Önceki Ankara Kulisi’nde gazetelerin Ankara temsilcilerini mercek altına almıştık. Şimdi sırada televizyonların Ankara temsilcilerinin olay yeri raporu var.
İşte alfabetik sıraya göre televizyonların Ankara Temsilcileri…
Abdullah Abdülkadiroğlu (Samanyolu TV): 3 yıldır Ankara’da görev yapan Abdulkadiroğlu, cemaate mesafeli yaklaşanların bile konuşabileceği bir isim.
CHP Lideri Kılıçdaroğlu’nu programına 4 kez konuk etmesini, konuşulabilir gazeteci olduğuna delil sayabiliriz.
Cemaatin alışkın olmadığı hareketliliğe sahip bir isim olan Abdulkadiroğlu da Erkan Tan gibi temsil ettiği televizyonun ekran yüzü. Hafta sonları ana haber bültenini sunuyor. Fotojenik yüzü, net soruları, duruşundan taviz vermeden dinlemeyi bilen yapısıyla gazetecilik çıtasını giderek yükseltiyor. Erkan Tan’la dillere destan bir dostlukları var.
Dostluk derecelerini, “Televizyonlara aynı anda çağrılmazlarsa gitmezler.” diye özetleyebiliriz.
Yani, bir televizyoncu Erkan Tan’ı programına davet ettiğinde, Tan, “Abdülkadiroğlu gelmezse, katılmam” der, Abdulkadiroğlu da, “Tan gelmezse, yokum!” şartını öne sürer. Genelde ciddi yapısıyla bilinir ama çok yakın dostlarıyla birlikteyken medya ve siyasetin önemli isimlerini birebir taklit edecek kadar da teatral yeteneğe sahip.
Ali Can Türkoğlu (Habertürk): Ekranda gördüğünüzde, az önce mama reklamından çıktığını düşünebileceğiniz kadar genç. NTV’den geçen Ünsal Ünlü’nün yerine göreve geldiğinde, “Yaşı 26. Danıştay’daki yakını yüzünden bu göreve atandı” söylentileri çıktı. Bu söylentilerin menfi rüzgârı Türkoğlu’nun üzerinde bir süre daha esecek gibi. Ali Can Türkoğlu henüz dişe dokunur bir habere imza atamadı ama televizyonlardaki performansı giderek düzeliyor. Türkoğlu’nu koltuğa Muharrem Sarıkaya’nın oturttuğu söylentileri Ankara’da yaygın olsa da, stajyer muhabirler bile bilir ki; Medya Grup Başkanı Kenan Tekdağ’ın onayı olmadan Habertürk’te bardağın yeri değişmez…
Erkan Tan (TV8): “Onda şeytan tüyü var!” ifadesi hiçbir temsilciye bu kadar yakışmazdı ama kısa süre önce Hacı olan Tan’a, “Onda Cin tüyü.” var yakıştırması manen daha uygun düşebilir. ‘Hac’dan döndükten” sonra, “Elveda meyhaneci” şarkısını dilinden düşürmeyen Tan, TV8’in en bilinen ekran yüzü. O kadar ki; TV8 logosu yerine sol üst köşeye Tan’ın kellesini yerleştirseniz seyirci yadırgamaz. TRT kökenli Tan’ın muhataplarına sorduğu her soru adeta Lary King Show kıvamında.
Patavatsız, damardan ve esprili.
Kendi jenerasyonunda benzersiz...
Erkan Tan zaman ayarsız bomba gibi.
Hangi soruyla programı ya da konuğunu patlatacağı öngörülemiyor.
Biraz şaşkın, çokça heyecanlı ama kalbi dilinde… Program dışındaki Tan, gök gürültüsünü andıran sesiyle uzaydan dünyaya inen, yeryüzüne uyum sağlamaya çalışan bir canlı gibi.
Tan ve Abdülkadiroğlu’nun bir başka özellikleri de muhteşem göbekleri…
Her ikisi de gömleklerinin altında karpuz var hissi uyandıran muhteşem göbeklerini saklamak için büyük gayret sarfederler. Siz, onlarla konuşurken, onlar size cevap vermek yerine nefeslerini içlerine çekmekle meşguldürler. Tam da bu yüzden size biraz geç cevap verirler! Böyle giderse, göbeklerini küçük göstermek için içlerine nefes çekmekten her an şehit olabilirler!
Erhan Karadağ (Kanal D): Medya dünyasının mütevazı ve sevilen isimlerinden. Her konuda dibi görmüş bir isim. İlginç bir hayat hikâyesi var. ATV’de çalıştığı dönemlerdeki odasını gören lüks binalara annesi temizliğe giderken Erhan Karadağ’ı da yanında götürürmüş. Şimdi odasından o binalara her bakışı ona katettiği yolu anımsatarak işine bıkmadan asılmasının temel güdüsü oluyor. Ankara’nın en iyi televizyon habercilerinden birisi. Sabah/ATV operasyonu sırasında Ergun Babahan, Mehmet Tezkan ve Muharrem Sarıkaya’nın uyguladığı baskı sonucu istifaya zorlandı. Haklılığını yüksek oranda tazminat alarak yargı kararıyla da tescilledi. Hayat, küllerinin üzerine bassa bile o yeniden ve güçlü bir şekilde doğmayı hep becerdi.
Faruk Mercan (Kanaltürk): Zaman Grubunda çalıştı. Sami Dadağlıoğlu’nun görevinden alınmasıyla yerine geldi. Düşündüklerini kendi açısından iyi anlatan etkili bir hatip. Katıldığı programlarda konuklar konuşurken samimiyetten uzak, yüzüne yapışmış gibi duran daimi tebessümünün imajında nasıl bir iticilik oluşturduğunu birileri ona söylemeli.
