Başbakan Tayyip Erdoğan’ın start verdiği İmralı görüşmeleri iktidar partisinden çok CHP’de çatlaklara neden oldu. Kılıçdaroğlu’nun İmralı görüşmelerine mesafeli de olsa verdiği destek, CHP’li Hüseyin Aygün’ün çıkışlarına gösterdiği tölerans, parti içindeki ulusalcıları hareketlendirdi. Tüm bunların üstüne Erdoğan’ın, “Her türlü milliyetçilik ayaklarımın altındadır” sözleri de eklenince, CHP’de biriken bu gaz ilk kez ete kemiğe bürünerek sıcak çatışmaya döndü ve Kılıçdaroğlu’nun iki yardımcısı Sezgin Tanrıkulu ve Bülent Tezcan CHP liderinin önünde yumruk yumruğa kavga ettiler. CHP’nin dışarıya sızmaması için özen gösterdiği yumruk yumruğa kavga şöyle gelişti;
CHP Lideri Kılıçdaroğlu, Başbakan Erdoğan’ın, ‘milliyetçilik’ çıkışını, Seçim ve Hukuk İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Bülent Tezcan ve partinin İnsan Haklarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu ile değerlendirirken, Tanrıkulu ve Tezcan milliyetçilik konusunda sözlü atışmaya başladılar.
Tezcan, Tanrıkulu’nu Kürtçülük yapmakla suçlarken, Tanrıkulu da Tezcan’ı faşistlikle itham etti. Sözlü tartışma küfürleşme boyutuna gelince Tanrıkulu, Tezcan’ın üzerine, Tezcan da Tanrıkulu’nun üzerine yürüdü. Araya kimsenin girmesine fırsat vermeden birbirlerine yumruk vurmaya başlayan iki CHP’linin de suratlarında kırmızılıklar ve yaralanmalar oluştu.
CHP liderinin önünde yaşanan bu yumruklaşmaya Kılıçdaroğlu’nun müdahil olmadığı ama canının sıkıldığı söyleniyor. CHP içinde Sezgin Tanrıkulu BDP’ye yakın politikalarıyla tanınırken, Bülent Tezcan ulusalcı olarak biliniyor.
NOT: CHP İletişim Koordinatörlüğü bu haberin doğru olmadığını iddia etmektedir. Doğruluğundan emin olduğum haberimin sonuna kadar arkasındayım. Bu haberin doğru olmadığını habere muhatap olanlar, şereflerini teminat göstererek yalanlarlarsa, yalnız CHP'den değil, tüm kamuoyundan özür dilemeye hazırım.
Hudut nöbeti!
Başbakanlık Müfettişlerinin eski Bakan Recep Akdağ dönemini, domuz giribi aşılarının alımları dahil didik didik ettiklerine yönelik bilgiler geliyor. Aldığım bilgilere gore yeni Sağlık Bakanı Mehmet Müzezzinoğlu’nun göreve başlamasından sonra bakanlık bürokratları istifa etti ama bu istifalar Başbakanlık Müfettişlerinin teftiş sonucunu beklemek için kabul edilmedi.
Başbakanlık müfettişlerine iki konuyu araştırmalarını önererek biraz yardımcı olalım; Şu anda Sağlık Bakanlığı Müsteşarı olan Dr. Nihat Tosun, Ankara Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi Başhekimiyken, Dr. İbrahim Şentürk de aynı hastanenin başhekim yardımcısı ve satın alma komisyon başkanıydı. Başhekim Dr. Tosun, Sağlık Bakanlığına Müsteşar olunca, Dr. Şentürk’ü aynı bakanlığa hudut ve sahiller genel müdürü olarak atadı. Şentürk’ün Müsteşar Tosun’un akrabası olduğu da söyleniyor. Hudut Sahiller Genel Müdürlüğü bütçesinden hastanelere milyonlarca dolarlık ameliyat robotları ve skorpiler alındı. Bu ameliyat robotlarının bir bölümü depolarda çürüyor. Başbakanlık müfettişleri, Hudut Sahiller Genel Müdürlüğü’nün bütçesinden nerelere, hangi kriter ve ihtiyaçlara gore ne kadar harcama yapıldığını sormalarını öneririm. PKK ile dahi şeffaf görüşmeler yapan devletin, bir genel müdürlüğün bütçe ve harcamalarını şeffaflaştırmaması düşünülemez.
