İlk dikkati Meclis konuşmalarının sosyal medyada çok izlenmesi ile çekti.
Arkasından TV’ler…
Basın derken, aldı yürüdü…
Patavatsızlığı gücü oldu.
Patavatsız ama güçlü hatipti.
Delikanlı tarafını çoğu kez iyi yönetse de…
Son hamleler de hep yetersiz kaldı Muharrem İnce…
Erdoğan’a muhalif cephenin beklentisi o kadar düşüktü ki…
Devleti yönetebilir mi? Devlet tecrübesi var mı gibi hayati soruları görmezden geldi.
İşte böylesine şanslı bir konjonktürde Cumhurbaşkanı adayı oldu…
“Nasıl olsa olamazcıların!” kendisini aday yaptığını iyi biliyordu.
Kaybedeceği tek şey Vekillik…
Kazanacağı koskoca bir Cumhurbaşkanlıktı.
Riski düşük bir tercihi, risk almış gibi satması onun kabiliyetiydi.
Lideri küçümsese de; sınırları zorlayan bir başarı kazandı.
“Genel başkan adayı olmayacağım!” sözlerinin altında ezilerek Kılıçdaroğlu’na bayrak kaldırdı.
Süreci kendisi de, arkadaşları da o kadar berbat yönettiler ki..
En başarısız oldukları dönemde bile Kılıçdaroğlu’nu yine yenemediler…
Çünkü…
Aynı Erdoğan muhaliflerinde olan, “Bi gitsin de!” duygusunun tıpkısı…
Tam da İnce’nin yanı başında olanların mottosuydu.
Kendisini resetleyip…
Yeni danışmanlar…
Yeni yol arkadaşları bulmadan…
Avucunda tuttuğu kuşları kaçırmaya devam edecek!