"REİS " kavramıyla erkek egemen kültürün kutsallaştırıldığı memlekette kültürel ve bilişsel kodlamalar yoluyla kendini evin reisi olarak gören " Koca " nın, özellikle boşanma ve vesayet davaları süresince burnu sürtülünce, burnunu dikine gitmeyi ve şiddet yoluyla sistemler arası uyuşmazlıkları çözmeyi seçtiği gözlemlenmektedir..
SÜREÇ : Pozitif ayrımcılık ile kadın cinayetleri arasındaki korelasyonun varlığını araştıran kapsamlı bir çalışma ya da tez konusuna rastlayamadığımız ülkemizde, ulaşılabilir veriler üzerinden fikir yürütmekte yarar görmekteyim.., Ülkemizde kadına şiddet ve cinayet vakıaları üzerinde basit bir incelemede görmekteyiz ki ; Olguların neredeyse dörtte üçü, boşanma ve vesayet davaları süresinde gerçekleşmektedir.., Sosyal hayatın merkezinde erkek egemen dilin ve yaşam örüntüsünün göbeğinde yaşam süren evli erkek, dinsel yönergelerde de kadın üzerinde had bildirme hakkının varlığına inanmaktadır.., Ancak tarafların boşanma ve vesayet davaları sürecine girdiği dönemde erkek , toplumsal yaşamda ikincil varlık kategorisinde algılanan kadınlara verilen pozitif ayrımcılık içerikli hakların mevcudiyetini kabullenmekte zorlanmaktadır.., Maddi yönden kaybettiklerinin yanında çocukları üzerine hakları asgari düzeyde tutulan koca, vakaların çoğunda çözümsüzlüğe karşı şiddet dilini benimsemektedir.., Neredeyse 20 vakıanın birinde olgu cinnet düzeyine ulaşmakta ve eski koca eşini, çocuklarını katletmekte ve intihar etmektedir.., Kendisinin ve eşinin İsviçreli olmadığını bilen koca karakterinin, İsviçre hukukunu benimsemekte zorlanması aslında dilemmanın özünü teşkil etmektedir.., Ataerkil kodlamalardan başlayarak sosyoekonomik ve sosyokültürel alanlarda bütüncül bir yaklaşımla çözümlenmesi gereken problemin hukuk yöntemleriyle çözümlenmesinin sonuçlarıdır esasında yazının ana bahsi.., Üstelik de ülkemizde adeta sektörel bir kimliğe büründüğünü gördüğümüz hukuk sistemi elinde boşanma süreci , kişilerin evlilik süreçlerinde çözemedikleri problemlerinin intikam süreci halini aldığı da yadsınmamalıdır.., Yani demem o ki ; gazetelerin birinci sayfasından köşe yazılarına kadar her bir satırında tane tane işlenmesi gereken eşitlik kavramını es geçerseniz, gazetenin
2.ve 3. sayfalarındaki cinnet haberlerinden ikrah edersiniz..!
DİP NOT : Son 20 yıllık süreçte sosyoekonomik bağlamda üç büyük sektör oluştuğunu söylemek yanlış olmaz ; İnşaat, din ve hukuk sektörleri.., Söylediğimi nesnelleştirmeniz için basit bir örnek vermek gerekirse; Eskiden iş merkezleri ve ofislerin dış cephesinde görebildiğiniz tabelaların çoğu doktor,muhasebeci ya da eğitim kurumu tabelaları iken şimdilerde ; inşaat sektörü, avukat ve dinsel vakıf tabelalarıdır.