Yalnızca Van ili ve civarında yüz bin Türk ve Kürt’ü katleden Ermenilerden özür dilemeyi ihanet kelimesiyle dahi izah edemeyiz.
Türklerin Van ilini yakması ve katliamına bakın, koskoca Van’da 3-5 ev kaldığını göreceksiniz…
Bu ani özür çıkışının çok boyutlu ayrıntıları olmalı…
Onlarca yıl bekleyip tam da Obama’nın, “Ermeni katliamını tanıyacağız” sözlerinden sonra ortaya çıkıp “Ermenilerden özür dileriz” denmesini tesadüfle açıklamak zor.
Bu nasıl tesadüfler zinciridir ki; Sürekli bir kararlılıkla Türkiye hedef alınıyor, altı oyuluyor, kimliksiz ve kişiliksiz yapılmaya çalışılıyor…
Ve nasıl bir aymazlıktır ki; 15 bin şuursuza karşı milyonlar ayağa kalkıp “Buradayız…” diye haykırmıyor.
Ve bu imzanın sahipleri neredeyse her kötü eylemin aklama silahı olan “İnsani duygulara” sığınıyorlar….
Empati yapıyorlarmış, onları anlıyorlarmış…
Sanki bu satırların yazarı ve diğer milyonlarca Türk, bu insani vicdan tartısından nasibini almamışlar, yalnızca bu 15 bin insanda vicdan varmış gibi bir havaya bürünerek…
Aydın olmak için dengesiz olmak ön şartı var sanki…
Kendisine aydın tanımlaması yapanlardan hep uzak durdum…
Ben aydınım demek, biraz da “sizler karanlıksınız” demektir…
Bu kampanyayı yürütenler sık sık orayı burayı arayıp duruyorlarmış. Bunlardan birisi de beni aradı.
Nazik ifadelerle bana imza atıp, atamayacağımı sordu.
Kısaca “Asla” dedim.
Bana, “Sizin aydın olduğunuzu sanıyorduk, yanılmışız” dedi.
Cevap verdim, “Yanılmak, siz aydınların genel alışkanlığıdır.”
Nazik üslupları sertleşti, “İmzayı atmak için insan olmanız yeterliydi oysa…”
Cevap verdim, “O yüce insanlığınız; PKK, Mehmet’in alnına kurşun sıkarken tatile mi çıkıyor?. Neden hiçbir şehidin cenazesinde yoksunuz? PKK, hem Kürt, hem de Türk neslini kurutmak üzere and içmiş. Türklerin ve Kürtlerin kanı Ermenilerin kanından daha mı ucuz? Üstelik, dökülen ermeni kanı Türklerin kendisini müdafaa mecburiyetinden kaynaklanan bir süreçtir. Bunun dışında gelişen bir süreç varsa bağımsız tarihçiler ortaya çıkarırlar zaten. Bu topraktan su içip, başka toprağı sulamaya utanmıyor musunuz?”
Hanımefendi yine sinirlendi, “Özür dilemek erdemdir. Herkes de bu erdemin olması gerekmiyor tabi ki? Hele sizde asla. Basitsiniz siz!..”
Cevap verdim, “Vatanını sevmekten daha iyi erdemi lügatler icat etmedi. Ermeniler, büyükelçilerimizi katlederken de sizler yoktunuz? Türkiye’yi yaralayan her konuda tepkisizsiniz, yoksunuz. Sizlerin bir kısmının küçüklüğünüzde büyük bir travma geçirdiğinizi düşünüyorum. Bu travmanın etkisiyle yabancı avuçlardan şefkat teması istiyorsunuz. Konuşulmayı, popüler olmayı hakikate tercih edecek bir ruh sapması olduğu açık sizde hanımefendi… “
Hanımefendi son hamlesini hem hakaret, hem de tehditle yaptı “Sizin gibi birinin imzası olmasa da olur. İmzanız sayfayı kirletirdi. Dünya küçük karşılaşırız bir yerlerde!”
Cevap verdim, “Elbette her zaman karşılaşmaya hazırım. Şunu da unutmayın; Vatana ihanetten daha ağır bir kir yok. Üstelik bu kir, hafızaya yazıldığı için deterjanla da çıkmıyor…”
Sessizce telefonu kapattı hanımefendi…