Türk Milletine, hayırlı bir yeni yıl dileyerek yazıma başlayayım.. Geçen haftaki yazımda, Devletimizin temel ilkesinin Atatürkçülük ve Milliyetçilik olduğu konusunu işlemiştim. Ve son satırlarımda da Atatürk’ün milliyetçilik anlayışının hududunu da bugün ele alacağımı ifade etmiştim.
Bu konuyu anlattığım Milliyetçiliğin Yasal Kaynakları(*) isimli kitabımın 374. Sayfasından şunları ifade etmişim:
“Atatürk, Türklük duygusunun ve tarihi gerçeklerin bir sonucu olarak, Milliyetçilik konusunda siyasi hudutlara yani coğrafi faktörlere bağlı kalmamıştır. Bu husus zaten, millet anlayışımızın da doğal bir sonucudur.
Bu sözlerimle şunu demek istiyordum; Atatürk, Turancılık olarak adlandırılabilecek bir milliyetçilik anlayışının temsilcisi olmuştu. Bu gerçeği Atatürk döneminde okullarda okutulan kitaplardan satırlarla da belgeleyebiliriz.
Mesela o dönemde Liselerde okutulan Tarih kitaplarında “milliyet” mefhumu, “ırk, dil, kültür ve tarih birliği esasına müstenit bir Turancılık” diye açıklanırdı. Türk Tarih Kurumu’nca hazırlanın 1932 yılının Lise Tarih Kitabında Türklüğün hududu şöyle gösterilirdi:
“Baykal gölü havalisinden başlayarak, Altaylar ve Orta Asya’dan itibaren, Hazar Denizi ve Karadeniz havzaları ile Ege denizi ve Tuna boylarına kadar olan geniş sahalar, binlerce senelerden beri alelumum beyaz olan Türklerle meskundur.”
Kitabımın devam eden satırlarında da, Atatürk’ün milliyet anlayışının hududu konusuna, İsmet Bozdağ’ın “Atatürk’ün Sofrası” kitabından bir alıntıyla anlatmıştım. İşte o satırlar:
“Atatürk, salonu dolduranların alkışları arasında yerinden kalktı. Doktor Zeki’yi yanına alarak Umum Müdürün odasına geçti. Oturdular. Atatürk’ün başının üstünde bir Türkiye haritası vardı. Karşısında oturan Doktor Zeki’ye;
-Benim başımın üzerindeki haritayı görüyor musun? Diye sordu.
-Evet Paşam.
-O haritada Türkiye’nin üstüne abanmış bir blok var, onu da görüyor musun?
-Evet görüyorum Paşa Hazretleri.
- Hah işte o ağırlık benim omuzlarımın üstündedir. Omuzlarımın üstünde olduğu için ben konuşmam.. Düşün bir kere, Osmanlı İmparatorluğu ne oldu? Avusturya-Macaristan İmparatorluğu ne oldu? Dünyayı ürküten Almanya’dan bugün ne kaldı? Demek ki hiçbir şey sürgit değildir. Bugün ölümsüz gibi görünen nice güçlerden, ileride belki pek az şey kalacaktır. Devletler, milletler bu idrakin içinde olmalıdır.. Bugün Sovyetler Birliği dostumuzdur, komşumuzdur, müttefikimizdir. Fakat yarın ne olacağını kimse kestiremez.. İleride o da parçalanabilir.. Bugün elinde sımsıkı tuttuğu milletler avuçlarından kaçabilir. Onun idaresi altında, dil bir, inanç bir, öz bir kardeşlerimiz vardır. Onlara sahip çıkmaya hazır olmalıyız..
Hazır olmak o günü susup beklemek değildir.
Milletler manevi köprüleri sağlam tutarak hazırlanır.
…Dil bir köprüdür, inanç bir köprüdür, tarih bir köprüdür. Dil bir, inanç bir, öz bir kardeşlerimize sahip çıkmaya hazır olmalıyız.. Onların bize yakınlaşmasını beklememeliyiz. Biz onlara yaklaşacağız..”
