Türkiye bir haftadır Ekrem İmamoğlu’nu konuşuyor. İstanbul kar altındayken, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun İngiliz Büyükelçiyle yemek yemesi bir anda ana gündemimiz oldu. 

Herkes halkın mağduriyetinden kendisine siyasi rant devşirme peşine düştü. İktidar “İstanbullu kar mağduru iken belediye başkanı balık yiyordu, üstelik İngiliz büyükelçiyle…” diyerek eleştirilerinin alt zeminini yaptı. Muhalefet ise olaya paylaşılan MOBESE görüntüleri üzerinden yürüdü. Vay efendim bu görüntüleri kim paylaşmışmış da, takipçisi olacaklarmış da, mış mış da mış mış…

Tabii yandaş ve candaş kalemler de boş durmadı. Hani her iki tarafın da yerlere göklere sığdıramadıkları tarafsız medyaları var ya hepsi ekmeği nerden yiyorlarsa kalamlerini ona göre törpülediler.

İktidara yakın olanlar, İstanbul kar altındayken, binlerce İstanbullu yolda kalmışken, milyonlarcası kar mağduru olmuşken “Belediye Başkanı İngiliz büyükelçiyle yemek yiyordu” diye manşetler attı, köşe yazıları kaleme aldı. Günlerce televizyonlarında bunu tartıştılar. Vurabildikleri kadar vurdular. Muhalefete yakın olanlar ise kalemlerini ve ekranlarını belediye başkanını aklamak için kullandılar. 

O her akşam yandaş ya da candaş ekranlarda görmeye alışık olduğumuz, her konuda illa ki fikirleri olan, her konuyu bilen ki ben onlara “HERBOKOLOG” diyorum, nerden ekmek yiyorlarsa o tarafı haklı çıkarmak için demediklerini bırakmadılar.

Asıl işin öznesi yani halk ne oldu? Karı, soğuğu, çileyi çeken oydu, ne oldu onlara? Hiçbir şey… Karla, soğukla mücadele ettikleri yetmezmiş gibi bir de bunların siyasi manipülasyonlarına maruz kaldılar.

Ne acı! Kendi çıkarları için halkın mağduriyetini bile kullanan siyasetçilerimiz ve yandaş ya da candaş o siyasetçiler var oldukları sürece var olacaklarını bilen, kendilerini aydın sınıfına koyan, aslında pasta nerdeyse oraya yanaşan bir medyamız var…. Sözün özü: Ey halkım kimsenin ….. değilsin, NOKTA