Ne kötü bir zaman, ahlak, insan ve vicdan! Twitter’da gördüğümüz görüntüler, insanlıkla ve ahlakla bir bağımızın kalmadığının en net örneğidir. Rahat batmaktadır insanoğluna. Şimdi bu caninin Netanyahu’dan ne farkı vardır? Susan bizlerin, Filistin’de olanlara göz yuman dünyadan ne farkı vardır? “Hiçbir kimse yoktur ki bir serçeyi yahut ondan daha büyük bir canlıyı haksız yere öldürsün de Yüce Allah ona bunun hesabını sormasın!” diyen Peygamberin ardından gelen bizler insanlar için dünyayı karşımıza alıyoruz da hayvanlar için neden sesimizi çıkartmıyoruz?
Bismillahirahmanirahim “İnnâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûn”
Enâm Sûresi’nin 38. ayetinde belirtildiği üzere, hayvanlar da insanlar gibi bir ümmet olarak vasıflandırılmıştır: “Yeryüzünde debelenen hiçbir canlı ve iki kanadıyla uçan hiçbir kuş yoktur ki sizin gibi birer ümmet olmasın. Biz kitapta (Levh-i Mahfuz’da) hiçbir şeyi eksik bırakmadık, sonra hepsi Rab’lerinin huzurunda toplanacaklardır.”
Bunu buraya hatırlatmak üzere yazıyorum. Dosdoğru İslam’ı yaşayan bir delikanlı değilim belki fakat dosdoğru yaşayabilen Müslümanların bu olan bitene bir dur demesini dileyerek yaşayan bir Müslümanım ve Türk oğlu Türküm.
Yargı sisteminde bir değişiklik yapılamaz mı? Hayvanın canına kıymak, bir insanın canına kıymakla eş tutulamaz mı? Diyanet tüm camilerde ortak bir fetva vererek bunun önüne geçmeye çalışamaz mı? Önde gelen gazetecilerimiz, sanatçılarımız bu konuyu protesto için bir araya gelemez mi? Tüm televizyonlar aynı anda falanca bankanın reklam yayınını gireceğine aynı anda bir kamu spotu yayınlayamaz mı?
Dostlar bu bir değil iki değil ve dahası, son değil. Fakat hayvanın canına böyle kıyan yaratık ve yaratıklar senin canına da acımaz, hayvana tecavüz eden sana da tecavüz eder. Çocuğuna bulaşır bir yakınına bulaşır en sonunda bir yerde bulaşır. Sayın Diyanet İşleri Başkanı çıkıp şu konuyla ilgili iki çift laf edemiyorsa bu ülkenin kadim değeri İslamiyet’in vicdanını bu millet sorgular! Lütfen inancımızı sorgulatacak kamuoyunun oluşturulmasına müsaade etmeyin! (TOKİ faiz meselesinde yaptığınız gibi laf cambazlığı da yapmayın devletin kurumları bu laf cambazlıkları yüzünden itibar kaybediyor.)
Bu konunun sorumlusu Diyanet değil tabii fakat vicdan ve ahlakın temsili dinimizin sözde önde gelenlerinin temsil ettiği Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin (Türkiye Cumhuriyeti Devleti diyorum!) bir kurumu. Suriye demiyorum! Afganistan demiyorum! Türk kimliğini hak etmiş şerefli Türk milletinin dini konularda mihmandarlığını yapıyorsunuz diyorum! Dikkat edin diyorum!
Adalet sistemimiz içerisinde şu konuya el atabilecek bir tane bürokrat kalmadıysa da Allah selamet versin kardeşim. Biz sabaha kadar da yazsak bir halt olmayacağı ortadadır ama en azından gece kafamızı yastığa rahat koyuyoruz. Onlar da kaz tüyünde rahat ettiklerini düşünüyorlar, işte tek fark bu! Bence Diyanet İşleri Başkanımızın yanına bir ‘Behlûl-i Dânâ’ şarttır! En azından Diyanet İşleri Başkanlığı kurumu içerisinde kıssaları kitaplaştırılıp dağıtılabilir!
“Kıyâs it şem’den vehm eyle çerhun inkılâbından / Kim ol baş almağa kasd itmeyince tâc- zer virmez”
Dikkat et makam sahibi bak ve gör diyor ey başkan ey yetkili ey makam sahibi ey servet sahibi. Dikkat et ve gör başında bir altın taç gibi duran alevi ona takan kişi yani mumu yakan kişi belli bir vakit gelince de bir makasla mumu yani başını keser diyor. Fuzuli bize şu dersi veriyor: Bu hadiseye bak da ibret al, felek kesmeyeceği başa taç giydirmiyor. Makam sahiplerine yetki sahiplerine her zaman bu şekilde ikazlar yapmıştır eskiler.
Sayın Cumhurbaşkanım yetki alanınızın sınırı yok. Ve bu yetki alanını size veren bu milletin bir evladı ve evlatları olarak sizin böyle konulardaki hassasiyetinize güvenerek rica ediyoruz. Ecdadımıza her alanda yakışır şekilde davranılması gerektiğini, eğer davranılmazsa yaptırımları şu olacak diyebilmeniz gerektiğini söylemek durumundayım. Can candır, iki ayaklı olanı da aynısını taşıyor dört ayaklı olanı da. 
Saygılar...