Büyük Atamızın o genç doktora anlattığı ülkeler nerelerdi, “onlara sahip çıkmaya hazır olmalıyız” derken kasdettiği kimlerdi?..
Bu soruların cevabını vermek için bir başka kitabımdan da sayfalar açayım. Büyük Uyanış(*) isimli kitabımdan satırlar:
TÜRKLÜĞÜN GÜNEŞİ TÜRKİYE
“70 yıllık Rus baskısından kurtulan Asya’da kalmış Türk kardeşlerimizin güneşi Türkiye’dir. 1991 yılında Rus baskısından kurtulan kardeşlerimiz, boyunlarına takılan boyunduruktan kurtulunca derhal Türkiye’deki kardeşlerine doğru koştular..
Oğuz Kağan’ın dediği gibi, Türk titremiş ve kendine dönmüştü!..
Kazakistan Cumhurbaşkanı Nur Sultan Nazarbayev Eylül 1991’de Türkiye’ye geldi.. Onu Türkmenistan Cumhurbaşkanı Saparmurat Niyazov, Özbekistan Cumhurbaşkanı İslam Kerimov, Kırgızistan Cumhurbaşkanı Askar Akayev izlediler.. Kardeşlerimizin bu resmi ziyaretlerinde protokol kuralları bir kenara bırakılmış, Türk töre ve geleneklerinin samimiyeti uygulanmıştı. O günkü Cumhurbaşkanı Turgut Özal’la gelip kucaklaşmışlardı.
Kırgız Türkü kardeşlerimiz adına konuşan Askar Akayev’in ilk sözleri; “Çoban yıldızımız Türkiye!” olmuştu.. Onların bu sözleri Asya’daki bütün kardeşlerimizin duygularını dile getirmekteydi..
Kimlerin duygularını mı? Özbek, Kazak, Tatar, Azeri, Türkmen, Kırgız Çuvaş, Başkırt, Yakut, Karakalpak, Uygur, Kumuk, Gagavuz, Tuva, Karaçay, Ahıska, Hakas, Balkar, Altay, Nogay, Şor, Karaim, Kırım Tatarı, Çeçen.. Türk kardeşlerimizin duygu ve ideallerini..
Ünlü milli şairimiz Ziya Gökalp şöyle der:
Vatan ne Türkiye’dir Türklere ne Türkistan,
Ulu ve müebbet bir ülkedir Turan!
Ben Ziya Gökalp’in 15 kitabını günümüz Türkçesi ile sadeleştirip yayınladım. Hepsinin arka kapağında büyük şairimizi Atatürk’ün şu sözleri ile takdim etmiştim:
“Etimin ve kemiğimin babası Ali Rıza Efendi ise, fikirlerimin babası Ziya Gökalp’tir.”
Demek ki Atamız’a, Dünya Türk Birliği idealini aşılayan, yukarıda genç doktara o sözleri söylettiren ruh ve idealde Ziya Gökalp’in etkisi büyüktür.
Bizlerdeki bu Dünya Türk Birliği ideali bütün kardeşlerimizde de yaşamaktadır.
Büyük Kazak Türkü şairimiz olan Mağcan Cumabay, Orta Asya’dan göç ederek Anadolu’ya gelen bizlere bir şiirinde şu mısralarla seslenmişti:
Altay’ın altın günü nazlanarak gelende
Sen pars gibi bir er olarak
Akdeniz, Karadeniz ötelerine,
Kardeşim gittin beni bırakarak
Ben kaldım yavru balaban kanat uçamam
Uçsam diye davransam bir türlü uçamam
Yön bulduran, yol gösteren can kalmadı
Yavuz düşman kalay mı şimdi beni vurmadan
…..
Kardeşim sen o yanda, ben bu yanda
Kaygıdan kan yutuyoruz, bizim adımıza
Layık mı kul olup durmak, gel gidelim,
Altay’a ata mirası altın tahta!