Liyakat olarak belki hak ediyor da olabilir ama bir beyin cerrahının hudut sahiller genel müdürlüğü gibi teknik bilgi isteyen kurumun başına getirilmesini de doğrusu anlayamadım. Bu arada eski Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın kırıp döktüğü Bakanlık ve tıp camiası ilişkilerini, yeni bakan Müezzinoğlu’nun normalleştirme çabalarını olumlu görüyorum.
3 büyük ilin adayları
Yerel seçimlerin kaderini İstanbul, Ankara ve İzmir belirleyecek. İsterseniz analize en önemli il, İstanbul’dan başlayalım; AK Parti’nin adayı henüz ortada yok. Topbaş olabileceği gibi Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’a da ciddi şans tanıyanlar var. CHP adayı ise bana gelen kulis bilgilerine göre ilkbaharda açıklanacak. CHP’nin İstanbul adayı anketlerde açık ara farkla önde çıkan Mustafa Sarıgül görünüyor ama tek bir şartla! Sarıgül’ün AK Parti oylarıyla baş edemeyeceği kesinleştiğinde… Yani, Sarıgül aday yapılırsa, CHP İstanbul’u iktidar partisinin elinden alamayacağından emin demektir. Kılıçdaroğlu, İstanbul’u Gürsel Tekin’e emanet etmek istiyor.
Ankara için Mansur Yavaş'a bir kaç aracı vasıtası ile adaylık teklifi çoktan götürüldü. Yavaş’ın gönlü MHP’de ama şu aşamada tüm partilere eşit bakıyor. Yine Eskişehir ve Aydın dışında başta İzmir olmak üzere diğer belediye başkanlarının hiçbirinin yeri garanti değil. Üstelik İzmir'de Aziz Kocaoğlu'nun durumu hiç iyi görünmüyor. Bunun en önemli nedeni merkez sağcıların desteklerini Kocaoğlu’ndan çekmeye başlamaları. Bunun ilk işaret fişeğini iki dönem belediye başkanlığı yapan Burhan Özfatura verdi. Özfatura’nın, "Kocaoğlu, belediye başkanlığı sürecinde çok yıprandı. Özellikle ekibi noktasında çok ciddi sıkıntılar var ama aynı ekiple devam ediyor. Hatırlarsınız Kocaoğlu, 'aday olmayacağım' açıklaması yapmıştı. Eğer bu sözünden vazgeçerse prestij kaybeder. Aday olursa da seçimi kaybeder " dediği biliniyor.
Üstelik Kocaoğlu’nun 2011 genel seçimlerinden iki gün once İzmir Mv. Mehmet Ali Susam’ı hedef alarak yaptığı ve CHP’ye zarar veren galiz küfürlerle süslü çirkin tartışması hala hafızlarda. Özellikle "Seni aday gösteren Genel Başkan'ın....." bölümü unutulacak gibi değil. Üstelik AKP’liler, "İşler göründüğü gibi değil, belediye şirketlerinde problemler var ve bu seçim kampanyasında açıklanacak." diyorlar. Peki AK Parti’nin İzmir adayı kim olacak? Ulaştırma Bakanı Yıldırım ihtimali giderek zayıflıyor. Benim kulağıma gelen, İzmir’in yerlisi, hem lâik hem merkez sağcıların oyunu alacak ünlü bir işadamı. Aslında bu işadamı siyasete soğuk, bu nedenle teklifi doğrudan başbakan yapacak.
*Bu yazı Talat Atilla’nın Güneş Gazetesi’ndeki köşesinden alınmıştır…