Dursun Çiçek, Çetin Doğan, Levent Göktaş, Zeki Üçok, Bedrettin Dalan, Soner Yalçın gibi Ergenekon ve Balyoz sanıklarının avukatı… Cem Uzan’ın avukatı. Sözcü davalarının avukatı. Metin Akpınar’ın avukatı. Müjdat Gezen’in avukatı. Özetle… Neredeyse AK Parti iktidarı ile sürtüşen bütün “meşhurların” avukatı.
Ne onur verici bir duruş değil mi?
DENİZ GEZMİŞ BİLE KENDİ İSMİNİN EKMEĞİNİ BU KADAR YEMEDİ!
Tabii ki o onur, Ülgen’den başkasına layık değil. Çünkü o, Deniz Gezmiş’in sınıf arkadaşı. Öyle diyor. Hatta Celal Ülgen’in özgeçmişine bakınca hiç kimsenin özgeçmişinde olmayan kimin sınıf arkadaşı olduğu detayının hep not düşüldüğünü görürsünüz.
Bu detay o kadar kullanışlı bir detay ki; Ülgen tüm duruşunu bu detayla özetliyor. Atatürkçülük solculukmuş. Solcu olunmadan Atatürk’ü anlayamazmışız. Çünkü Deniz Gezmiş Ülgen’e öyle demiş. Zaten ondan sonra CHP’li olmuş.
Ya… Madem Deniz Gezmiş’in sınıf arkadaşı, o zaman yürü ya kulum.
Ve Ülgen yürür.
Ama nasıl?
Şöyle… Deniz Gezmiş’in isminin önünde saygıyla eğilen bütün şöhretlerin avukatı olarak.
Hukukun olmadığı bir ülkede hukukçu kimliğimle konuşmak istemiyorum dese de ekranların konuşan kafalar kadrosunun vazgeçilmez “hukukçu kimliği ile konuşan” kafası olarak.
İBRETLİK SON
Tüm bu CHP’lilik, namlı muhaliflerin cengâver avukatlığı…
Ortalardaki en vatansever benim dolanmaları…
Bu arz-ı endamın payandası, kaldıracı ve her şeyi yaptığı o Deniz Gezmiş ile olan sözde arkadaşlığından sonra bir de öğrendik ki; Avukat Celal Ülgen bir silah tüccarıymış.
İşte bu; sadece ironik değil, aynı zamanda ibretliktir.
NASIL OLUYOR DA OLUYOR?
Basit bir test. Siyasi hikâyeyi Celal Ülgen’in durduğu yerden okursak karşımızda şöyle bir tablo çıkacaktır:
Bu ülke hukukun olmadığı, muhaliflerin susturulduğu, hukuk maskesi kullanılarak bırakın susturulmayı temel haklarının bile ellerinden alındığı, her türlü gadre uğratılmaya çalışıldığı bir ülke.
Peki…
Madem öyle, nasıl oluyor da “ennn muhalif” Celal Ülgen böylesi bir ortamda bırakın muhalif kanalları, iktidarın kontrolünde olduğu bilinen bütün kanalların vazgeçilmez konuğu olabiliyor?
Nasıl oluyor da iktidarın tüm muhaliflere dokunan, onlara nefes aldırmayan o demir yumruğu Celal Ülgen’i pas geçiyor?
Bırakın sonsuz konuşma özgürlüğünü, bugün iktidarın paramiliter silahlı örgütü olduğu iddia edilen SADAT’ın sahip çıkacağı kadar o çevre tarafından nasıl kabul ediliyor, bir anlamda “ennn muhalif” hukukçu kimliği ile iktidarın en mahrem alanlarında kendine nasıl yer bulabiliyor?
Sizce de bu işte bir terslik yok mu?
CELAL ÜLGEN ÖLÜ BALIK TAKLİDİ İLE KURTULABİLİR Mİ?
Celal Ülgen gibi Ergenekon sürecinde Ergenekon sanıklarının avukatlığını yapmış olan Vural Ergül’ün sorduğu “SADAT neden size sahip çıktı?” sorusu bir yanıtı hak ediyor olmalı.
Ölü balık taklidi yapmak çoğu durumda kurtarıcı olabilir belki. Ama Celal Ülgen gibi her gün ekranlarda, kameralar önünde biriyseniz, “ennn muhalif, ennn solcu, ennn Deniz Gezmiş arkadaşı, ennn vatansever” takılıyorsanız, Vural Ergül’ün bu basit sorusunu veya “bir avukatın silah tüccarlığı ile final yapan yolculuğu” ile ilgili kafalarda oluşan soru işaretleri ölü balık taklidi yaparak geçiştiremezsiniz.
Deniz Gezmiş ile olan tanışıklığınızı kullanarak nüfuz geliştirme kurnazlığınız sizi buralara kadar getirmiş olabilir ama buradan öteye o kurnazlık da taşımaz.
İzleyelim, görelim. Belki de Che Guevara ile falan sınıf arkadaşı olarak yapar beklenen açıklamasını.
Olmaz olmaz demeyin. Karşınızda din tüccarlarından, Atatürk tüccarlarından çok daha işini bilen bir figür var.
Bekleyin…