Bu mısraların yazarı yılmaz Türk Birliği savaşçısı Mağcan maalesef 1938 yılında Stalin’in emriyle kurşuna dizilmişti.
Bir başka kahraman şairimiz.. 1938’de Türk Birliği taraftarlığı suçlaması ile Ruslar tarafından idam edilen Özbek şairimiz Çolpan, Atatürk Milli Mücadeleyi başlattığında şöyle seslenmişti:
Anadolu kışlağının muzaffer Ordularına:
Ey İnönü, ey Sakarya, ey İstiklal erleri!
Misak-ı Milliye kadar durmadan ileri!
(PARANTEZ: Ben bu yazımı, araya yılbaşı gireceği ve cumartesi pazarı çocuklarım, torunlarımla birlikte geçirmeyi arzuladığım için Cuma’dan yazayım demiştim.. Ve başlamıştım ama.. İşte yine elektrikler kesildi.. Bu üçüncü kesiliş.. Her seferinde saatlerce zaman kaybettim. Kesintiler gündüzden başladı, gece de devam etti, karanlıkta kaldım.. Dur-başka temposuyla yazımı tamamlamaya çalışıyorum
Elektrik geldikçe, ara ara televizyona da bakıyorum. Bir televizyonda Tayyip Bey konuşuyor, salondakiler alkışlıyor: “Ülkemiz kalkınmış ülkeler sınıfına alınmış..” türünden laflar ediyor..)
Yaa gördünüz mü, kalkınmışız da haberimiz yokmuş.. Hak ve hürriyetler, özgürlükler, hayat güvencesi, ekonomik güç konularında sürüncemede değilmişiz de Avrupa ülkeleri düzeyindeymişiz.. Her şeyi bir yana bırakıp soralım: Şu çektiğimiz elektrik kabusunun örneği, her gün İstanbul’daki patlamalar, can kayıpları, kalkınmışları bir yana bırakın, geri kalmış ülkelerde bile var mıdır acaba?
Hal böyle iken.. İslami devlet kurma felsefesine sarılmış ve Meclis Başkanı tarafından da bu yönde bir Anayasa hazırlığı başlatıldığı ilan edilmiş olan günümüzde, Dünya Türk Birliğinin kurulması yönünde bir çaba bekleyebilir miyiz? Bizler de dinimize bağlı ve saygılıyız ama Devletimizin olmazsa olmazı din olmamalıdır.
Özbek, Kazak, Azeri Türkleri Müslümandır.. Kırgız Türklerinin ise, çoğunluğu Müslüman, nüfusun yüzde 25’i hristiyandır. Türkmenistan’da yüzde 85 müslüman kalanı ortodoks v.s. Müslümanlar içinde pek çok mezhep farklıları var, aleviler var. Üstelik hepsinde hala şaman aşiretler de bulunmakta.. Bu durumda Altay, Yakut, Gagauz kardeşlerimize falan üğlkemizi yönetenler nasıl yaklaşırlar hiç düşündünüz mü? Bir çoğunun adını bile hiç duymamışlardır. Araştırınca da Gagauz Türk’leri, Müslüman değil onlar, Hristiyan, budisti de var içinde, şamanı da.. Çuvaş Türkleri mi Ortodoks onlar, bize yaramaz.. Karai’ler musevi, Tuvalar budist.. Bunlardan bize ne?.. Diyeceklerdir.. Sonuçta Dünya Türk Birliğine inanmış Atatürkçü bu insanlar yalnız bırakılacak, onların ideallerine destek değil köstek olacaklardır.
(*) Milliyetçiliğin Yasal Kaynakları, 816 sa. 2. Baskı/Yalçın Toker, Toker Yayınları- www.toker yayinlari.com- Tel: 0535 3199349 ve [email protected]
(**) Büyük Uyanış/Yalçın Toker, Toker Yayınları- www.toker yayinlari.com- Tel: 0535 3199349 ve [email protected]