Oluyor mu oluyor.
İnsan her anlamda aylar boyunca sürdürdüğü hayat mücadelesi yükünü hafifletmek istiyor.
Durup bir düşünmek.
Toparlanmak.
Anlamak, anlaşılmak istiyor.
Bunu başarabilen daha aydınlık bir zihne ve zindeliğe ulaşıyor.
Ama görüyoruz ki, bu konuda
sınıfta kalanlar da var!
Örneğin siyaset arenasındakiler.
Biri birlerine hakaret etmek.
Nereden hangi koltuğu kaparım yarışına girmek.
Göstermelik toplantılar.
Laf söyleyenin lafının altında kalanın gözü çıksın çabaları...
Bütün bunlar yaz boyunca sürdürüldü...
Ülkenin siyasetçilerinin hallerine bakarken berbat bir hisse kapılıyor insan.
Sanki o utanılacak durumda olan sizsiniz
Görmek, bilmek istememe hali.
En ağır sözlere, istenmeyen tavırlara kapalı olma hali.
Siyasetin halleri böyle olunca.
Yani tüm şiddeti içinde barındıran olunca.
Türkiye'nin sosyolojini tahmin etmek de zor değil.
Laboratuvarda ne varsa....
Sokakta da o var.
Bir kol kırıklığı var.
Kesin.
İktidarı ile muhalefeti ile yaşananlara bakınca:
Her iki yanda da kırılan taraf aynı acıyı yaşıyor.
Her şey boşlukta sallanırken.
Böyle berbat, şirazesiz hayatlar süren kaç kişi canı yanmadan yaşayabiliyor?
Görünen o ki;
Türkiye inanılmaz bir hızla yokuş aşağı iniyor.
Herkes, bütün bu olanları normal bulmasa da
Çaresizlik elini, kolunu bağlıyor!
İş " Bırak sarhoşu yıkılana kadar gitsin" e varıyor.
Bu ülkeye ne oluyor derseniz?
Yazık oluyor yazık!..