Helikopter düştüğünde, bana; ”Yazıcıoğlu yaşıyor, yanlış yerde aranıyor!” diyen lider niye susuyor?
Bir süredir yaşanan, “Yazıcıoğlu öldürüldü mü, helikopter düştüğünde yaşıyor muydu?” tartışmalarının ardından bazı suikast zanlılarının tutuklanması Muhsin Yazıcıoğlu olayını başka bir noktaya taşıdı.
Bana göre artık Yazıcıoğlu olayına kaza demek, aklın bilinçli olarak zorlanması anlamına gelir. Hiçbir kazada bu kadar negatif tesadüfler bir araya gelmemişti.
Muhsin Yazıcıoğlu ile tanışıklığımız eskidir.
Yürüdüğü yolda dik duran, yiğit ve sevdiğim bir liderdi.
Geldiğimiz nokta itibariyle Yazıcıoğlu suikastına pencere açabileceğini düşündüğüm bir olayı paylaşmak istiyorum.
Tarih 25 Mart 2009…
Ajanslar, Muhsin Yazıcıoğlu’nu Kahramanmaraş’tan Yozgat’a götürmek için havalanan helikopterin düştüğü bilgisini geçti.
Telefonla olayın ayrıntılarını öğrenmeye çalıştım ama bilgi kirliliği vardı.
Kimisi, “Yaralı, sağ kurtuldu.” derken, diğer kaynaklar, “Helikoptere ulaşamadık.” şeklinde değerlendirmeler yaptılar.
Tüm bir gün bu karmaşayla geçti.
Ertesi gün…
Yani, 26 Mart 2009…
Yazıcıoğlu’nun düşen helikopterine hala ulaşılamadı.
Muhsin Beyi uzun süredir tanıyan, seven bir gazeteci olarak üzüntümün pik yaptığı anda çok ilginç ve ümit verici bir telefon aldım.
Arayan bir siyasi partinin lideriydi.
Sözleri müthişti;
Parti liderine göre Muhsin Yazıcıoğlu sağdı ve düşen helikopter yanlış yerde aranıyordu. Daha da ötesi aynı lider, helikopterin düştüğü yerin tam koordinatlarını da bildiğini söyledi.
Çok sevindim.
Kendisine, “Bu bilgileri neden devlet yetkilileri ile paylaşmıyorsunuz?” diye sordum.
Bana, “Yurt dışındayım. Hiç kimseye ulaşamadım. Bir devlet yetkilisi ile görüşebilirsem helikopterin düştüğü yerin koordinatlarını hemen veririm. Muhsin Beyin güvenliği açısından koordinatları yalnız bir devlet yetkilisi ile paylaşabilirim” dedi.
Bunun üzerine kendisine, “Ben ulaşmaya çalışacağım ve sizi aramalarını rica edeceğim” yanıtını verdim.
Büyük bir heyecanla aklıma ilk gelen isim olan dönemin Ankara Emniyet Müdürü Ercüment Yılmaz’ı aradım. (Yılmaz şimdi İzmir Emniyet Müdürü)
Kendisini cep telefonundan arayarak, parti liderinin, “Yazıcıoğlu sağ, yanlış yerde aranıyor. Düştüğü yerin koordinatlarını verebilirim.” dediğini anlattım.
Ercüment Yılmaz’ın cevabı aynen şu oldu, “Bana değil, Başbakanlık kriz merkezine söyleyin!”
Bu soğuk ve mesafeli yanıta sinirlenip telefonu kapattım ve hemen kriz merkezini arayarak, o liderin iddiasını tekrar tekrar anlattım.
Kriz merkezi yetkilisi söylediklerimi not aldı ve o lideri arayacaklarını söyledi.
Başkentin emniyet müdürü ve kriz merkezini aramama rağmen içim bir türlü rahat etmedi. Bu sefer de dönemin Emniyet Genel Müdürü Oğuz Kağan Köksal’ı cep telefonundan aradım. Korumalarına, “Acil bir durum” deyince, emniyet müdürleriyle yaptığı toplantıyı keserek telefonuma yanıt verdi.
Tek tek aynı şeyleri Köksal’a da anlattım.
(Bu iddia ile en yakın ilgilenen de Köksal oldu)
Emniyetin en üst düzey iki ismi ve Başbakanlık kriz merkezini aramamdan yaklaşık iki saat geçtikten sonra o lider beni arayarak, “Beni arayan olmadı. Kimseye de ulaşamadım!” dedi.
Ben de, “Telaştan vakit bulamamışlardır. Mutlaka ararlar!” yanıtını verdim.
Doğrusu, o lider, “Beni kimse aramadı” deyince, içimden, “Demek ki, devlet araştırdı ve bu liderin doğruyu söylemediğini düşündü. Koskoca devlet, Muhsin Yazıcıoğlu’nu yanlış yerde arar mı?” diye düşünmüştüm ama geldiğimiz nokta çok ilginç.
Ve bugün ortaya çıkıyor ki, o liderin bana anlattıkları doğruymuş.
Muhsin Yazıcıoğlu yanlış yerde aranmış.
Devletin bilmediğini o parti liderinin bilmesi de, helikopterin yanlış yerde arandığının ortaya çıkması da, o liderin konuşmaması da çok ilginç.
Bana, “Yurt dışındayım. Hiç kimseye ulaşamadım. Bir devlet yetkilisi ile görüşebilirsem helikopterin düştüğü yerin koordinatlarını hemen veririm. Muhsin Beyin güvenliği açısından koordinatları yalnız bir devlet yetkilisi ile paylaşabilirim” diyen ve bugün o söylediklerinin doğru olduğu anlaşılan parti lideri her nedense çok sessiz!
Konuşmalı…
Devletin arşivinde hiçbir kayıtın kaybolmayacağını düşünüyorum.
Tüm bu konuşmalar cep telefonlarından yapılmıştır.
Bekledim ki, o lider ve bu olaya muhatap olanlar çıkıp konuşsunlar.
Herkes susunca, vicdanım bana, “Konuş” dedi.
O liderin ismini kendisinden izinsiz açıklamam nezaketsizlik olabilir, bu yüzden konuşmasını bekliyorum!
Bu vatanın yiğit bir evladını helikopterle buzlara yapıştıran her kim, ya da kimler ise, bu millete hesabını vermeli!
Açıklama
Geçen hafta yazdığım, “Kanunsuz atama” yazıma İstanbul Milli Eğitim Müdürlüğü açıklama göndermiş. Yer darlığından daha sonra yayınlayacağım. Yanıtım da belgeli olacak!