7 Kasım 2007 tarihinde kaleme aldığım “Dünya’dan Saklanan Gerçek: Birliğimize Saldıran 2 Terörist Amerikalı Çıktı!” başlıklı yazıdan sonra yaşanan gelişmeler konusunda sizlere bilgi vermek istiyorum.
Bu yazım, yaklaşık 200 ulusal- yerel haber sitesi ve 1 ulusal gazetede 4 milyona yakın okur tarafından okununca, haliyle çok sayıda okur maili ve telefon aldım.
Tek ses vermeyen yer, Genelkurmay Başkanlığı oldu.
Daha doğru bir yaklaşımla, Genelkurmay Başkanı Büyükanıt’ın, yazımı işaret eden soruya, “Dağlıca soruşturması devam ediyor” şeklinde cılız bir cevabı dışında…
Hassas bir konu tabi. Cevap verilmemesini anlamaya çalışıyorum.
Bazı gazeteci arkadaşlarımızın hissi rezervleri dışında, Dünya’nın 14 ülkesinden ve Türkiye’nin en ücra köşelerinden 8 binin üzerinde teşekkür maili geldi.
Yazının doğruluğuna şüpheyle yaklaşanlara da saygılıyım elbette.
Şüphe, uyanık tutar!
Önkabuller kadar, önred yaklaşımının bizi körelttiğini bir kez daha anladım.
Kafama takılan şey, aslında hiç biri.
Beni rahatsız eden tek şey, taciz derecesine varacak şekilde haber kaynağımın sorgulanması, sorulması oldu.
Hatta bazen o kadar ileri gidildi ki, “Haber kaynağını söylemiyorsan, yalan yazıyorsun” diyecek kadar…
Haber, gazetecinin namusuna teslim edilir…
Namuslu olan, kaynağını hiçbir şart altında açıklamaz…
Bu kadar anlamsız bir talep yerine, yazılan haber sonrası gelişmelere bakılsaydı, meraklıları, meraklarını tatmin edebilirlerdi.
Bir tanesini söyleyebilirim.
Bu yazıyı 7 Kasım 2007 tarihinde kaleme aldım…
Teferruatlı açıklamayı İlker Başbuğ, 16 Kasım 2007 tarihinde yaptı.
Yani, benim yazımdan 9 gün sonra.
Dağlıca Baskınından sonra saldırının 3 cepheden yapıldığını yazan tek gazeteciyim.
Orgeneral İlker Başbuğ, bu ayrıntıyı benim yazımdan 9 gün sonra kamuoyuna açıkladı:
BAŞBUĞ’UN AÇIKLAMASI
Dağlıca'ya gelen teröristlerin hepsi Kuzey Irak'tan gelmemiş. Dağlıca olayında gelen teröristler 3 ayrı istikametten bu eylemi yapmıştır. Hemen hemen saldıran teröristler sayısı da aynı. Neredeyse saatler süren, gün boyunca devam eden saldırılar sonucunda taburda bir zayiat yok. Teröristlere ağır bir zayiat verdiğimiz de gerçek.
*************************************
Yazdığım haberin doğruluğundan şüphem yok. En ufak bir yanlış haberi beklemeden tekzip eden Genelkurmay Başkanlığı’nın, 4 milyon kişinin okuduğu bir haberi tekzip etmemesini de dikkatlerinize sunuyorum…
İŞTE O YAZI...
Dünya’dan Saklanan Gerçek: Birliğimize Saldıran 2 Terörist Amerikalı Çıktı!
21 Ekim'de Hakkari'deki birliğe düzenlenen silahlı saldırının ardından kaçırılan 8 Türk Askeri, ABD’nin araya girmesiyle serbest kaldı.
8 Türk askerine kurulan pusu, kaçırılma ve kurtulma sürecinin nasıl işlediği hala sır.
Net olan tek şey, bir şeylerin kasıtlı bir şekilde saklandığı.
