Bu tılsım ister zımni itiraflarda geçen “Hürriyet devletin gazetesidir” kabulden gelsin, ister etki-tiraj konumlamasında aldığı yerden, ister ülkenin en büyük medya grubunun en önemli gazetesi olmasından…
Gerçek değişmez.
Eğer Hürriyet’in yayın yönetmeniyseniz gazetecilikte gücünüz de tartışılmaz.
Bu yüzden yıllarca gazetecisinden işadamına kime “Mutlaka okuduğunuz köşe yazarları” sorusu sorusu sorulsa hep Ertuğrul Özkök’ün ismi demirbaş olarak geçti yanıtlara.
Sarı pantolonundan bahsetse de, şarabını anlatsa da veya medyaya-âleme nizam verse de hep o ilgiyle okundu yazıları, satır aralarından gizli kodlar çıkartılmaya çalışıldı. Ve medya sitelerinden polemikçi köşecilere kadar hep bitmez tükenmez bir malzeme oldu Özkök’ün oynattığı kalem.
Şimdi Özkök yayın yönetmenliğinden ayrıldı, yerini Enis Berberoğlu’na bıraktı ya… Eşyanın tabiatı aynı ilginin Berberoğlu’na ve yazılarına yönelmesini zorunlu kılardı.
Ama neredeyse iki ay geçmesine rağmen tek bir polemikçi, Berberoğlu’dan bahsetmedi. Hürriyet'te onunla başlayan süreç neredeyse hiçbir medya&haber sitesi tarafından alıntılanmadı, hiçbir ifadesi yeni bir tartışmanın odağına oturmadı, eksen belirlemedi. Belirleyemedi. Ve daha da ilginci, Genelkurmay Başkanı Başbuğ ile görüşmesinin dışında tek bir satırını göremedik Berberoğlu'nun.
Hala ve yine Özkök ne demiş diye bakıyor herkes sabahın erken saatlerinde Hürriyet’e. Medya, hala onun metaforlarını çözmeye çalışıyor. Bakın; Ahmet Çalık’ın yerinde olsa ne yapacağı yine pek çok yazar tarafından cevap verilmesi zorunlu yazı olarak algılanıp cevaplandı. Berberoğlu konu dışı.
Yayın yönetmeniyken zaman zaman değindiği ama son günlerde neredeyse her yazısında kullandığı “Nehir kenarında bekleyip geçenleri izleyen adam” tanımıyla ne anlatmaya çalıştığı irdeleniyor. Berberoğlu’nun bu metaforun neresinde olduğu, nehrin hangi tarafına denk düştüğü merak bile edilmiyor.
Çünkü iki aya yaklaşan yeni görevinde Berberoğlu Ankara Temsilciliği’nden bile silik, yok hükmünde. Tek bir satırın bile yerini değiştirse gündemi yırtacak bir güçte hiçbir şeye dokunmayan bir “ölü doğan çocuk” o.
Analizciler diyor ki; Özkök “Nehrin başında yeteri kadar beklersen; düşmanlarının cesetlerinin önünden geçtiğini görürsün” metaforunu dışarıdaki düşmanlarına ince bir mesaj olarak gönderiyor.
Oysa bu; koca bir yanılgı. Doğru, belki onları da görüyordur Özkök. Ama şuna emin olun. Nehirde sürüklenenler arasında Özkök’ün gözünü en çok alan Berberoğlu’ndan başkası değil.
İnanmazsanız bir de onun gözüyle bakın, aynısını göreceksiniz.
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...