Psikoloji ilmi, sezgi kavramını tanımlamak yolunda halen daha emekleme aşamasındadır demek yerinde olur. Her insanda bulunduğu bilinen psişik ve fizyolojik ögelerin bir gücü olduğunu var sayarsak, sezgi gücü de insandan insana fark eden bir niteliktir. Önsezi ya da altıncı his olarak da tarif edilen bu güç, rasyonel düşünme yetisinden bağımsız olup, bilinç düzeyine ulaşan bu akışın kaynağının bilinçaltı değil, bilinç dışı olduğu genel kabulle varsayılır..,
Bilinçaltı; her insanda ana rahminden başlayarak kaydedilen algısal, duygusal, düşünsel ve güdüsel verilerin hard diski sayılabilir ( Hipnoz yöntemiyle bu kayıtların orjinal yazılımına ulaşmak mümkündür)..,
Esasen, hayatta davranışa dönüşen eylemlerimizin bir çoğu bilinçaltı etkinliğinin dolaylı ya da dolaysız sonucudur.., Temel olarak geçmişin kayıtlarından bir " Şu an" üretilmesinde ana faktör bilinç altının gücüdür.., Bilinç dışı; İnsanlarda, hiç karşılaşmadığı atalarının kayıtları ve daha yaşamadığı geleceğin kayıtları ( Kozmik Hard disk ) gibi evrenin enerjisine sirayet eden kendinden ve zamandan bağımsız faktörleri bulunduran alan olup, biz o alanı değil o alan bizi kapsar.., İşte sezgi de aslında, bilinç dışı alanından gelen verilerin bilinç düzeyinde yaşantılanmasıdır.., Belki de bir çeşit evrensel ilhamdır..,
Her ne kadar Mc Dougall ; " Sezgi ; bir objenin, bir insanın ya da bir sebebin etrafında sivrilen düzenli bir duygular sistemidir " demiş ise de, sanırım sezgi gücünün düşünme sürecinden bağımsızlığına vurgu yapmak niyetindeydi.., Oysa ; davranışa dönüşen nitelikleri tanımlarken dürtüsel, düşünsel ve duygusal yanında sezgisel için ayrı bir başlık bahşedilmesi yerinde olur kanaatindeyim..,
Sezgisel veriler, bilinç dışı akışı yoluyla iç görü dediğimiz bekleme salonuna gelir. Buradan bilinç alanında bilgiye, duygu alanında ilgiye ya da davranış anlamında eyleme dönüşerek mesaisini tamamlar... Sezginin bir ezgisi olduğunu ve her kulağın bunu işitebilme hassasiyeti olmadığını var sayarsak eğer, zaman hapishanesinde hapsolmanın duyumsamayı engelleyen en önemli handikap olduğunu vurgulamak yerinde olur.., Gündelik uğraşlarında sıklıkla zamana bağlı eylemler gerçekleştirenler ve kanıt arayışında salt mantıksal metotlarla problem çözmeyi alışkanlık edinenlerin, sezginin kozmik melodisini işitmekte zorlandıklarını söylemek iddialı olsa da pratik psikolojik tecrübelerim tarafından kanıtlanmış bir gözlemdir..