Sabah’ta kopan kıyameti biliyorsunuz. Sevilay Yükselir’in bitmek tükenmek bilmeyen Ahmet Hakan hesabı yüzünden bu kez kendisiyle aynı gazetede yazan Nazlı Ilıcak’la karşı karşıya geldi.
Bu kural değişmiyor. Ahmet Hakan’a dokunursanız, cevabınızı yalnızca Ahmet Hakan’dan almazsınız. Hatta çoğu zaman Ahmet Hakan değil, onun adına “kutsal çıkar ittifakı”nın tetikçi oğlanları ve kızları taarruza geçer. Üstünüze üşüşürler.
Her ne kadar en zayıf halkalarını uyuşturucudan kurban verseler ve arkalarına bakmadan o halkayı unutsalar da, o “kutsal çıkar ittifakı”nın geri kalan üyeleri birbirine çok fena bağlı, çok fena adanmış bir görüntü sergiliyorlar ne zamandır.
İşte tam da bu noktada, en yapay zeminde kök salmaya çalışan ve en göz önünde olan ittifak üyesi Ahmet Hakan olduğu için “ittifak yemininin birinci maddesi” Ahmet Hakan’ı korumak üzerine yapılmış durumda. O yüzden herkes bir yere kadar kendi hesabına çalışır ancak Ahmet Hakan’a dokunmayagörün…
Ancak bu kez Hakan’ı koruma işi kıyıdaki köşedeki kızlar ve oğlanlara bırakılamayacak kadar ciddiydi. Çünkü Yükselir el artırmıştı. Daha üstlerden bir yerden müdahale şarttı.
İlk ateşi ittifakın onursal başkanı, onların tabiriyle “abisi” Hıncal Uluç yaktı. Gazetesinin yazarı Ilıcak’ı ayıpladı, üstü kapalı mesajlarla sözde nasihatte bulundu. Ama Yükselir bu resti gördü, anında yanıtını verdi ve Uluç kavgadan düştü. Çünkü maksat hâsıl olmuş, “atış serbest” komutu çıkmıştı.
Derken herkes “o malum gazetedeki oğlanlar ve kızlar” harekete geçecek diye beklerken durumdan görevi bir başka Sabah yazarı, Nazlı Ilıcak çıkardı. Hem de ne çıkarma... Sonrasını zaten biliyorsunuz.
NAZLI ILICAK NEDEN TOPA GİRDİ?
Burada; her dönem mutlaka bir odağın yaman savunucusu olarak kendini konuşlamış, hep “mücadeleci yiğit kadın” rolü kesen, ama yiğitliğini hep bir tarafa yamanarak kotaran Ilıcak’ın son dönem savruluşuna daha yakından bakmak lazım.
Ilıcak’ın son dönemine bakınca şaşırtıcı bir şekilde Ahmet Hakan’ı göreceksiniz. Ahmet Hakan eski mahallesinden kopup yeni mahallesinde kabul görmek için hep itirafçı kimliğini yüceltti, yeni yoldaşlarına eski mahallesinden bol bol kullanışlı malzeme sundu, destek görmek için destek verdi, dönekliğini yüceltti ve sonunda “OLDU!” Zor bir yoldu tuttuğu belki ama… OLMUŞTU.
Az biraz farkla da olsa Ilıcak da yaman bir kabul görme mücadelesi veriyor. O az fark şu: Ilıcak aslında o mahalledendi. Ama konjonktür gereği bir ara diğer mahalleye uğrar gibi oldu. Ve o algıyı üzerinden atmak için çırpınıyordu.
Onun için; 66’sından sonra tatminsizlerin teşhir mecrası Twitter dersleri aldı, ortama aktı.
Onun için; “kutsal çıkar ittifakı” ne zaman nereye çağırsa koştura koştura gitti.
Onun için; en içli köftelerini onlar için hazırlayıp evinin başköşesinde onları ağırladı.
Onun için; üstüne hiç vazife olmadığı halde gözünü karartıp durduk yerde Ahmet Hakan için kendini ortaya attı.
Çünkü Ahmet Hakan’la aynı dertten muzdariptiler: “Bizi aranıza kabul edin ne olur? Gidecek başka yerimiz yok. Tek başımıza var olmayacak kadar falso dolu hayatımız. Koruyun ve var edin bizi!”
Sonuç?
Şu: Sabah’ın patronajı özel izin vererek yazı günü olmamasına rağmen Sevilay Yükselir’e yazı yazdırarak bu cevvalliğinin cevabı verdi. “Haddini ve yerini bil” dendi.
Ama Ilıcak ne üstüne alındı bu mesajı, ne de ortalama bir onurun gerektirdiği gibi, mesajın gereğini yaptı.
Çünkü diğer tarafta birinci kuralı nasıl canla başla savunduğunu gösterip artık “kutsal çıkar ittifakı”na tam akredite olmuştu. O kazanç, yediği darbeyi yok hükmüne bürüyebilecek kadar evlaydı. Bürüdü.
Ve…
Ahmet Hakan gibi Ilıcak da “OLDU!”
Aferin!
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
|
|||||
|
|
|||||
|
|
|||||
|
|
|||||
|
|
|||||
|
|
|||||
|
|
|||||
|
|
|||||
|
|
|||||
|