Siyasi bir yazı yazmak istemiyorum ama sonuçta siyasi olacak ve sizde mutlaka öyle algılayacaksınız… Anlamışsınızdır, şu yolsuzluk ve rüşvet meselesinden bahsetmek istiyorum; O kadar garip şeyler oluyor, o kadar garip şeyler söyleniyor ki…
Başbakan dedi ki ”Yargıya sesleniyorum. Bizimde bildiklerimiz var” Şu söze bakar mısınız? Bir düşünün üstünde… Bu cümlenin her tarafı faul, rezalet, skandal, anormal, garabet, hukuksuz, günah… Hele bir Başbakan’ın ağzında bu sıfatlar etkilerini kat kat artırıyorlar ve şantaj ilave ediyorlar…
İstifa eden Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar, “Soruşturma dosyasında var olan ve onaylanan imar planlarının büyük bölümü Sayın Başbakan’ın talimatıyla yapıldı. Başbakan’ın istifa etmesi gerekir” demiş. İstifa eden Bakanı Başbakanı için istifa etmeli diyor. Devlet, Başbakanından başlayarak bakanlarından bürokratlarına önemli ölçüde yolsuzluklara bulaşmış görünümünde… Ama bakanlar feda edilerek durum kurtarılmaya çalışılıyor, soruşturmalar engelleniyor. “Dış tezgahlar” söylemi ise işe yaramamış görünüyor…
Şimdi adını hatırlayamadığım bir yazar, ”Dürüst olmayanlar hatalarını başkalarından saklarlar, oysa dürüst olanlar hatalarını kabul edip ortaya koyarlar” demiş. Başbakan kendi ikbali için bakanını açık açık harcarken nasıl yorum yapmalı bu durumda?
Çok önemli bir garabette Başbakan ve oğlu Bilal Erdoğan ile ilgili soruşturma açmak isteyen savcılara başsavcı tarafından izin verilmemesi söylentisi ve savcılarla emniyet arasında yaşanan rezalet…
Ben sık sık Tayyip Bey, iyi bir siyasetçidir ama asla bir devlet adamı değildir derim, haksız mıyım?
Bunlar son günlerin devletin tepesinden örnekler. Bir de tabana bakalım… Biz eskiden de devlet ve yolsuzluklar konusunda böyle umursamaz, hatta yüzsüz ve garip bir tutum içerisinde miydik, hakikaten merak ediyorum.
Geçen gün televizyonda gördüm, Trabzon’lu gençler Başbakan’a destek için kefen giymişler, sunucu soruyor; “Başbakan’a bu desteğiniz nereye kadar? Yani bu yolsuzluklar kanıtlanır Başbakan’a uzanırsa yine de destekleyecek misiniz?” Gençlerin lideri ufak bir tereddüt sonrası “Evet” diyor “Her şekilde desteğimiz sürer” Bu cevabın ne tarafını düzelteceksiniz? Biz gerçekten böyle bir toplum muyuz?
Yine geçen akşam Ebru Gündeş televizyonda ki programında İranlı eşi Reza Zarrap için ağlamış bir şeyler söylemiş. Görenler, izleyenlerin “Türkiye seninle gurur duyuyor” sloganları attığını söylüyorlar. Bu sloganları atanlar ne dediklerinin kime dediklerinin farkındalar mıydı acaba?
Geçenlerde bir uzmanla görüşüyorum şu ilginç cümleleri söyledi; “Kadınların büyük çoğunluğu, yüzde 70’e yakını Ak Partiye oy verir ve Ak Partili kadınlar Tayyip Bey ve Nihat Hatipoğlu’na aşırı hayrandırlar ve eşlerinin yanında bu aşırı hayranlıklarını rahatça ifade ederler. Erkekleri ise bu ikisi için onları kıskanmaz” Çok şaşırdım. Ne derece doğru bilemiyorum ama bir uzman sözü olduğuna göre belli bir seviyede haklılık payı vardır sanırım. Peki, biz böyle bir toplum muyuz, muhafazakarlığı dahi iki yüzlü olan?
Acaba bunca yıla ve deneyime rağmen ben toplumumu yeterince tanımıyor muyum diye düşünmekten alamıyorum kendimi… Konfiçyüs, “Eğer halkım beni tanımıyorsa üzülmem, ancak ben halkımı tanımıyorsam üzülürüm” demiş. Ne halk beni tanıyor ne de ben halkımı…
Dikkat ederseniz örneklerim arasına yolsuzluk ve rüşvetle suçlanan bakanları ve çocuklarını almadım. Her insan hata yapar diye düşündüm. Ancak beni gerçek anlamda üzen yolsuzluk ve rüşvet konusundaki tepkiler… Ben bu iddialar mutlaka gerçektir demiyorum ama soruşturmanın engellenmesi bu iddiayı doğal olarak getiriyor… Hatta bir komplo da olabilir ama bu durum yolsuzluk ve rüşvet gerçeğini değiştirmez ki…
Asıl sorunda burada. Bu noktadaki sorumluların ve toplumun tepkilerine hayret etmemek mümkün değil… Bir dakika! Hayret hafif kaçtı isyan etmemek mümkün değil…
Gördüğünüz gibi derli toplu veya siyasi olmaya çalışan değil, hayretimi, şaşkınlığımı ifade eden bir yazı…
Sanki siz şaşkın değil misiniz?
Kimse “Ben size şaşırdım. Geçmişte de şunlar çaldı-çırptı” beylik lafını kullanmasın…