Bu memleket ölçüsüz parasıyla kendisini önemli kişi kontenjanına akredite eden sayısız tip gördü.
Onların konuştukları ve onlarla ilgili konuşulanlar sadece paralarıydı. Bu, görgüsüzlüktü belki. Hazımsızlıktı. Onca paraya rağmen doymamışlıktı. Açlıktı. En basit ifadeyle zavallılıktı.
Hatta “kıroyum ama para bende” gibi bir küçümseme kalıbına bile dökülmüştü ama ne yukarıdaki tanımlamalar, ne küçümseyen bakış o kıroların paraları ile şişinmelerini engellemedi.
Anımsayın… Vaktiyle İbrahim Tatlıses bir TV programında Can Dündar ile benzer bir polemiğe girmiş ve Dündar, Tatlıses’in o kalıba sığınması üzerine sus pus olmuştu.
Öyle çünkü. Bir insan kıroyum ama para bende tavrını normal kabul edebilecek haldeyse, orada söz biter.
Aslında bu uzun giriş Ali Ağaoğlu garabetine sizi hazırlayabilmek için.
Sevgililerini de arabalarını da, kuruşu kuruşuna parasını da… Ali Ağaoğlu’ya dair ne varsa hepsini öğrendik. Öğrenmek zorunda kaldık. Öyle araştırmacı gazeteciliğin alanına giren bir merak ile de değil bu enformasyon bombası. Bizzat Ağaoğlu tarafından teşhir edildi, o teşhir Ağaoğlu reklâmlarıyla medya için mecburi hale getirildi, bir anlamda satılık medya satın alındı ve “görgüsüzlüğün normalleşmesinin Ağaoğlu hali” son gerçeğimiz haline geldi.
Bunlar epeydir böyle.
Ama işte bizim gibi absürtlükler yurduna bile bazı şeyler fazla artık.
Bakın o görgüsüzlüğün pompalanması en son nereye vardı. Olayı biliyorsunuz. Gazete Habertürk Ağaoğlu’nun arsa cinliğini ve ona yapılan arsa kıyağını haberleştirdi. Ve yanıt tam bir Ali Ağaoğlu tarzında geldi.
Hani tek var olma ayağı parası, hani parasının gücü ile her şeyi satın alabileceğini düşünüyor (ve ne acı ki alabiliyor) hani parası üzerine kurduğu kendine has ahlak anlayışından başka bir ahlak tanımıyor ya… Sıradan bir ölümlünün göstereceği tekzip Ağaoğlu için çok “ucuz” kaçmış olacak ki parasını bastırıp Habertürk’ün yayın yönetmeni Fatih Altaylı’yı hedefe koyduğu metni biri hariç tüm gazetelerde yayınlıyor.
Hazımsızlığın, görgüsüzlüğün, ölçüsüzlüğün zirve noktası tam da Ağaoğlu’na yakışan belki. Zaten saklamıyor.
Ama bu medyaya da ne oluyor böyle? İlkesizlik bu kadar mı normalleşti? Reklâm veren her şeyi satın alabilir mi? Onca gazeteden biri bile çıkıp “O haber doğru değilse tekzibi haberin çıktığı gazeteye gönder” diyemeyecek kadar mı bitti her şey? Tamam; Ağaoğlu ölçüyü kaçırdı, sırf reklâm alabilmek için ona çanak tutanlar aynı zavallılığın diğer yanı değil mi?
Şunu not edin: Ağaoğlu’nun görünürlükte çıktığı her basamak medyanın itibarda düştüğü bir basamaktır artık. Ki itibarsızlıkta inebileceği çok fazla basamak kalmamışken. Acı… Çok acı.