Ne yazık ki; uzun zamandır gül gülistanlık bir ülke profili yok.
Aksini söyleyen ya hayaller dünyasındadır, ya işine öyle geliyordur.
Ya da yalan dolan!
Televizyonlar, gazeteler sosyal medya akıl almaz olaylar, film sahnelerini aratmayan haberlerle dolu.
Olan biten her kötülük haberlere yansıyan yanı ile "macera dolu Türkiye" havası yaratıyor.
Nasıl bu durumlara geldik?
Nasıl iyilikten, güzellikten, dürüstlükten, vicdanlı olmaktan yana yetilerimizi kaybettik?
Bakıyorsunuz bir tarafta yoksullukla büyümüş, cehaletle beslenmiş parıltılı hayatların ışığına kapılanlar.
Diğer tarafta baş tacı edilmiş, başarılı sayılan kendinden emin insanlar.
Ortada beş kuruş gibi dolanan milyon dolarlar. Vurdulu kırdılı filmleri aratmayan olaylar.
Siyasi söylemlerin gürültüsünde akıp gidiyor.
İyi olmak, vicdanlı olmak, insan gibi insan olmak...
Bir atla deve değildir.
Yeterince tepki gösterilmediği için kötülük büyümüştür.
Hep.
Peki kötülüğün halleri karşısında iyiler ne yapıyor?
Bekliyor.
İyi günleri!!!
Oysa gelecekte yakın gelecekte böyle bir umut ışığı görünmüyor şu anda.
Ama yine de, akıl almaz bir biçimde iyimser olsak.
Sanki bu bahar büyüklerimiz, mühim kararlar verecekmiş gibi gelmiyor mu size de! Yumuşama, normalleşme derken bir bakmışız "siyasette nezaket de" tamamdır yani!
Bir de şu var; yakında bizim de iyilikten yana ne olacağımız da ortaya çıkacaktır desek. Mesele bütün gerçeğiyle dikilince karşımıza, mıh gibi. Ne de olsa insanlığın en ince fikirlisi kararlılıkla iyilikten yana olanıdır. Öyledir işte.
Yani arada kalmış bir garip gibi ne ileri ne geri değil...
Mevlana ne güzel demiş: Kalbinizle yaptığınız her şey size geri dönecektir.