" Non foras ire .., İnteriore homine habitat veritas " ; ( Dışarıda arama .., gerçek, insanın içinde )
Pek muteber addedilen antik yunan filozoflarının gerçeğin izindeki seyahatleri sonrası söyleyebildiği yukarıda okuduğunuz cümleler esnasında, daha doğudan bir başka cümle menzile giriverdi ki ; " Her şey apaçık.., bulanık gören benim " Lao Tzu
Gerçeğin iz sürücüleri..; Delilleri, İspatları, istinadları ve ihtilafları dikkate alarak hikayenin peşinden sürüklenirken, milat civarı Hz. İsa, söze duhul oluvermişti..;
" Melekut ; Hem içinizdedir.., hem dışınızdadır " ( Thomas incili, sure ; 3-7 )
Gerçeğin iz sürücüsü olan tüm düşünürler, filozoflar, alimler, veliler ve nebiler ; aslında gerçeği ve mahiyetini açıklamak yerine onun yerini ya da muhtemel adresini tespitleri üzerinden fikir beyan ettiler.., Kendi bilgileri ölçütüne göre sürdükleri iz üzerine, sezgisel ya da uhrevi nihayet tasavvur ettiler.., Ve akabinde..; " Biz onlara, ufuklarda ve kendi nefislerinde ayetlerimizi göstereceğiz ki ..; Onun hakikat olduğunu anlasınlar " ( Fussilet Suresi 53. Ayet )
Sözü nüzul oluverdi.., Aradan geçen altı yüz yıldan sonra İbn Arabi ; " İnsan bir küçük Alemdir.., Alem ise bir büyük insan " deyiverdi .., Peki.., tüm akli ve sezgisel, nakli ve fikirsel, ulvi ve sufli aktarımların nihayetinde gerçeğin peşindekilerin ara durağı neresi olmuştur ..?
DÜALİZM : Tüm yaratımsal ögeler kendi karşıtlamını içermekten imtina etmez ; Beyaz denilen siyahın karşıtı değildir.., İyi denilen ; zaman ve mekanla sınırlı olan değişkendir ve kötü diye adlandırılan görecelilikten gelir.., Doğum ve ölüm aynı anda farklı gerçeklik algısında eşdeğerdir.., Güzel ve çirkin, aydınlık ve karanlık kavramları kör bir değerlendirici için aralarında ama geçen cümlenin iki yan sujesi niteliği ihtiva etmez..,
Bulanık görüşten kasıt zaten iki gözden birinin baktığı yönün diğerinin baktığı yönün tam zıttı yöne bakmasıdır ki ; aslında zıtlık denilenin aslı da farklılığın koşutluğudur..! Kendi karşıtlamını ihtiva etmeyen hiç bir kavramı tartışmayan bir evrende iz sürmeye devam eden insan için en önemli dayanak nerede olabilirdi ki ..? Tüm yaratılanların sahibi olan Tanrı, kendi karşıtlamı olan Şeytanı yaratırken bu kaçınılmaz dualizmi anlatmak için mi uğraş vermiş olabilirdi ..? Dualizm .., hakikaten de kaçınılmaz mı idi .., yoksa kavramsallık saplantısındaki kul denilen için afyon niteliğinde miydi..? Bir gün haham olan alimin öğrencisinin sorduğu o meşhur soru ; " Eskiden Tanrının yüzünü gören insanlar varmış ..,
Neden artık göremiyorlar ? " merakın ya da umutsuzluğun neticesi ise şayet .., Hahamın verdiği cevap ; " Çünkü, kimse artık o kadar eğilmiyor" cümlesiyle neyi anlatmak ister ki .; İnsanların modern çağlarda daha egoist, egotist, narsist olduğunu mu ..? Peki o halde Allah, arşa istiva ederken secde ibadetini sevmesi ve emretmesi de bir çeşit düalizm değil mi ..?
İz sürücüleri ; kelimelerle hapsoldukları akıl zindanlarından sezgileri ile sıyrılırken.., ne anlamlı bir cümle kurabildiler, ne de sıra cümleyi aktarmaya geldiğinde hitabetlerine güvenebildiler.., Karşıtlıklar dünyasında kaldığını düşünen tüm yaratılmışların kulağına öğüt yerine kölelik ifade eden küpeleri takarken, kuşkusuz pek bir yetenekliydiler.., Peki ; iz sürücülerin arada kalmışlığı ile iz sevicilerin pagan dogmaları arasına sıkışan modern insanın korkaklığını, gelecek zamanlarda mı yazacaklar .., yoksa dualizm gereği aslında çok öncelerde yazmışlar da, bizler tekrara düşmekten pek de şikayetçi değilmiyiz .., Ne dersiniz ..?