Bankacı bir baba ve gardiyan bir annenin çocuğu. Yaşamı boyunca her girdiği sınavda birinci oluyor ve okullarını birincilikle bitiriyor. İkincilik yok. Dürüst, çalışkan zeki, sportmen ve sosyal. Harp okulunda sınavlar öncesi arkadaşlarına verdiği derslerde, konuları öğretmenlerinden daha iyi anlatması ve öğrenci arkadaşlarının sınıf geçmelerini sağlaması ile çevresinde ünleniyor. Kara Harp Okulu’nu da birincilikle bitirip teğmen oluyor. Bir gün imzasız bir ihbar mektubu ile Ergenekon sanığı olarak tutuklanıyor. 33 ay hapis yatıyor. Bu arada polis tarafından cep telefonuna 139 Hizbut Tahrir örgütünün telefonları yükleniyor.Hayatının en ümit dolu günlerinde 2,5-3 yıla yakın hapis yatıyor. Maddi, manevi işkence görüyor. Koşulları, durumu unutmayın, tahayyül edebilir misiniz başınıza böyle bir iş gelmesini?
Başınıza böyle bir iş gelse dağa çıkar mısınız? Dağa çıkmak, devlete topluma isyan etmek, insanları suçlu-suçsuz ayırt etmeden öldürebilmek anlamına geliyor. Yapar mısınız böyle bir şey? Böyle bir şey yapanı mazur görür müsünüz?
Teğmen Mehmet Ali Çelebi dağa çıkmadı. Devletine ve toplumuna isyan etmedi…
Geçen hafta siyasetin en ilginç söylemleri Bülent Arınç’tan geldi. Daha doğrusu söylemler çok ilginç değildi ama bir başbakan yardımcısından gelince ilginç oldular. İlki, “Diyarbakır Cezaevi’nde o işkencelere maruz kalsam bende dağa çıkardım” İkincisi ise, “Bir zamanlar Ankara’da Durmuş, Abdullah ve Yakup adlı 3 arkadaş vardı. Beş vakit namaz kılarlardı. Ne iyi insanlardı” türü söylem.
İlkinde dağa çıkma bir başbakan yardımcısı tarafından masum gösterilmeye çalışılmakla kalmıyor aynı zamanda devlette kötüleniyor. “İnsanları dağa çıkarıp, masum insanları öldürten, şehitlerin müsebbibi bu devlet” suçlamasını hissediyorsunuz. Bir öz eleştiri değil bu. Daha farklı bir şey. Cumhurbaşkanı olmak için dikkat çekmeye, farklı kesimlerin oylarını almaya çalışan bir kişilik mi bu acaba, diye düşünüyorsunuz. Saçma geliyor. Daha birkaç gün önce bir kadın milletvekiline “Gözlerime bakma” ile başlayan Anadolu’nun kırsalında bir kadına söylendiğinde cinayet sebebi olacak sözleri mi unutturmaya çalışıyor, diye düşünüyorsunuz. O daha da saçma görünüyor.
Peki nedir bir Başbakan Yardımcısını böyle konuşturan?
Dağa çıkmak mazur görülüyor ise, bu ülkede dağa çıkabilecek o kadar çok insan var ki… Herkes bir çırpıda onlarca sayabilir… Hatta Bülent Arınç bile sayılabilir…
Kimse Bülent Arınç’ı mazur göstermeye çalışmasın, bir Başbakan yardımcısı o. Ne dediğini bilmesi gereken bir kişi. Kahvede okey oynarken konuşan biri değil. Pazar gecesi Habertürk’e yaptırılan özel programla tüm bunlar unutturulmaya çalışıldı ama nafile. Söyledikleri çoktan amaca ulaştı, beyinlerde yer etti bile.
Peki, Durmuş Yılmaz gibi makul, sevilen bir şahsiyetin ve bir sakallı Müslüman mühendisin arasına giren liseli 5 vakit namaz kılan Apo, sizde nasıl bir algı uyandırdı? “Bu adam aslında temiz, kader kurbanı, hatta devlet kurbanı, affedilmeli” algısı mı yoksa “O da bir insan, bizden biri, affedilebilir” algısı mı? Veyahut ta yeni kurulan Hizbullahçı partiye BDP oylarını akıtmak için Apo’nun dindar hatta nurcu olduğu mesajlarını halka verme yöntemi mi?
Hepsinde garabet var…
Diğer önemli siyasi söylem Recep Tayyip Erdoğan’ın ODTÜ olayları ile ilgili söyledikleri: Bir Başbakan ne olursa olsun öğrencilere, öğretmenlere ve akademik dünyaya böyle saldıramaz. Hatta onlar “Hunçak” olsa dahi sonuçta bu ülkenin yurttaşlarıdır. Yani Başbakan’ın yurttaşları… 12 Eylül Darbesi ile bir nesli devlet yok etti, ülke kaybetti… Asla unutmamak gerek. Her şeyin bir ölçüsü var. Sonuçta bir protestoya tahammül edemiyor muyuz?
Tüm bunların sebebi ne biliyor musunuz? Bana göre devlet adamı değiller. Artık enaniyetleri de fazla geliyor. Enaniyet nedir bilir misiniz?