" Her nerede sömürgeci ve sömürge yüz yüze geldiyse ; kuvvet , zulüm , küstahlık , sadizm ve çatışma görüyorum . Birkaç bin alt dereceden memurun , " Bizim çocukların " , esnafın , memurların , ve nabza göre şerbet verme işi için yorumcuların aceleye gelmiş imalatını görüyorum " .., Sözler ; Fransız dominyonu olan Martinik adasında doğan siyahi entellektüel Aime Cesaire'ın " Sömürgecilik üzerine Söylev ( Güneş Ayas çevirisi )" adlı eserinden bir pasajdır.., Ve sömürgeleşmiş ulusların fotoğrafını da şu şekilde taktim eder Cesaire ; " Ben , öz suları çekilip tüketilmiş , kültürleri ayaklar altında çiğnenmiş , kurumları yıkılmış , toprakları zapt edilmiş , dinleri darmadağın edilmiş , muhteşem sanat eserleri yok edilmiş toplumlardan bahsediyorum .., Ben , içlerine kurnazlıkla korkunun aşılandığı , kendilerine aşağılık kompleksine sahip olmanın , korkuyla titremenin , diz çökmenin , umutsuzluğa kapılmanın ve dalkavukça davranmanın öğretildiği milyonlarca insandan bahsediyorum."
19. yüzyılın ikinci yarısında artan endüstriyel gelişme ve ulaşım sayesinde fiili olarak dünya siyasal tarihinde tanımını bulan kolonyalizm-sömürgecilik kavramı, manda ve himayenin tartışıldığı Osmanlı'nın nekahat döneminden beri aslında aşina olduğumuz bir olgudur.., Öz geçmişinde Çanakkale destanı gibi bir tarihsel ayraç olmayan Hindistan'ın sömürge tarihi ibretlik bir örnek olmalıdır kuşkusuz herkes için .., yazıda bahsi geçen bizim çocuklar ise benim adına kemirgenler dediğim memeli yaratıklar olup , işbirlikçilikten kemirdikleri ile nemalanan zümrenin ta kendisidir..
Peki kendilerine medeni diyen ve madeni olanın peşinden giden bu devletler yaptıkları kültürel ve yaşamsal tedhiş uygulamalarını nasıl rasyonalize etmişlerdir derseniz .., Cesaire'e tekrar kulak vermek gerekir ki , saygın antropolog olarak kabul edilen Lapuoge'nin bilimsel değirmeninden örnek verir ; " Unutulmamalıdır ki kölecilik , atın ya da öküzün evcilleştirilmesinden daha anormal bir şey değildir. " .., Tabii bilim bizi kesmez dinde telkin bulmak isteriz diyenler için de Peder Muller söze girer ; " İnsanlık , medenileşmemiş insanların yeteneksizlikleri , ihmalkarlıkları ve tembellikleriyle Tanrının kendilerine bahşetmiş olduğu zenginlikleri sonsuza kadar boş bırakmasına izin veremez , vermemelidir. Onları , bu zenginlikleri iyilerin hizmetine sunmaya zorlamalıdır ".
Unutulmaması gerekir ki ; Aime Cesaire'nin bu eseri meydana getirdiği yıllarda Türk insanı, Necip Fazıl'ın Sakarya Türküsünde geçen " Öz yurdunda garipsin .., Öz vatanında Parya ! " mısrasına aşinadır..Ve henüz uğruna savaşması gereken değerleri unutmuş da değildir.., Çanakkale hezimetinin savunmasını yaparken Churchill'in kapalı kapılar altındaki itirafı mutlak bilinmelidir ; " Aşağı uluslar ve ırklar ile yapılan savaşlarda kimyasal gazların ( kitle imha araçlarının ) kullanılması engellenmemelidir. "
Sömürgeciliğin kendisini bir kıyamet habercisi olarak gören Cesaire kitabında şöyle devam eder ; " Bir düşünün ! Kızılderililer katledildi, Müslüman dünya kurutuldu, Çin dünyası kirletildi ve iyi bir yüzyıl uğruna baştan çıkarıldı. Zenci dünyası insanlıktan diskalifiye edildi , kudretli sesler sonsuza kadar susturuldu, yuvalar ve yurtlar çar çur edildi.., bütün bu enkaz , bütün bu harabe , bir monoloğa indirgenmiş insanlık.., Sahi siz .., bütün bunların bir bedelinin olmayacağını mı sanıyorsunuz..? " .., ilerleyen bölümlerde ise bu çağa kuvvetli bir ışık tutan saptamalarını yapar ..; " Modern barbarın zamanı yakındır .., Yani Amerika'nın zamanı .., Şiddet , ifrada vardırma , israf , savurganlık , merkantilizm , blöf ,konformizm , aptallık , bayağılık ve kargaşa .." Dalkavuklar yaratan son model bir fabrika olarak gördüğü bu yeni sömürgen güç ile siyasi ve içtimai çıkar ilişkilerine giren devletlere ve halklarına bu mevzuda sağlam bir tavsiye de verir ; " Amerikan hakimiyeti , kişinin yakasını kurtaramayacağı tek egemenliktir.., yani hiç bir yara izi kalmadan kimse ondan yakasını kurtaramaz .."
Gün itibariyle çocuklarının eğitimi için ideal ülke olarak ebeveynlerin dimağlarına yerleşen Yankee ülkesi , tıpkı zamanında Churchill'in de kavradığı üzere , bir ülkeye kendi bayrağını dikmeden egemenliği altına almak yolunda algı yönetimini kullanmaktadır.., Bu hususta en değerli enstrümanı olan Hollywood'u ustaca kullanmaktadır Yankeeler ..,
Mel Gibson'un yazıp yönettiği Apocalypto filmi aklıma gelen en sinsi örneklerdendir. Sözüm ona maya uygarlığını anlatan film , barbarlığın doruklarında yaşayan bir kabile devletinin medenileşmeden önceki yaşantısını aktarırken , batılıların anakaraya gelişi ile final yapar.., Tabii boncuk arayanlar için finalde onlara doğru mu gitmeliyiz diyen eşine cevaben; hayır , ormana doğru gitmeliyiz cevabı verir filmin baş karakteri .., film esasında tarihsel bütünlükten ve realiteden uzak olmasına rağmen algı yönetimi, sömürgeciliği çoktan meşru kılar izleyenlerde..,