunda fütursuzluktan basiretsizliğe yol bulmalarıdır. Oysa ki; " Allah'ın öteden beri işleyen kanunu budur. Allah'ın kanununda asla bir değişiklik bulamazsın. ( Fetih 48/23 ) " Bunca asır, gökten baş aşağı düşen bungee jumping ehli şahıslar ve Doğu batı yönlerinde güzergâhı olan tren ve uçaklar var olmuş olsa da dünyanın ve gezegenlerin yuvarlaklığı konusu tartışmaya açık değildir. Pek tabii olarak, kapsamlı girizgahla varmak istediğim esas mevzu şudur ki ; İçtihat kapısının arkasında bağdaş kuran ve yaratıcının hoşlanmadığı ölçüde obur olan, alim zannı ile kalem ehline kelam savuran din alimleri sayesinde pozitif ilimlerin seküler cendereye sıkışması da kaçınılmaz olmuştur. Dolaysız olarak da İslam aleminin dünyevi hali, atalarının putperest gelenekleri ile ilmek atlanarak dikilen şekilsiz bir hırka olmuştur. Hırkayı giymek için uzun süreli açlık çekmeye de gerek yoktur. Ortadaki; keyfi ve dünyevi hayata uyum sağlayabilen münafıklık cephesi ve münafıkları baş tacı eden müşrik neferlerinin mevcudiyeti ise çarpıcı bir şekilde kaçınılmazın ispatıdır. Hz. Davut'un 3000 yıl önce Golyat'ın 3. Gözüne sapladığı taşı çıkaramayan İslam aleminin timsah göz yaşları, feveranları veya hezeyanları da sahtekarlık, düzenbazlık ve iki yüzlülüğün teatral mizansenleridir. Gerek kollektif bilinçdışında yatan putperestlik yönelimleri ve gerekse de dünya nimetleri ile şımartılmış bedevi zihniyeti ile son süreçte İsrailoğullarının zaferi açıktır. Dinini İsrailiyattan temizleyememiş, kendi kitabını rivayetlere terk etmiş İslam aleminin acınası hali, soykırım karşısındaki korkakça ve ikiyüzlü tutumu açık bir ifade ile; ayaklarının altına aldıkları insanlığın üzerine yaslanan cehennem kütüklerinin pürmelalidir.