" Ölüm, doğumda atılan dölün hasadıdır..! "
" Ölüm varsa ben yokum , ben varsam ölüm yok " sözü varoluşçu filozof ve psikologlara Epikuros tarafından miras bırakılmış olup, anksiyete hastalıklarına ait terapi diline de sirayet etmiştir. Esasında ortada diyalektik bir eksiklik vardır ki ; Ölüm , zaten yokluğun başlangıç anıdır. Ve korkunun temeli yokluğa , bilinemeze ve bulunamaza varmaktır. Ardında soyut yokluğu gizleyen ölüm, yaratılan tüm canlılar için yegane somut gerçekliktir. Tanrıya inanmayan pek çok insan bulunmuşken yeryüzü tarihinde, ölüme inanmayan tek bir kişiye dahi rastlayamazsınız.., Peki o halde modern çağ vebası haline gelen anksiyete hastalıkları ile ölüm korkusu neden kişiye göre kostüm değiştirir bir korku halini almıştır..? Neden insanlar; ölüm korkusunu makul durumlarda deneyimlemek yerine ölüm mizansenleri üzerinden ızdırap verici provalar yaşamak zorunda kalmaktadır..?
AMYGDALA: Beynin duygusal tepkilerinin zamanını ve şiddetini belirleyen ve ayrıca da tehdit algısına karşı gösterilecek reaksiyonu belirleyen bölgesidir.., Duygusal tepkilerin kaydedildiği bölümdür. Ölüm korkusu amigdala'nın kayıt defterinde silinemeyen tek kayıttır. Peki ortada ölüm korkusunun yaşantılanmasını gerektirecek herhangi bir tehdit durumu yokken neden bu kaydın devreye girmesi tetiklenmektedir..?
YAŞANTI: Bin metre yükseklikten yamaç paraşütü ile atlayan bir şahsın, ekipmanları ne kadar güvenilir olursa olsun deneyimlediği zevkin bir tarafında ölümle dans etmek vardır. Korku nettir ki ; Herhangi bir kazada ölüm yere çakılmak suretiyle gerçekleşecektir. Kişi zevk karşısında ödediği bedel olarak bu korkuyla da yüzleşmekte, ve hatta bu yüzleşmeden de zevk almaktadır. Peki, bir metropol şehrinde yoğun trafiğin ve kalabalıkların aktığı şehir merkezinde yürüyen bir şahsın, bir anda anksiyete semptomları yoluyla kendi ölüm mizansenlerinde yoğrulmasını bir bedel olarak sayarsak, alınmış olunduğu fark edilmeyen zevk nedir ?
BİLİŞSEL HAFIZA: Medya yoluyla bilişsel hafızasında her gün onlarca ölüm ve ölüm şekilleri bilgisini biriktiren insan, gayri farkındalık içerisinde bu olayların kendi başına gelmemiş olmasından dolayı bilinçdışı zevk duymaktadır. Bilişsel hafızasında bu verileri biriktiren şahıs, herhangi bir şehir merkezinde ; Terörist bir bomba, seken bir kurşun, kopan bir reklam tabelası, freni patlayan bir araç ve daha bir çok ölüm sebebi olabilecek unsurun kendisi için de bir tehdit olabileceğinin farkındadır.., Ve bilişsel hafıza bu verilerle ne kadar şişkin ise amygdala'nın uyarılma ihtimali de o kadar çoktur..., Ölüm korkusunu çok şiddetli şekilde yaşayan insanların, rüyalar ve bilişsel hatıralarında bunu tekrar tekrar işlemesi neticesinde, amydala artık kostüm değiştiren bu korkunun gardrobu olacaktır..
TASAVVUF: Ölüm erkekse yanıma gelsin.., Ben onu sıkı sıkı güzelce kucaklayayım.., Ben ondan rengi ve kokusu olmayan bir can alayım.., O da benden renkten renge girmiş bir hırka alsın..! ( Şemseddin-i Tebrizi )