Dünyaya bela olsun diye Orta Doğu’ya ur olarak yerleştirilen İsrail, hakkını teslim etmek gerek görevini eksiksiz yerine getiriyor. Küçücük İsrail hem bölgesine hem de dünyaya zehirlerini eksiksiz saçıyor.
Gazze’yi durduk yerde bombalıyor ama onlar her türlü eleştiriden vareste. Ne eleştirilebilir, ne yaptıklarından hesap sorulabilir. Bu hep böyle oldu. Aksi tutumlar hemen şehir efsaneleriyle geri püskürtülmeye çalışıldı, işin açığı püskürtüldü de. Yaygın şehir efsanesine göre İsrail’le ters düşen kişi ya da kurumlar iflah olmazdı, suikasta de kurban gidebilirdiniz, hükümet olsanız da “bir şekilde” ipiniz çekilirdi, Yahudi lobisi defterinizi dürerdi falan.
Pompalanan korkular hep bu yönde oldu ve işin açığı bu korku tuttu.
Ancak son dönemlerde bu ezber bozuluverdi. Hükümet yüksek sesle İsrail’i katliamcılıkla itham etmekte beis görmedi, dizilerde İsrail mezalimi ufak da olsa eleştirilmeye başladı. Ama dediğimiz gibi; İsrail her türlü eleştiriden vareste şımarık bir çocuk tavrındaydı. Kimsenin izlemediği Ayrılık dizisindeki bir sahneyi bile diplomatik krize dönüştürecek kadar şımarık.
Ve o şımarık çocuk zıvanadan çıktı. Biliyorsunuz; Kurtlar Vadisi-Pusu’da İsrail karşıtı görüntü ve ifadeleri protesto etmek üzere Türk Büyükelçisi'ni dün Dışişleri Bakanlığı'na çağırdı.
Ama nasıl…
Türk Büyükelçisi Oğuz Çelikkol'u kendi koltuğundan daha "alçak" bir yere oturtan ve bundan da "gururla bahseden" İsrail Dışişleri Bakanı Yardımcısı Danny Ayalon, gazetecilerin büyükelçiyle el sıkışması talebini de reddetti ve Çelikkol ile tokalaşmadı.
Büyükelçi Çelikkol, görüşmede Ayalon'un koltuğundan daha "alçak" bir yere oturtuldu. Ve utanmadan, sıkılmadan gazetecilere de İbranice olarak "Dikkat edin o alçakta biz yüksekte oturuyoruz, masada sadece bir İsrail bayrağı var ve gülümsemiyoruz." dedi.
İsrail’in tavrı sürpriz değil ama bu olay asıl “elçilik faciası”nın resmi oldu. Beklendiği gibi Türkiye’nin bu terbiyesizliğe tepkisi hayli sert oldu, İsrail şiddetle kınandı.
Ama yeter mi?
Bu terbiyesizliğe müsaade eden, aşağılamayı yüzündeki zoraki sırıtmayla sineye çeken, orada hiçbir tepki göstermeyen Büyükelçi Çelikkol hala neden görevde?
Yeniden yapılanan ve aktif bir politika izleyen Dışişleri bu basiretsiz monşerlerle mi “Ankara eksenini”ni dünyaya dayatacak?
Diplomatik nezaket tamam da; elçilerdeki milli hassasiyetler bir kriter olmayacak mı?
Bu olay basına yansıdı da biliyoruz… Bu terbiyesizlik karşısında suratında beliren tek ifade “sırıtma” olan büyükelçi daha hangi aşağılamaları sineye çekti de bizim haberimiz yok?
Bu sorular acilen yanıt bekliyor.