İşte Kekeç’in Star’daki yazısı
Körler sağırlar diyaloğuna benzemesin de, Ergun Babahan kardeşimi destekliyorum. Basın Konseyi’yle başım derde girdiğinde o da bana destek atmıştı.
Dikkat:
‘Çıkmıştı’ demiyorum, ‘atmıştı...’
Buradaki nüansı, yazılarında ‘belirtmemezlik edemeyen’, Sabetay Sevi’yle Sabetay Levi’nin aynı kişi olduğunu zanneden şair-entelektüel-külhan yazarın dikkatine sunuyorum.
Efendim, Basın Konseyi diye bir kuruluş var...
Niçin kurulduğu, neye yaradığı belli olmayan, varlığını büyük ölçüde 12 Eylül’ün dar koşullarına borçlu illegal bir kuruluş.
İllegal, çünkü para harcama yetkisi dahi bulunmuyor.
Bu nedenle, akçalı ilişkilerini ‘Basın Konseyi bilmem ne vakfı’ diye paralel bir kuruluş üzerinden yürütüyor.
Bu kuruluş kendi kendine mahkemecilik oynuyor.
Müşteki, dilekçesini yazıyor, ‘Ben falanca gazetecinin yazdıklarından dolayı mağdur oldum, şuna haddini bildirin’ diyor; bunlar da oturup kafalarına yargılama yapıyor; kınama, tektir gibi cezalar veriyor.
Davacı olma şartlarından biri, normal yargı yollarına başvurmamak.
Faydalı bir kural...
Fakat, başkalarına ‘konsey’ talkınında bulunan değerli başkan Oktay Ekşi, kendi öz nefsi sözkonusu olduğunda bu kurala pek uymuyor.
Bir defasında bu satırların yazarından 10 milyar Türk lirası tazminat istemişti.
Neden mi Basın Konseyi’ne başvurmamıştı. Üstelik kendi kuruluşu... Kazanmaması diye bir şey sözkonusu değilken...
Başvurmamıştı. Çünkü Basın Konseyi’nde görülen davalar para getirmiyordu.
Haa, önce ‘davalı’dan savunma istiyorlar.
Söylemesi ayıptır, bu satırların yazarından da bir-iki kez savunma istemişlerdi.
Bir defasında şöyle bir cevap vermiştim: ‘Siz kendinizi ne sanıyorsunuz da mahkeme kurmaya yelteniyorsunuz. Yaptığınız işin adlı adınca suç olduğunun farkında değil misiniz? Bana bir daha ‘savunmanızı’ şeklinde kağıtlar gönderirseniz, sizi mahkemeye veririm, ona göre...’
Ergun zamanında böyle demediği, diyemediği için, zımnen bu kuruluşu tanımış oldu. Şimdi bunun cezasını çekiyor.
Biz (yine söylemesi ayıptır), ‘28 Şubat yaptırımları’na destek çıkan kuruluşlarla ve bu arada Basın Konseyi’yle cebelleşirken, Ergun’un gazetesi olup bitenleri izliyordu. İzlemekle kalsa iyi, ‘Andıç’ metinlerine yer vererek ufak tefek destekler atıyordu... Neyse...
Bu ‘Basın Konseyi’ ilginç bir kuruluş.
Mahkemede, gazetelerden ‘yargıçlar’ bulunduruyorlar.
İki adet de ‘okur temsilcisi...’
Bunlar oturup karar veriyor kime ne ceza kesileceğine.
Bir defasında merak edip araştırmıştım, ‘okur temsilcisi’ dedikleri kişiler kimlerden oluşuyor diye...
Çıka çıka karşıma kim çıktı dersiniz?
Eski İstanbul Valisi Nevzat Ayaz ve Gencay Gürün.
Hangi okur karar verdi, referandumla mı belirlendi bu isimler, yoksa düpedüz Oktay Ekşi Bey tarafından mı atandılar, bilmiyorum ama, anılan isimler ‘okur’dan çok, ‘devlet temsilcisi’ gibi duruyorlar.
Böyle de hoşlukları var işte bu kuruluşun.
Hulasası şu: Ergun haklı.
Hangi yasaya istinad ettiğini bilmediğimiz Basın Konseyi, gerçekten basın yararına bir iş yapmak istiyorsa (ki, bugüne kadar ‘basın yararına’ herhangi bir icraatları saptanmış değildir), bir an önce kendini feshetmeli, bizi de, emekliliğin keyfini sürmesi gereken Oktay Bey’i de kurtarmalıdır.
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...