Aydın Doğan’ın ev sahipliğinde Hilton’da gerçekleştirilen fasıl gecesinin detayları yazıldığı için tekrara gerek yok.
Gülmüşler, eğlenmişler, yemişler ve içmişler.
Afiyet olsun.
Bu tür eğlenceler gazetecilerin aşırı uçlarını törpülediği gibi daha insan yanımızı ortaya çıkarmak için de kuşkusuz faydalı bir faaliyet.
Ancak! Ah işte o ancak, daha doğrusu ancaklar olmasa!
O öyle bir ancak ki; içinde yüzlerce ama/fakat/ hımmm/ vay canına/ barındıran matruşka gibi bir şey…
Fehmi Koru ile Fatih çekirge, Nazlı Ilıcak ile Aydın Doğan’ın yanına bir de Samime Sanay’ı koyduk mu fotoğraf daha da netleşiyor.
Tamam, sizi duyuyorum; “İşte Türkiye karması, niye rahatsız oldun ki?..”
Siz de haklısınız ama bir de beni dinleyin lütfen!
Dikkatinizi çekiyor mu bilmem. Sol düşüncede yazan gazeteciler ve gazeteler her daim şu ya da bu nedenle en kuvvetli çekim merkezi olmaya devam ediyorlar.
Doğuştan, genlerden, ideolojilerden aldıklarına inandıkları legal bir zemine sahipler. Üzerlerine sağ etiketi yapışanlar, ya o etiketi yırtıyorlar, ya da masanın altına yapıştırıyorlar. Bir çeşit; “Ya ne yapayım felek beni sağcı yaptı ama ben aslında hiçbir kalıba sığmayacak kadar geniş bir mizaca sahibim…” tribinde yaşıyorlar.
Kusura bakmayın; “Bu da anlaşılır bir şey” diyemeyeceğim…
Varlık nedeninizi kaybettiğiniz zaman, var olamazsınız…
Varlığınızı eleştirmedikleri sürece de varlığınızı hissedemezsiniz.
Ötekine benzemek için bu kadar uğraşılacaksa, siz kim oluyorsunuz?
İfade etmeye çalıştığım her şey aslında bir tek kişide tüm hücreleriyle vücut buluyor.
Adı Fehmi Koru…
Açıkça ifade edilmese de kuşkusuz sağın en güçlü kalemlerinden birisi.
Kıvrak kalemi, kıldan nem kapan üslubu, hiç kimselere benzemeyen anatomik yapısıyla özel ve farkındalığı olan bir yazar Fehmi Koru.
Koru’yu özel yapan başka özelliği de, ne kadar köşeye sıkıştırılırsa sıkıştırılsın, seviyesini hiç düşürmemesi.
Ancak!
Yüksek şöhret Koru’nun üzerindeki büyüyü giderek bozmaya başladı. Her gördüğüne “Bende isterim… Bana ne… Bende…” yaklaşımı Koru’ya hiç yakışmıyor.
Bilderberg’den başlayan kırılma noktası, Hürriyet aşkıyla yıprandı, Aydın Doğan’ın fasıl geceleri ile bu aşınma tavan yaptı.
Dik duran adam imajıyla yaptıkları çok farklı Koru’nun…
Hem kendisine, hem de nefes aldığı zemine zarar veriyor.
Açılmakla, yırtılmayı karıştırmak insan bünyesinde zehirleyici bir etki yapabilir.
Bu yol yanlıştır. Ertuğrul Özkök gerçekten müthiş bir gazeteci.
Koru’yu ilk kez Ayşe Arman’la zehirledi. Hatırlarsınız; Koru yeşil çimlere yayılmış, Ayşe Arman o bilindik tebessümü ile “Bak merkezdesin canım…” bakışlarıyla eşi olmayan sorularını Koru’ya sorduğu röportaj.
Sonrası malum; Özkök’le hafif düzeyli atışmalar, fasıllar derken Koru ilginç bir noktaya geliverdi.
Fehmi Koru ile sınırlı bir hukukumuz vardır. Kendisini incitmek için yazmadığımı bilmesini isterim.
Ama bu yol, yol değildir.
Farklı düşünenin zenginliği ancak diğerine benzemekle biter.
Eleştiri ya da övgüyle değil.
Bülent Arınç
Bakanlar Kurulu’nun açıklanmasından kısa bir süre önce Bülent Arınç beni aradı. Bazı yazılarımın kendisini üzdüğünü, sahibi olduğum Turktime sitesindeki bir yazarın ise kendisine karşı haksızlık yaptığını nazik bir dille ifade etti. Sözünü esirgemeden, bir beklentisi olmadan en açık bir dille… Ben de kendisine karşı en ufak bir önyargımız olmadığını aynı üslupla ifade ettim. Karşılıklı birbirimizi anlayarak ve görüşmek üzere randevulaşarak telefonlarımızı kapattık.
Arınç'ın bu tavırı bizim bazı siyasetçilerde alıştığımız bir üslup değil. Bazı siyasetçi dostlarımız bizi aradıklarında ya üslup zaafiyetine düşüyorlar ya da başka yöntem arayışında oluyorlar…
Sizi bir de 10 ay öncesine götüreyim.
TBMM Başkanı Köksal Toptan’ın trilyonluk arabasını belgeleriyle ortaya çıkarmama rağmen bazı kesimler ısrarla bu aracın Bülent Arınç’ın TBMM Başkanlığı döneminde sipariş edildiğini iddia etmişlerdi. Oysa olayı ortaya çıkaran gazeteci olarak iyi biliyordum ki, Arınç’ın bu arabayla yakından ya da uzaktan ilgisi yoktu. Bu durumu da birkaç kez kamuoyuna duyurdum. Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç kendisine bazı kesimler tarafından yapılan bu büyük haksızlığa rağmen partisine sıkıntı gelmesin diye ortaya çıkıp, “Trilyonluk aracı Köksal Toptan aldı” demedi. Ta ki, geçen hafta bana yaptığı açıklamaya kadar. Bu açıklamayı yaparken de bana “Köksal Beyi incitmeyelim lütfen” ricasını ekleyerek…
Başbakan işte böyle bir devlet adamını kendisine yardımcı olarak atadı.
Sayın Arınç’a başarılar diliyorum.
Okuyucularımıza
Değerli okuyucu ve yorumcularımızdan küçük bir ricam var.
Güneş, Turktime ve msn adresime gönderdikleri mail ve yorumların hepsine haklı olarak cevap bekliyorlar. Mümkün olduğu kadar bu taleplerine cevap vermeye çalışıyorum ama bazen de yetişemiyorum.
Bu asla bir kayıtsızlık ya da umursamazlık değil, zaman fukaralığı.
Lütfen anlayış.