Nedense Yüce Tanrı bana ölüm acılarını genellikle ikişer ikişer yaşatıyor.. Kimbilir belki de, Yalçının yüreğini tek taraflı yakarsam etkisi daha sert olur deyip, kalbimin iki tarafına da bir acı verip dengeliyordur..
Birkaç ay önce burada anlatmıştım..İğneada’da, denize nazır balkonumuzda ailece torunlarımla birlikte kahvaltımızı yaparken yeğenimden gelen bir telefonla Rasim ağabeyimi kaybettiğimiz haberini almıştım. Hep birlikte hemen toparlanıp İstanbul’a yola çıkmıştık.. Yüreğimi yakan bu acıya, yolda iken Spor Yazarları Derneğinden gelen Turgay Şeren’in ölümü mesajı eklenmişti. Yani acılar çiftleşerek kalbimin iki tarafına yayılmış, sanki böylece dengelenmişti.
Geçtiğimiz hafta yine öyle oldu.. Aylardır yoğun bakımda olan ve eşim Serpil’in birkaç kez Silifkeye gidip gelerek refakatçisi olduğu kayınvalidem Nadire Pancaroğlu vefat etti. Eşim ve çocuklarım hemen uçağa atlayıp Adana üzerinden Silifke’ye koştular.. Orada görevlerini yerine getirdiler.. Ben İstanbul’da tek başıma kalmış, onların acılarına buradan iştirak edebilmiştim.. Tam bu sırada yine ikinci bir yürek yakan haberle sarsıldım. En az altmış yıllık bir meslek arkadaşım, mahalle arkadaşım İsmet Tongo’yu kaybetmiştik..
Milliyet'te ve çeşitli spor gazetelerindeki düzenlemeleri, yazıları, televizyonların spor programlarındaki yapıtları ile hepinizin de çok yakından tanıdığınız ünlü gazeteciyi..
İsmet’i ben, ailemden biriymiş, öz kardeşimmiş gibi çok severdim. İlişkilerim onun son günlerine kadar de aynı sıcaklığıyla devam etmişti.. Bir yıla yakın zamandır O’nun sağlığı iyice bozulmuştu.. Yemesi içmesi güçleşmişti. Öyle ki, altı aydan beri çok sevdiğimiz tavlamızı bile oynayamaz olmuştuk..
Geçen hafta İsmet Tongo’yu, ona layık bir törenle, gazeteci arkadaşlarımız, spor Kulüpleri ve Federasyon görevlilerinin katıldığı dini törenlerle toprağa verdik.
İsmet 1940 doğumluydu. Yani benden üç yaş küçüktü. Onun için bana abi derdi.. Tongo’nun gazeteciliğe ve spor yazarlığına başlamasında benim de katkım olmuştu. Onun için İsmet Tongo’ya, Ben Spor Yazarı İken(*)isimli anı kitabımda sayfa ayırmıştım. İzninizle o kitabımdan bazı satırlar naklederek yazıma devam edeyim.
Oğlu Can Tongo da bugün babası gibi ünlü bir spor yazarıdır. Bakarsınız, bu satırlardaki bazı sözlerime kızabilir diye düşündüğüm için şu ayrıntıyı vereyim.. Bu kitabım, babasının sağlığında çıkmış, İsmetle birlikte okuyup gülüşmüştük oradaki bazı satırlara..
Kitabımda, konuya, 60 yıl önceki gazeteciliğin halini de tasvir ederek şöyle girmiştim:
“1960 ihtilali olunca, çalıştığım Yeni Sabah’ı bırakıp, küçük bir maaş farkı ile eski Demokratların Gazetesi Son Havadis’e spor servisi şefi olarak gitmiştim.. Babıalide o zaman herkes benim için; Attan indi, eşeğe bindi demişlerdi.
Son Havadis o zaman Cağaloğlu’nda Hürriyet’in karşısındaki sokağın içinde Halil Lutfi Dördüncü'nün Tan Apartmanında dizilip hazırlanıyor, Sirkeci'deki Tan Matbaasında basılıyordu. İdare, muhasebe, mürettiphane, yazı işleri, öteki servisler, apartman katının küçük küçük odalarına dağılmıştı. Bırakıp geldiğim Yeni Sabah buradaki şartlara göre Paris sayılırdı.