Örtme, ya da bilinmezliğin en somut belgesi 22 Ekim 04:00’de gerçekleşti. Türkiye Cumhuriyeti’nin Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül’ün ağzından hatırlayalım;
GÖNÜL A.A’YA ŞÖYLE KONUŞMUŞTU:
Kiev'de ABD Savunma Bakanı Robert Gates ile görüşen Bakan Gönül, "Sınırı geçme planlarımız var ancak hemen değil" dedi. Gönül, ABD'ye bu sorunla ilgili Türkiye ile birlikte çalışma çağrısında bulundu. Bakan Gönül ayrıca, terör örgütü PKK'nın elinde Türk askeri bulunmadığını belirtti.
Bu açıklamadan kısa bir süre sonra 8 Türk askerinin PKK’nın elinde olduğu ortaya çıktı.
Ya bilgi saklanıyordu, ya da Türkiye Cumhuriyeti’nin bilgisi yoktu!
Bir süre sonra Fatih Altaylı, www.fatihaltayli.com.tr sitesinde şu yazıyı kaleme aldı;
"PKK'nın elinde bulunan 8 Türk askeri cuma günü Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Kuzey Irak'taki irtibat bürolarından birine teslim edildi. Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Erbil'deki irtibat bürosunda yetkililere teslim edilen askerlerimiz, özel araçlarla, gizlice Diyarbakır'a getirildi. Güvenlik nedeniyle kimseye haber verilmeden hemen Diyarbakır'a getirilen 8 er, burada sorguya alındı. Sorgulamaları halen süren 8 erin sorgulamalarının yarın tamamlanması bekleniyor. Gelişmeler şimdilik gizli tutuluyor ve hiç kimseye bilgi verilmiyor. Konuyla ilgili resmi açıklama erlerin sorgulamalarının tamamlanmasından sonra yapılacak ve aileleri haberdar edilecek."
Fatih Altaylı’nın bu yazısını ne Devlet, ne de PKK doğruladı ama zamanlama ve bir parça içerik hatası dışında Altaylı’nın yazısının doğru olduğu daha sonraki gelişmelerle ortaya çıktı.
TÜRK ASKERİ 2 AMERİKA’LIYI ESİR ALDI
21 Ekim’de Hakkari’deki birliğimize yapılan saldırıda asıl gizlenen gerçek, saldırı anında yaşananlar.
Peki ne oldu?
Türk askeri PKK’nın saldırısına gafil avlanmasına rağmen şiddetli bir direniş gösterdi. Saldırı, 3 cepheden yapıldı. Birliğe ait 8 Türk askerinin nasıl esir alındığı halen bilinmiyor ama Türk askeri de 2 PKK’lıyı esir aldı.
İşte bu aşamada büyük bir sürpriz yaşandı.
Peşmerge kıyafetli 2 saldırganın Amerikalı olduğu ortaya çıktı.
Yakalanan 2 teröristin Amerikan askeri mi, yoksa Amerikalı PKK sempatizanı mı olduğunu bilmiyorum.
Ama Hakkari’deki birliğimize saldıran ve daha sonra Türk Ordusu tarafından esir alınan 2 teröristin Amerikan kökenli olduğu kesin.
İşte bu şok durumdan sonra Amerika’ya psikolojik üstünlük sağlayan Türkiye, diplomatik atağını hızlandırdı.
Türk güvenlik güçleri sorguladıkları 2 Amerika’lıyı kameraya çektiler.
Amerika’ya el altından haber gönderildi: 8 Türk askeri serbest kalmazsa, 2 amerikan askerinin görüntülerini yayınlayacağız!
İşte bu aşamadan sonra ABD, tüm gücüyle Irak yönetimine “Derhal Türk askerlerini serbest bırakın” şeklinde baskı yapmaya başladı.
Barzani ve Talabani, Amerika’nın ani politika değişikliğine anlam veremedikleri için, bu baskıyı önce “Türkiye’yi rahatlatmak istiyorlar” şeklinde yorumladılar ve Türkiye ile ilgili sert açıklamalarına devam ettiler.
Ancak, kısa bir süre sonra Amerika, Barzani ve Talabani’ye ne kadar ciddi olduğunu gösterince çark etmek zorunda kaldılar.
8 Türk askeri Türkiye sınırlarına ulaştığında, Türkiye’de 2 Amerikalı’yı ABD yetkililerine teslim etti.