Mizahın derinliklerinde kaybolmak...
İşte, zaman tünelindeki turların dönüşünde, gazetecilik yaşamımın trajikomik öykülerini sırtlayıp, kitaplarıma taşıdım.
Ulus, Günaydın, Sabah, Hürriyet gibi gazetelerde çalıştığın dönemlerde hazırladığım seri röportaj, haber ve fotoğraflarla başarı ödülleri kazandım.
Bazen, bu ödüllere bakarken dalıp gidiyorum!..
Harcanan bir ömür, uçup giden yıllar, tüketilen bir vücut ve yaşanmamış mevsimlerin ardından; elde kala kala sadece anılar...
05 Ocak 1968 'de 'start' aldım; Ankara Rüzgarlı Sokak'ta bulunan Ulus Gazetesi'nden...
09 Mart 2021...
17 yaşında başladığım 'gazetecilik maratonu' koşum devam ediyor...
Tam 53 yıldır !..
Bu 'maratonu' Allah bana sağlık verdiği sürece de devam ettireceğim İnşallah...
ÜNLÜ SİYASETÇİLERİN KARİKATÜRLÜ ANILARI
Bir çok gazeteci arkadaşımız, işin sadece resmi ve rutin boyutu ile ilgilenir. Bunun dışındaki gelişmeleri ise, göz ardı ederler!.
Ben ise; mizahi yönleri, işin insancıl boyutunu ve perde arkasında gelişen olayları da not alıp, belleğimdeki olaylarla birleştirdim.
Sözün kısası : Türk basın camiasında, mizahi ve karikatürlü ilk kitapları da ben yazdım!.
Süleyman Demirel, Turgut Özal, Bülent Ecevit, Necmettin Erbakan, Tansu Çiller, Kenan Evren, Yıldırım Akbulut ve milletvekilleri ile ilgili birebir yaşadığım anılarımı kaleme aldım. 100 karikatür eşliğinde yayınladım.
-Kapıdan Kovsalar da! ( 1998 ) Ümit Yayıncılık
-100 Güldüren ( 2000 ) RTGD Yayıncılık
-Bedava Pirzola ( 2013 ) Kültür Ajans Yayınları
Rahmetli Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ile ilgili ve “Bedava Pirzola” adlı kitabımda karikatür eşliğinde yayınlanan komik bir anım.
Demirel, bu yazımı okuyunca dakikalarca güldü ve şöyle dedi:
“Kutluyorum seni Tuğrul. Gülmek, sağlıklı yaşamın en önemli ilacıdır. Ayrıca kitapta yer alan karikatürümü izin verirsen yazınla birlikte büyütüp duvara asacam.”
İşte, Demirel'i kahkahaya boğan anım:
“Neresini Sıkacaktım Yani?”
Merhum İhsan Sabri Çağlayangil Cumhurbaşkanı Vekiliyken, Adalet Partisi Genel Başkanı ve Başbakan Süleyman Demirel'le CHP Genel Başkanı olarak, Ana Muhalefet Partisi liderliği yapan Bülent Ecevit'i, Çankaya Köşkü'ne çağırmıştı...
O dönemde, Demirel'le Ecevit'in arası pek iyi değildi!
Gazeteciler bu önemli görüşmenin neticesini alabilmek için kapı girişinde karargah kurmuştuk...
Kabul, yaklaşık üç saat sürdü...
Köşkten ilk ayrılan Ecevit oldu.
Başbakan Demirel ise gazetecilere bilgi vermek için makam aracından inip, toplantı salonuna geldi.
Cumhurbaşkanı Vekili Çağlıyangil'i, “anarşi ve reform” konusunda bilgilendirdiğini söyleyen Demirel'e bu arada çeşitli sorular yöneltildi...
Süleyman Demirel tam ayrılıyordu ki, bir gazeteci-yazar yanına yanaşıp sordu:
“Başbakanım öğrendiğime göre, içeride Sayın Bülent Ecevit'in elini sıkmışsınız!”
Demirel, hafif bir gülümsemeden sonra, ünlü yazarın sorusunu şöyle yanıtladı:
“Ya neresini sıkacaktım?”
KENDİLERİNİ ŞÖVALYE İLAN EDENLER
90'lı yılların ikinci yarısına kadar basın piyasasında, gazete sayfalarında bizlerin haber ve fotorafları
yayınlanırken, köşelerine sıkışıp kalmış olanlar seslerini bile çıkaramıyorlardı. Ne zaman ki, bizler için çalışacak ortam kalmayınca, köşelerine sıkışanlar, ortalığı boş bulup, kendilerini 'şövalye' ilan ettiler.
Gerçekten üzücü bir durum!.
Yıllarca peşimizden koşanlar, haber yazmayı bile tam öğrenemeyenler!.
Şimdiler de; telefonlara çıkmıyorlar, sekreterlerine 'yok' dedirtiyorlar. Televizyon programlarına konuk olup 'ahkam' kesiyorlar!..
Gazete kupürleri, Meclis Tutanakları veya eski yayınlardan 'al-yapıştır' yaparak kitap çıkarıyorlar; sanki kendileri yaşamışlar gibi...
Daha sonra da, şu kadar satıldı, bu kadar okuyucu aradı, çiçek gönderdi diye hava atıyorlar.
Biraz gerçekçi olun lütfen; yüzünüz hiç mi kızarmıyor?
MESLEĞİME SAYGI DUYUYORUM
Evet, bu üç mizahi kitaplarım dışında 7 kitap daha yazdım!.
Yazmaya da devam edeceğim.
Çünkü ben, mesleğine saygı duyan, taparcasına seven bir gazeteciyim...
Gidiyorum, görüyorum, yaşıyorum ve araştırıp; gerçekleri yazıyorum!.
Bir tek gün olsun kendi çıkarımı düşünmeden, bir tek gün olsun nalıncı keseri olmadan, bir tek gün olsun kendime bir şey ayırmadan, varını yoğunu gazeteciliğe adamış bir emekçiyim.
Hoşçakalın.