Talat Atilla Öcalan test edildi! Değişim var! Tüm arşivi yaktılar! 'Tekbirlerle gömün beni!' |
Ersan Yıldız GİRİLMEZ |
Mihriban Başlı Nereye Gidiyoruz? |
Tuğba AYAN Çakralar ve Uyanış |
Adnan Küçük MEB YUSUF TEKİN’İN LAİKLİK SÖYLEMİ BAZI ÇEVRELERİ RAHATSIZ ETTİ |
Zahide Guliyeva EGO İŞÇİLERİ |
Cengiz Altınsoy Benim güzel memleketim... |
Kıvılcım Kalay NEDEN DİYE SORMA |
Canan Sezgin BU DOLUNAYLA BİR DEVİR KAPANIYOR! |
Tuğrul Sarıtaş Duayen gazeteci Tuğrul Sarıtaş'tan yeni kitap! |
Tekin Öget GERÇEKTEN DE TAM YOL İLERİ Mİ? |
Esra Süntar SU ÜSTÜNDE İKEN SU İÇİNDE OLMAK |
M. Kürşat Türker ZİNCİR |
Yalçın Toker SPOR YAZARLARI GENEL KURULUNDAYDIM.. |
Haktan Kerem Ural ‘ADALET SİSTEMİ’NİN ALTINDA SERİNLEYEN AHLAKSIZLAR |
Sima Güleser Polat İPİN UCU KAÇTI! |
Uğur Özteke SAĞLIKTA KANDIRMACA YENİDEN Mİ BAŞLIYOR? |
Yazmaktan çok büyük haz duyuyorum. Yazmak, öğrendiğimi ve öğrenmekten duyduğum mutluluğumu paylaşmaktır. Mutluluğumu paylaşmak gerçekten mutluluğumu artırıyor. Hatırladığım kadarıyla 2007’den beri köşe yazıları yazıyorum. Yazamadığım haftalar veya günlerde rahatsızlık hissediyorum.
Başlangıçta yazmaktan muradım asla siyaset değildi. En azından sadece siyaset asla değildi. Kültürel, iktisadi, sosyolojik, psikolojik, dini ve tarihsel konulara da girmek istiyordum. Haftada 3 veya 4 gün yazdığım dönemlerde bunları da yaptım ama işim gereği haftada bir gün yazmaya başlayınca ağırlık siyasete döndü mecburen. Yoksa okuduğum bir kitabı, izlediğim bir sinema filmini, yaşadığım bir deneyimi, bir seyahati okuyucu ile paylaşmak büyük zevk… Hatta korkularımı bile; Orta okul öğrencisi iken yazdığım bir korku hikayesini sınıfta okuyunca bazılarının ciddi ciddi “Akşam eve gidemem, korkarım” demelerini yani etkilenmelerini hiç unutamam.
Aslında haftada bir gün yazınca ağırlıklı siyaset yazmamın sebebi toplum olarak her şeyi siyasi olarak değerlendirmeye başlamış olmamızdandır. Din, tarih, toplumsal değerlerimiz, günlük yaşantımız, ekonomi, spor, sanat aklınıza ne gelirse her konuyu artık siyaset terazimizle değerlendiriyoruz. Dolayısı ile her konuyu siyaset gözlüğü ile ele alarak objektif değil taraflı ve at gözlüğü ile değerlendirmiş oluyoruz. Bu duruma karşı çıksam da ben de mecburen bu yanlışı istemeden de olsa yapmış oluyorum. Halbuki günlük siyasetin penceresine takılmadan farklı pencerelerden olayları görebilmek ne müthiş bir güzelliktir…
Tam, artırılmış gerçeklik, blok zincir ekonomi paradigması, tarihsel bir olayın bugüne etkilerini veya siyasete girmeden vergi sistemimizin adaletsizliklerini irdeleyen bir yazı yazayım diyorum, bir bakıyorum bizim Cumhurbaşkanı 10 Kasım anmasında harf devriminin zararlı olduğunu savunan bir nutuk atarak Atatürk’e saldırıyor. Mecburen yazıp sormak durumunda kalıyorsunuz; ‘Sayın Erdoğan, siz bu ülkenin, Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyetin Cumhurbaşkanısınız, Cumhuriyet sayesinde bu makama geldiniz neden Atatürk ve Cumhuriyeti kötülüyorsunuz? Harf devriminin zarar getirdiği ile ilgili bir araştırma yaptırdınız mı, böyle bir bilimsel tespitiniz var mı? Harf devriminin yapıldığı günün, 20 yıl sonrasının ve bugünün okuma-yazma oranları ortada. Eski harflerle yazılmış tüm mirasımız 60-70 bin kitaptı, benim bile kişisel kitaplığımda 6-7 bin kitap var iken 70 bin kitap bir ülke için nedir ki? Hepsi yeni harflerle basılır. Nasıl oluyor da bir gecede cahil kalıyoruz, geçmişle ilişiğimiz kesiliyor?’
Böyle bir cevap verme ihtiyacı hissederken bir bakıyorsunuz Cumhurbaşkanınız yine yeni bir pot bombası patlatıyor; “İskandinav ülkeleri sosyal güvenlik sistemi nedeniyle çöktüler.”
‘Yahu hangisi çöktü hepsi iyi durumda’ demeye kalmadan yap-işlet- devret modeliyle tek kuruş harcamadan şehir hastaneler yaptıklarını iddia eden Cumhurbaşkanı, devlet bütçesine hastaneler için konan milyarları artık saklayamayınca “Halkımıza hizmet için zarar ediyorsak varsın edelim” diyor. ‘Dur, halk için zarar etmiyoruz ki, bazı şirketleri anormal kalkındırıyorsunuz, bu sizin kötü yönetiminizin bir sonucu ve zarar eden halk’ demek istiyorsunuz. Fırsat bulabilirseniz tabi…
Tüm bunlar ve buna benzer siyaset saçmalıkları yarın unutulacak konular. Hatta Trump’ın Erdoğan’a, “Sert olma, aptal olma. Seni yakında arayacağım” diye bitirdiği tarihi mektup bile bir süre sonra unutulabilir ama bizlerin bu günleri geri gelmez…
Hayat siyasetten ibaret değil ki!
Siyasetten daha güzel, zevkli, iyi şeyler de var…
İnşallah siyasetin şehvetinden kurtulup farklı konulara ve güzelliklere de girebileceğim ve sizinle o tür mutlulukları da paylaşabileceğim.
Sakın son zamanlarda ki yoğun siyasi yazılarıma bakıp ‘Bu adamda siyasetten başka bir şey yazmıyor’ demeyin. Her ne kadar bu dönem siyasi mücadelemiz aslında bir iktidar mücadelesi olmaktan çok demokrasi ve özgürlük mücadelesi olsa da yine de hiç olmazsa ara-sıra farklı insani güzelliklere girmekte yarar var ve gireceğim…
E-posta Facebook Twitter Yazdır Önceki sayfa Sayfa başına git |
Bu yazı 83548 defa okunmuştur. |
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |