Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, geçen hafta içinde şöyle bir konuşma yapmıştı:
“Demokrasinin tam anlamıyla uygulandığı az sayıda ülkelerden biriyiz..”
Ben bu sözlere katılmıyorum..
Bu sözleri, hukuksal olarak tam değerlendirebilmek için, her şeyden önce, bilim adamlarının sözlerine kulak vermeli ve dünya istatistiklerine göz gezdirmeliyiz.
Güvenilir istatistikler, Türkiye’yi, Dünya demokrasi sıralamasında, 162 devlet arasında 107. sırada gösteriyor.
Ben bu konularda boş konuşacak biri değilim. Mazisi tam 65 yıla ulaşmış bir hukukçuyum.. Demokrasinin ve devlet rejimlerinin ne olduğunu, 1954 yılında katıldığım İstanbul Hukuk Fakültesinde, en değerli Profesör hocalarımın derslerinde öğrenmeye başlamıştım..
Bu hocalarım, Anayasa Hukuku hocamız Prof. Ali Fuat Başgil ve Esas Teşkilat Hukuku hocamız Ord. Prof. Hüseyin Nail Kubalı idi.
1960’ta ihtilal olmuş ve Kubalı hocam, 1961 Anayasasını ve Ceza Kanunu tasarısını hazırlayanlar arasında yer almıştı.
1954’ten bu yana Türkiye’deki anayasal ve hukuksal gelişmeleri içinde yaşamış olduğum için, Anayasal hareketleri kısaca hatırlatarak konuya gireceğim..
Malum, Türkiye’mizde ilk Anayasa 20 Ocak 1921 tarihlidir. Atatürk dönemine ait bu Anayasa, toplam 24 maddeden oluşuyordu. Bu dönemde Meclis Hükümeti Sistemi yürürlükteydi.
Anayasa , “egemenliğin kayıtsız şartsız milletin olduğu” hükmü ile başlıyordu.
Cumhuriyet’in ilanından sonra 1921 Anayasasının yetersiz kaldığı görüldü. 20 Nisan 1924 tarihli yeni Anayasaçıkarıldı.
Sonraki yıllarda da 1924 Anayasası üzerinde 1928, 1934 ve 1937 yıllarında gerçekleştirilen değişikliklerle demokrasimiz daha da ilerletildi.
1920 ve 1924 Anayasalarında yasanın ismi Teşkilat-ı Esasiye Kanunu olarak tescil edilmişti.. Anayasa kelimesi ise ilk olarak Milli Birlik Komitesi'nce hazırlatılan 1961 Anayasasında kullanıldı.
Ülkede 1960 sonlarına doğru siyasal şiddet olayları çok artmıştı. 27 Mayıs 1960 tarihinde, kendilerine “Milli Birlik Komitesi” ismini veren 38 subay, Hükümete darbe yaptılar ve yönetime el koydular. 12 Haziran 1960’ta çıkardıkları kanunla da geçici bir anayasa oluşturdular. Bu kanunla, TMBB’nin yetkileri MBK’ne devredildi. MBK başkanı Devlet Başkanı oldu. Başbakan Adnan Menderes, Bakanlar Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan, Yassıada Mahkemesinin kararı ile idam edildiler.
Sonra yapılan seçimlerle sözde demokratik hayata yeniden dönüldü. Ama ülkedeki şiddet olayları bir türlü durmamış, devam etmekteydi. Bu sefer TSK, 12 Mart 1971 muhtırasını vererek, dönemin Başbakanı Süleyman Demirel’i istifaya zorladı. Yerine, Ordunun desteği ile, partiler üstü Başbakan olarak Nihat Erim ve Ferit Melen‘i getirdi ve Hükümet kuruldu.
Aradan 10 yıl geçmemişti ki, bu sefer Kenan Evren 12 Eylül 1980 ihtilalini yaptı.. Kendini Cumhurbaşkanı seçtirdi. 7 Kasım 1982'de yapılan halkoylamasıyla 1982 Anayasası yürürlüğe girdi., Bu Anayasa ile bazı hak ve özgürlüklere önemli sınırlamalar getirildi. Anayasa Mahkemesi'nin ve Danıştay'ın denetim yetkilerini azaltıldı.
Sonunda işte 2000’li yıllara geldik.
Tayyip Bey, 14 Ağustos 2001’de Adalet ve Kalkınma Partisi’ni (AKP)’yi kurdu. 2010’da o zamanki Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, 12 Eylül 2010’da hazırlatılan Anayasa değişikliklerini referanduma sundu. Halkın kabul oylarıyla, 26 maddede değişiklikler yapıldı.
10 Ağustos 2014 Pazar günü, Türk tarihinde ilk kez halkın oylarıyla ve ilk turda Erdoğan, 12. Cumhurbaşkanı seçildi. Bu seçimde Erdoğan yüzde 51,8, MHP ve CHP’nin ortak adayı olan Ekmelettin İhsanoğlu yüzde 38,3 ve HDP Başkanı Selahattin Demiştaş yüzde 9,6 oy aldılar..
16 Nisan 2017 tarihindeki halk oylamasında kabul edilen Anayasa değişikliği ile Cumhurbaşkanının partili olmasının önü açıldı.
Ve Recep Tayyip Erdoğan, 24 Haziran 2018 Pazar günü yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de %52.59 oy alarak ikinci defa Cumhurbaşkanı seçildi.
Ve böylece ülkemizde artık Partili Cumhurbaşkanlığı sistemi yürürlüğe girmiş oldu.
…Artık lafı daha fazla uzatmayayım.. Ben 1960, 1971, 1980 ihtilallerini gazeteci olarak adeta içlerinde yaşadım. Mesela 1960 ihtilali sonrası Yassıada Mahkemelerini takip edip yazmıştım. (sa. 125)
Bütün bunları anılarım kitabımda.(*) ayrıntılı olarak anlatırım..
Bu yazımı, Türkiye’ye demokrasiyi getiren Atatürk’ümüzün şu sözleriyle noktalayayım:
“Büyük olmak için hiç kimseye iltifat etmeyeceksin, hiç kimseyi aldatmayacaksın; memleket için hakiki mefkure ne ise onu görecek, o hedefe yürüyeceksin.
Herkes senin aleyhinde bulunacaktır; fakat sen bunda tahammüllü olacaksın. Önüne sonsuz engeller yığacaklardır.
Kendini büyük değil küçük, zayıf, vasıtasız, bir hiç sayarak, kimseden yardım gelmeyeceğine inandıracak, bu engelleri aşacaksın.
Bundan sonra da sana “büyüksün” derlerse, bunu söyleyenlere güleceksin.” (**)
(Selanik 1908)
M. Kemal Atatürk
(**) İHTİLALLER VE DARBELER ARASINDA, Gazetecilik ve Kitapçılık Anılarım/ YALÇIN TOKER, Toker Yayınlari. www.toker yayinları.com- Tel: 0535 3199349 ve [email protected]
(**) Anayasa ve Anayasa Mehkemesi Üzerine Düşünceler/ Av. K. Sahir Sunar.