Yavuz Sultan Selim, benim en çok sevdiğim ve takdir ettiğim Osmanlı Padişahlarından biridir..
Biliyorum, bu sözüm üzerine hemen, merak edip sordunuz: “Nereden icap etti de, şimdi durup dururken Yavuz Sultan Selim’den söz ettin?” dediniz.
Biliyorsunuz ben, bir ayı aşkın bir zamandan beri yazlığım İğneada’dayım.. Burada adeta sitemize hapsedilmiş gibiyim.. Pek dışarı çıkamıyorum.. Ara sıra denize inip bir iki kulaç atıyorum o kadar.. Günlük hareketim ev içinde ve bahçede attığım adımlarla sayılı..
Sonra da bilgisayarımın karşısına geçip, tarih konuları okuyup, yazılar karalıyorum. O kadar..
İşte Padişah Yavuz Selim konusu da, böylece aklıma takıldı..
Malum ben de eskiden gazetelerde fıkralar, makaleler, özellikte de tarihi konularda yazılar yazardım. Beni yakından tanıyanlar hatırlarlar.. Bugün traj rekorları kıran SÖZCÜ gazetesinin adı eskiden GÖZCÜ idi.. Gözcü’de şimdi faal durumda olan Rahmi Turan gibi pek çok arkadaşımla birlikte ben de yazılar yazardım.. Sütunumun adı da; COĞRAFYADA TARİH İZLERİ idi..
O sütunda her hafta yazdığım tarihi yazılar büyük ilgi görürdü.. Sonra o yazılarımı aynı ismi verdiğim kitabımda(*) topladım..
İşte şu anda şezlongda, denize karşı uzandığım, sıza-uyana karıştırdığım o kitabım yine elimde.. Sa: 44 “Yavuz Selim’in Kaçak Kaldığı Belde: İğneada..” yazısına göz gezdirmekteyim.. İzninizle sizlere de o kitabımdan satırlar nakledeceğim:
“Şehzade Selim, Padişah II. Beyazıt’ın sekiz oğlundan biri idi. 1470’te Amasya’da doğmuştu.. Kardeşleri; Abdullah, Şehinşah, Alemşah, Mahmut, Mehmet, Ahmet, Korkut, Selim idiler. Bunların ilk beşi babalarının sağlığında ölmüştü. Hayatta kalan Şehzadeler Ahmet, Korkut ve Selim idiler. Şehzade Ahmet Amasya, Korkut Saruhan (Manisa), en küçükleri olan Selim ise Trabzon valiliği yapıyorlardı.
Padişah Beyazıt da artık yaşlanmıştı. Tahtı bırakmak istiyordu. Dönemin Sadrazamı Hadım Ali Paşa ve devlet ricali, tahttan feragat etmeyi düşünen Bayezit'in yerine oğullarından Şehzade Ahmet'in tahta geçirilmesini istiyorlardı. Bu sebeple Korkut'u, İstanbul'a daha uzakta olması için Manisa'dan Antalya'ya tayin ettirdiler. Onun yeniden Manisa'ya dönmesi yönündeki istekleri reddedildi. Korkut bunun üzerine kırıldı, Mısır’a gitti.
Trabzon valisi olan Selim ise bu gelişmeleri uzaktan izliyordu. Selim tahtın kendi hakkı olduğuna inanıyordu. Bu yüzden taht mücadelesi Şehzade Ahmet'le, Selim arasında sürdü. Korkut da kardeşi Selim'in yanında yer aldı. Şehzade Selim, taht konusunda dönen dolaplardan çabuk haber alabilmek için, İstanbul'a yakın bir vilayete vali olmak istiyordu. Bunu elde etmek için, emrindeki kuvvetlerle Trabzon'dan Kırım'a gitti. Ağabeyi Şehzade Ahmet, bunu haber alınca, Kırım Hanı Mingli Giray'dan Selim'in kendilerine teslim edilmesini istedi. Mingli Giray bunu kabul etmedi.
Başlayan taht kavgası giderek daha da hız kazandı. Şehzade Selim, 1511 Ağustos ayında, emrindeki 40 bin kişilik Ordusu ile babası II. Beyazıt’ın bulunduğu Çorlu’daki Karıştıran ovasına girdi. Çıkan çatışmada Şehzade Selim güçlükle canını kurtardı. Kaçtı, Istranca dağlarını aşarak Karadeniz kıyısına geldi. İnada’da (İğneada) saklandı. Burada bir süre saklandıktan sonra Kırım Kefe’ye gitti. Padişah Beyazıt ise İstanbul’a döndü..
Padişah, tahtı oğlu Ahmet’e bırakmak istiyordu. Oğlunu İstanbul’a davet etti. Ahmet Maltepe’ye geldiği sırada Yeniçeriler ayaklandılar. Onlar tahtın Şehzade Ahmet’e değil, Beyazit’ verilmesini istiyorlardı. Bu gelişmeler üzerine Padişah II. Beyazıt, oğlu Selim’i İstanbul’a çağırttı ve 1512 Nisan ayında, tahtı oğlu Selim’e bıraktı. Ve kendisi Dimetoka’ya giderken, Çorlu yakınlarında yolda vefat etti. Zehirlendiği söylenir.”
İĞNEADA: YAVUZ SELİM'İN KAÇAK KALDIĞI BELDE: İNEADA
Yavuz Sultan Selim'in Karıştıran Ovası'nda babası II. Beyazıt'ın Ordusuna yenilerek Kırım'a kaçmak üzere gemiye bindiği yerdir. Şimdilerde ise, Kırklareli ilimizin Demirköy ilçesine bağlı, Karadeniz kıyısında uzanan turistik bir kasabamızdır.
Evliya Çelebi, şunları anlatır: “1452'de Fatih'in gazilerinden İne adında biri fethettiği için adına İneada adı verildi..”
Denizi, 15 kilometrelik kumsalı, limanı ve gölleri ile ünlüdür. Gölleri denizle bağlantılı olduğu için suları tuzludur. Bu tür göllere lagün adı verilir. Kumsalı, Varna'daki Altınkumdan daha değerlidir.”
İşte böyle.. Ben işte bu cennetimizdeyim ve yazılarımı burada kaleme almaktayım.
Eğer bu yazımda, daha önceki İğneada yazılarımdan tekrarlar olduysa artık bağışlayın. Bu bilgilerimizi ne kadar tekrar etsek, bir zararı olmaz..
(*) COĞRAFYADA TARİH İZLERİ/Yalçın Toker, Toker Yayınları sa: 44.