Funda Tuna Görey (Show TV): Henüz değerlendirmeye değer bir verisi yok ama hala muhabir modunda olduğunu söyleyebiliriz. Show’un haber müdürü olmadığı için bu görevi de yürütüyor.
Hande Fırat (CNN Türk): Sahada yetişen bir isim. Gazeteciliği CNN Türk’te parladı, yıllarca muhabirlik yaptı. Fırat için, “Kendini beğenmiş” diyenlerin sayısı az değil. İyi bir gazeteci ama kendisini fazla ciddiye alması en büyük handikabı. Ahmet Hakan ile yaptıkları programlarda çok geri planda kalıyor ve bazen de eziliyor. Örneğin; Deniz Baykal’ın Fırat’a yönelik azar kokan sözleri kolay kolay unutulmaz.
Mehmet Acet (Kanal 7): Kendi halinde çalışkan ve mütevazı bir gazeteci. Sivri değil. Kanal7’ye İstanbul’dan geldi. Haber7.com sitesindeki yazılarından iyi bir kalemi olduğu anlaşılıyor.
Mehmet Akarca (ATV): Eski bürokrat ve milletvekili. 18. Dönem ANAP Samsun Milletvekili olan Akarca, TRT Haber Merkezi Müdürlüğü ve AA Genel Müdürlüğü görevlerinde bulundu. Akarca, tabiri caizse, akmaz, kokmaz bir gazeteci. Ekran önünde olmaktan hoşlanmıyor. Alçak gönüllü. Haberi daha çok ekibine bırakıyor. Kendisi haberin kalbinde değil…
Murat Akgün (A Haber): Yıllarca NTV Ankara temsilciliğinin verdiği tecrübeyle başarılı röportajlara imza atıyor. Sakin, polemikten uzak, akılcı sorularıyla biliniyor. Akgün, konuklarına, “Bu son sorum” dediğinde, bilin ki programın bitmesine daha 1 saat var!
Nilgün Balkaç (NTV): Kurumda yaşanılan çalkantıların ardından NTV temsilcisi oldu. Sahada yetişen bir isim. Uzun yıllar siyaset ve Başbakanlık muhabirliği yaptı. Son dönem NTV’nin kan kaybeden haberciliğini NTV haber müdürü Uğur Şefkat’le birlikte ayağa kaldırmaya çalışıyor. Yakın çevresine söylediğine göre en büyük sıkıntısı klonlanmış ve atamayla NTV’ye gelen gazeteciler… Ama klon merkezi güçlü olduğu için eli ayağı bağlanmış bir halde, bir şey yapamadan bekliyor.
Nuri Elibol (TGRT): Konuşmasından, tavrından ve vücut dilinden geçmişini bilmeyenlerin bile eski asker olduğunu çıkarabileceği kadar asker tavrı duruyor üstünde. TGRT’de uzun dönem temsilci konumunda olsa da askerlik günlerini ve genlerini üzerinden atabilmiş değil. Ankara temsilcilerinin üzerinde ciddi bir ağırlığı var. TGRT ne kadar etkin ve renkliyse Elibol da o ölçüde etkin ve renkli.
Sedat Bozkurt (Fox TV): Soyadının Bozkurt olduğuna bakmayın, o tam bir solkurt. Sol ideoloji ve demokratlığı içselleştirmiş devrimci bir kimliği var ama uluslararası sermayenin en büyük isimlerinden birisinin Ankara Temsilcisi olmasını paradoks olarak kabul etmeyecek kadar da özgüven sahibi.
Ankaralı sol görüşlü birçok gazetecinin fikri ağabeyi…
Karşıt görüşlere tahammül noktasında en rahat gazetecilerden birisi.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e yakınlığıyla bilinir. Siyaset ve bürokrasi de sözü geçer, saygı görür. Tarafsızlığına bile devrimcilik damgası vurmadan rahat etmez.
Sabah, Birgün ve Yenibinyıl gibi gazetelerde yazarlık/temsilcilik yaptığı için televizyon tartışmalarına hakim…
Taşkın Koç (24): Bilindiğinin aksine sol gelenekten gelir. 24’ün yayın çizgisine bakarak gazetecilik gravitesini yorumlamak doğru olmaz. 24’ün çizgisine uygun bir duruşu var ama gazetecilik yapacak alanı bulduğunda birçok meslektaşını kendisine gıpta ettirecek bir tecrübeye sahip. Belgesel kuşağında klasik hale gelen, birçok ödül alan, “Keşke olmasaydı” Taşkın Koç’un eseri.
Yılmaz Tunca (Flash TV): Flash’ın tek entelektüel yüzü. Karizmatik ve güven verici üslubu, televizyona yakışan tok bir sesi var. Hükümet, muhalefet ve iktidara aynı mesafede yaklaşan ender gazetecilerden ama sabah programı, bu üç unsura yaptığı ince eleştiriler nedeniyle şimdilerde askıda… Flash’ın patronu Ömer Ziya Göktuğ ile çocukluk arkadaşı ve yakın akraba olması da durumu değiştiremedi. Cübbeli Ahmet Hoca ile yaptıkları program da, Cübbeli’nin içeriye girmesi nedeniyle iptal olunca, Tunca’ya ekranlara yeniden dönüş için siyasi mevsimin yumuşamasını beklemek kaldı.