Geçen haftaki yazımda, Türk ekonomisinin bir Amerikan danışma şirketi olan Mc Kinsey’e teslim edilmesi yanlışını tenkit etmiştim.. Sayıştay’a ait olan bu ekonomik kontrol görevinin Amerika’ya teslim edilmesi anlamındaki yanlış hakkında tarihi bilgilendirmeler yapmıştım. Göktürklerden bugüne kurulan, Devletlerimizin ekonomik kontrol organlarını hatırlatıp, bu son kararın onlardaki organlara ters düştüğünü ortaya koymuştum..
Bugünkü yazımda da aynı konuya devam edeceğim. Malum olduğu üzere bugünkü Sayıştay idaresi, ilk Türk Devletlerinden beri kurulmuş olan ekonomik kontrol idarelerinin ve Osmanlı’daki Divan-ı Muhasebat’ın devamı niteliğindedir.
Şunu öncelikle vurgulamalıyım ki, ben Osmanlı Devletinin çalakalem tenkit edilmesine asla katılmam.. Bütün Osmanlı Padişahlarını aşağılayıcı söylemleri reddederim.. Altı buçuk asır boyunca egemen olduğumuz topraklarımızı yönetmiş bu Devletimizin genellikle hukuka saygılı olduğunu da öne sürerim.. Fatih’in Kanunnamelerinin, Sultan Süleymanının Kanuni lakabının asla unutulmamasını isterim. 1837 yılında II. Mahmut döneminde Meclis-i Vâlây-ı Ahkâmı Adliye’nin, daha sonra 1865’te Abdülaziz tarafından Divan-ı Muhasebetin (Danıştay), Şura-i Devletin (Sayıştay) kurumlarını kurdukları unutulmamalıdır. Bu kurumlar Devletin işleyinin keyfi değil, hukuksal olamasını sağlama amaçlıdır.
Tenkit yapılırken, tenkidin genelleştirilmesi değil, kişiselleştirlmesi önemlidir. Osmanlı’nın her Padişahı ele alınıp teker teker değerlendirilmesi icap eder.
Keza Devlet kurumlarının çalışması konusunda da, kurumlar ve o kurumu yönetenler birer birer ele alınarak değerlendirilmelidir.
Şimdi Sayıştay’dan söz ediyoruz.. Başkanından şu Mc Kinsey’i etkisizlertirmesini istiyoruz. Bu vesile ile bu kurumun Osmanlı dönemindeki bir başkanından söz edeceğim: Mithat Paşa... Sultan Abdülaziz’i sevmeyen ve tahttan indirilmesi için kurulan Serasker çetesi üyesi olanbir kişi.. "Dörtlü Çete" olarak da bilinen bu grubun üyeleri şunlardı: Mütercim Rüştü Paşa, Serasker Hüseyin Avni Paşa, Mithat Paşa, Kaptan-ı Derya Kayserili Ahmet. Şeyhülislam Hasan Hayrullah Efendi’di de onlara yardım etmektedir.
Bu dörtlü, Sultan Abdülaziz'i tahttan indirerek yerine, Veliaht Murad'ı geçirmek istemekteydiler ve başardılarr. Birer ikişer cümle ile çetecileri tanıyalım:
MÜTERCİM RÜŞTÜ PAŞA: Cilt cilt Fransızca şahaser kitaplar tercüme edip dilimize kazandıran kişi..1847’de henüz 32 yaşında iken müşir (Mareşal) oldu..Daha sonra askerlikte ilerledi, Seraskerliğe (Başkomutan) yükseldi, İçkiciliği ve ayyaşlığı yüzünden verem olan Abdülmecit Han onu Sadrazam yaptı. (Not: Bu ifadeler, KOMİTACILAR isimli kitabımızın yazarı Nizamettin Nazif Tepedelenlioğluna aittir. Bu yazımdaki pek çok bilgi o kitaptan nakledilmiştir.) (*)
MİTHAT PAŞA: Sultan Abdülaziz Hanın tahttan indirilmesi konusunda çetenin beyni...Meşrutiyetin kurucusu.. Henüz 14 yaşında iken Devlet hizmetlerinde görev almaya başladı. Ve tam kırk yıl Osmanlı İmparatorluğunun çeşitli kademelerinde görev yaptı. Uzun süre Avrupada kaldı. Batı kültürü aldı ve Osmanlı kurumlarının da çağdaş düzeye çıkarılması için çalıştı. Devlette israfın önlenmesi için düzenlemeler önerdi. Bu yüzden Abdülaziz tarafından atandığı Sadrazamlıktan azledildi. Tuna, Bağdat dahil çeşitli valiliklerde, Şura-i Devlet (Sayıştay) Reisiliğinde bulundu.
SERASKER HÜSEYİN AVNİ PAŞA: Malak lakaplı bu kişi Serasker çetesinin kaptanı.. Ispartanın Gelendost köyünde doğan, çocukluğunda çobanlık yapan, “Kinim dinimdir” diyen Serasker, Sadrazamlık da yaptı.
TERSHANELİ AHMET KAPTAN: Kaptanı-ı Derya ve Bahriye nazırı görevlerine getirildi..
Eski Şeyhülislam HASAN HAYRULLAH EFENDİ de çetenin Abdülazizi indirme faaliyetlerine yardımcı olmuş, şu fetvayı vermişti:
“Eğer Müslümanların emiri olan Halife ve Padişah,şuursuz bir yol tutarsa ve memleketi idare için lazım olan bilgilerden mahrum bulunursa, şahsi masrafları ve israfları ile Hazineyi zarara sokarsa, Saltanatta kalmasından birçok kötülükler çıkacağı anlaşılırsa, kendisinin tahttan indirilmesi, şeriat bakımından doğru olur.”
Çete, fetvayı alınca, Padişahı tahttan indirmek için faaliyete geçti. İstanbul medreselerindeki talebeleri kışkırttılar. Dersler boykot edildi, gösteriler başlatıldı.. Göstericiler işbaşındaki Şeyhülislam ile Sadrazamın azlini istediler. Bunun üzerine Abdülaziz, Sadrazamlığa Mütercim Rüşdü Paşa’yı, seraskerliğe Hüseyin Avni Paşa’yı, Şeyhülislâmlığa da Hasan Hayrullah Efendi’yi atadı. Midhat Paşa’yı da Meclis-i Vükela üyeliğine tayin etti. Bu tayinler üzerine talebenin gösterisi son buldu. Sultan Abdülaziz, olayların yatıştığını zannetti. Aksine Padişahı tahttan indirmek için faaliyetler daha çok arttı.. Fetva Emini Halil Efendi’den Padişahın halli için fetva alındıktan sonra, 30 Mayıs’ta Sultan Abdülaziz bir darbeyle tahttan indirilerek, Topkapı Sarayı’na götürüldü. Tahta Veliaht V. Murad çıkarıldı.
Sonra Sultan Abdülaziz, Topkapı Sarayı’ndan Feriye Sarayı’na nakledildi. Sonra orada bilek damarları kesilmiş olarak ölü bulundu..
Onun ölümünün intihar mı yoksa bir tertip sonucu mu olduğu hala tartışılır.
(*) Osmanlı İmparatorluğu’nda Komitacılar/Nizamettin Nazif Tepedelenlioğlu, Toker Yayınlari. www.toker yayinları.com- Tel: 0535 3199349 ve [email protected]