Koca koca muhalif siyasetçiler, hocalar, STK’lar, spor camiaları, yazarlar, gazeteciler bir şekilde ülkede bir değişiklik istiyor. Ama bunu da sandıkta değil, illegal yoldan asker eliyle olmasını istiyor. Yıllardır bu ülke onlarca darbeye maruz kaldı. Peki, bu darbelerden ne kazanıldı neler kaybedildi. İşin bu kısmı muhalefet için çok önemli değil, önemli olan yeter ki mevcut iktidarın yıkılması ve kendi vesayetçi düzenlerinin devamını istemeleridir.
Tabi ki bu darbeler bir taraftan da farklı yapılanmaları da beraberinde getirmektedir. İşin kötüsü ülkemizde darbeyi bir hakmış gibi gören siyasetçilerin, profesörlerin, yargı üyelerinin, iş adamlarının STK ve temsilcilerinin, yazarın, çizerin, gazetecinin olduğu da biliniyor. Peki, biz bu durumda neler yapmalıyız. Evvela, milletin iradesinin tecelli ettiği sandığı çok iyi korumalı ve milletin kendi iradesine sahip çıkma bilincini darbeci zihniyete karşı daha etkin hale getirmeliyiz. Ve daima millet iradesine ve onun sandıkta ortaya çıkan sonucuna saygı duymalıyız.
Konumu, kimliği ne olursa olsun içimizde darbe söyleminde bulunanlara, darbeye davetiye çıkaranlara, en şiddetli şekilde toplum olarak tepki vermeli, darbe kışkırtıcılarına müsaade etmemeliyiz!
Demokratik toplumlarda “darbe” konusu, partiler üstü bir konu olduğu için buna da ortak tepki verildiğini görmekteyiz.
Peki, ülkemizde “darbelere” karşı böyle bir ortak tepki, “ortak tavır ve tutum” görebiliyor muyuz?..
Biz yeterince demokratik bir toplum olmayı başarabildik mi ya da demokrasiyi benimseyebildik mi?..
Bana göre hayır. Neden mi? Çünkü ülkemizde daha önce gerçekleşen darbelere karşı maalesef ortak ses çıkmamıştır. Aksine, siyasilerin bir kısmı darbeye çanak tutup destek vermiştir. Zira onların yaşamı buna bağlıdır.
Darbeler bu ülkeye bir yarar sağlamamıştır. Darbelere, siyasi menfaatler için değil, daha özgür, daha demokratik bir siyaset yapmak ve var olan değerleri korumak için karşı çıkmalıyız.
Buradan çıkacak kazanımları da ortak paylaşmalı, bunu ülkemizin ortak paydası haline getirebilmeliyiz! Bunu başardıktan sonra siyasetimizi yine yapıp, seçim ve sandıktan çıkan sonucu kabul edip, demokratik şekilde iktidara talip olmayı esas haline getirmeliyiz...
“Darbelerden medet ummak”, Türkiye’deki darbeleri –kendi çıkarları doğrultusunda destekleyen- ve kaostan medet uman “dış güçler” dediğimiz emperyalistlerin ekmeğine yağ sürmekten ve onlara hizmet etmekten başka bir işe de yaramaz…
Bugün ülke olarak, onca iç ve dış operasyona maruz kalmaktayız. Hiç düşündük mü neden? Çünkü adına “dış güçler” dediğimiz kapitalist ve emperyalist küresel çete, kendi çıkarlarına hizmet etmeyen ülke yönetimlerini daima bu şekilde değiştirmekteler.
Dün olduğu gibi bugün de, onların dayatmalarına boyun eğmeyen, ülke yönetimimizi değişik baskı ve darbe hamleleriyle değiştirmek arzusundalar. İşte buna izin vermemeliyiz! Bu tür dış destekli dayatmalara karşı; en güzel dik duruş; iktidarı ve muhalefetiyle, hep birlikte yekvücut olup “Kahrolsun darbe, yaşasın demokrasi, yaşasın millet iradesi, yaşasın sandık, yaşasın seçim!” diyebilmektir!
Bunu başarmalıyız!