AKP iktidarının yanlış politikaları.. Cumhurbaşkanı, Meclis Başkanı, Başbakan ve onların emirleri altındaki bütün kadroların her türlü uygulamaları, partizanlaştırılmış bir yasama ve yürütme organı ortaya çıkarmış bulunmaktadır..
Demokrasinin üçüncü gücü olan yargı da aynı istikamette ilerlemektedir.
Keza Ordu ve diğer bütün devlet güçlerinin görüntüsü de milleti tam bir hüzün ortamına sürüklüyor.
Vatanını ve milletini seven insanlar olarak neredeyse aklımızı kaçıracak hale geldik.
Ben yine bunalımdan kurtuluş çaresini İğneada’daki yazlığıma kaçmakta buldum. Ama orada da denizden çıkınca hangi televizyonu açsam ruhsal bunalımım kamçılanıyor..
Ne yapayım?.. Avrupa futbol şampiyonası maçları dışında televizyon açmayayım dedim..
Ama onda da, Milli futbol takımımızın uğradığı hezimetler üzüntüme tuz biber ekti.. Yuh dedim Fatih Terim’e!.. Bütün yanlışlarını bir yana bırakayım, yalnız şu kadarını söyliyeyim: İspanya gibi kurulu düzeni olan bir takımla sen ancak Volkan Şen gibi, Emre Mor gibi ne yapacağı, ne yöne gideceği belli olmayan, rakibin düzenini bozacak cevval futbolcularla baş edebilirdin. O ne yaptı, ikisini de oynatmadı, rakibe teslim oldu.. Kupada iki maç oynadık dört gol yedik, tek gol atamadık.. Bu gidişle, şu küçücük İzlanda bile yener, perişan eder bizi.. Bir maçımız kaldı. Kupada defterimiz dürüldü mü dürülmedi o maçta belli olacak.. Fatih hala “biz bitti demeden bitmez..” desin dursun. İnşallah bizi sevindirecek bir sürpriz olur..
Neyse Fatih Terim, 3,5 milyarı bulduğu ileri sürülen yıllık ödemelerini alsın, işine devam etsin.. Ve ben de yazımda spora son verip siyasete döneyim..
Cumhurbaşkanının Başkanlık rejimi hayalleri ülkenin baş meselesi olmuş durumda ve her türlü devlet icraatı ona odaklanmış..
Meclis Başkanı laiklik Anayasadan çıkarılmalı! diyerek, dindar Anayasa yapma peşinde.. Okullar imam hatipleştirildi..Atatürk ismi ve inkılapları yok ediliyor.. Her sabah okullarda hep bir ağızdan yüksek sesle okunan Andımız kaldırıldı. Devlet dairelerindeki T.C. ibareleri indirildi.. Milli Eğitim müdürünün emriyle bazı okullarda 10. Yıl marşının okunması da yasaklanmış. Bir Profesör de çıktı, Devletin televizyonu TRT’de şöyle bağırdı: “Namaz kılmayan hayvandır!”
Bütün bunlar “din devleti sistemi”nin fiilen getirilmiş ve yerleştirilmekte olduğunun belgeleridir. Bu gidişle Anayasada durum tescillenecek.
***
Ramazandan önceki bir yazımda, millette ruhsal bunalım yaratan bu milli sorunlarımız karşısında çareyi, kadehi elime alıp, rahmetli dostum Dilaver Cebeci’nin; Mavi boncuk takışına ölürüm Türkiyem.. Irmağının akışına ölürüm Türkiyem..diye haykırmakta bulduğumu yazmıştım.. Hatırlarsınız..
Artık ramazanda ağzıma içki de koymayacağıma göre ben ne yapacağım burada?
Kitaplara sarılacağım.. Yayınevimde çıkan, kendi telifim veya başka yazarlara ait olan bütün kitapları e-Kitap yapma kararım vardı.. Bilgisayarımın başına oturup onlar üzerinde çalışacağım..
İşte başladım..
Elimde Kemalettin Kamu kitabı(*) var.. Benim de içinde yer aldığım Toker Yayınları Edebiyat Komisyonu tarafından hazırlanmış bu eserde, ünlü şairimizin hayatı, eserleri ele alınıp işleniyor..
Bilirsiniz ki, Kemalettin Kamu Türk Edebiyatında "Gurbet şairi" unvanıyla tanınır..
Ben gurbette değilim,
Gurbet benim içimde, der.
1901’de doğmuş, 1948’de genç yaşta vefat etmiştir. Milli Mücadele günlerinde, Devletin kurtuluş ve kurtuluş dönemlerinde o da kahramanlık şiirleri ile mücadelelere kalemiyle katılmıştı. Şiirlerinde, vatan sevgisini, zafer coşkularını ve gurbetin hazin çizgilerini işlemişti. Şiirlerinin pek çoğu halen hafızlarda ve güfte olarak şarkılarımızda yaşamaktadır.
Malmüdürü olan babasının görev yaptığı yerlerde o da dolaşıp durmuştur. Şiirlerinde Erzurum, Refahiye, Sivas, Kayseri, Bursa, İstanbul, Ankara arasındaki zorunlu koşuşturmacaları sırasında dile getirdiği gurbetin hazin çizgilerini görürüz..
İşte Kamu’nun şiirleri, AKP’nin sebep olduğu bu bunalımlı günlerimizde bana teselli oluyor..
Ünlü şairimiz der ki;
GURBET
Gurbet o kadar acı
Ki ne varsa içimde,
Hepsi bana yabancı,
Hepsi başka biçimde!
Eriyorum git gide,
Elveda her ümide,
Gurbet benliğimi de,
Bitirmiş bir biçimde!
Ne arzum, ne emelim,
Yaralanmış bir elim,
Ben gurbette değilim,
Gurbet benim içimde!
GURBET GECELERİNDE
………
Ne aşkım, ne emelim,
Soluk bir karanfilim,
Ben gurbette değilim,
Gurbet benim içimde!
Bu AKP milletçe bizleri de soluk karanfillere döndürdü..
Öz vatanımızda, büyük Atamızın Türk gençliğine emanet ettiği yurdumuzda, sanki gurbetteyiz.. Vatan, millet ve milli hayat hasreti içindeki bir gurbette..
Ancak unutmasınlar bu vatan bizim!.. Biz gurbette değiliz ama, gurbet içimizde..
***
Kemalettin Kamu İstanbul'a geldiğinde tarih Mütareke yıllarıdır. O kâbuslu günlerin umutsuzluğunu ruhunun derinliklerinde duyar. Ama asla umudunu yitirmiş değildir. Duygularını şiirlerine yansıtır:
"TÜRK'ÜN DUASI" adlı şiiri ile umutsuzlara umut dağıtır ve şöyle seslenir:
…………
Bir gün sabah olur diye
Katlandık her işkenceye.
Bu felaketli geceye
Ver bir nihayet Yarabbi!
Şair gibi biz de Allaha yalvaralım: Bu millete çektirilenlere bir son ver Allahım!
(*) Kemalettin Kamu/ Toker Yayınları, 144 sa. Tel: 0535 3199349 ve [email protected]