Bizim spor servisine, binanın arka tarafında, balkonunda hurdaların yığılı olduğu, bu hurdaları kendilerine mekân seçmiş fareler ve onları kovalayan kedilerin cirit attığı bir oda tahsis edilmişti. Ama bütün bu perişanlıklara rağmen, aşkla, şevkle, mutluluk duyarak çalışıyor, ekibimle birlikte o günlerin en iddialı spor sayfasını hazırlıyorduk.
Ekibimde yer alan o günlerdeki arkadaşlarımdan rahmetli Orhan Vedat Sevinçli ağabeyi, rahmetli Sahir Ozbek'i, rahmetli Çetin Özcan'ı, sayfa sekreterliğimi yapan İsmet
Tongo'yu, Turgay Şeren’in kardeşi Oğuz Şeren'i, Emin Alakuş'u, Aytekin'i (Ceylan), Taygun'u (Türe) unutabilir miyim hiç?”
İşte o zamanki rahmetliler serisine şimdi İsmet Tongo da katılmış bulunmakta..
İsmet’i anlatmaya, biraz daha eskilere giderek, ayni kitabımın 58. sayfasından devam edeyim:
“Ben 1955 yılında spor yazarı olunca, İstanbul'un Beyazıt semtindeki Soğanağa mahallesinin tüm delikanlıları arasında “Spor yazarı olma modası” başlamıştı.. O zamana kadar, semtte hiç kimsenin bilmediği bu meslek benden sonra büyük rağbet görüyordu.. Öyle ki, Halit ağabeyle bizim damat Erol Erkan merhumun işlettiği Üniversite kahvesinde artık günün konusu spor yazarlığı olmuştu. Önce bizim diğer damat Nezih Alkış ve İsmet Tongo, spor yazarı oldular.
İsmet, 1959 yılında Günlük Spor gazetesinde başladığı spor sekreterliğinde kısa sürede ilerledi. Sonra benim de ortaklarından olduğum İstanbul Ekspres’te ve Vatan gazetelerinde yaptığı sayfalarla herkesin hayranlığını kazandı.
Son Havadis'te beraber çalıştığım İsmetçiğim, beni kırmayarak, bir ara çıkardığım Günlük Ticaret Gazetesini hazırladı.. O gazetemin matbaası, Nuruosmaniye caddesinde Milliyet’in sırasında idi. Gazeteye gidiş gelişlerimizde Milliyet’in o zamanki spor şefi Rahmetli Namık Sevik ağabeyle sık sık karşılaşırdık. İsmet’in benim ticaret gazetesinde kaybolup gitmesini istemediğimden, bir gün Namık Ağabeye spor sekreteri olarak İsmet Tongo’yu tavsiye ettim.. Namık ağabey İsmet’i hemen kaptı.. O zaman Milliyet spordaki en ünlüler Necmi Tanyolaç’lar, Kahraman Bapçumlar, Yavuz Bayraktar, Necati Karakaya v.b. kervanına İsmet de katılmış oldu böylrce...
Milliyet gazetesinde iken Babıalinin 1. Numaralı spor sekreteri olarak televizyonlara çıktı. Tercüman’da müdürlük, Posta’da yazarlık görevlerinde bulundu. Fanatik ve Fotomaç Gazetelerinde çalıştı. Gazeteciler Cemiyeti ve Türkiye Spor Yazarları Derneği’nin açtığı yarışmalarda “Yılın Gazetecisi” ödüllerine layık görüldü. 1976 yılında Dünya Kupası Tarihiisimli bir de kitap yayınladı.
Bunları gördükçe ben de onunla gurur duymuştum.
Nur içinde yat... Mekanın cennet olsun sevgili İsmetciğim.
(*) Ben Spor Yazarı İken /Yalçın Toker, Toker Yayınları- www.toker yayinlari.com- Tel: 0535 3199349 ve [email protected]