Dün bana atılan iki pis iftiradan söz etmiştim...
Özellikle isim vermedim...
Çünkü ben iftiradaki pisliği anlatmaya çalışıyordum...
Meslektaşlarımın isimlerini verip, yine de onları bu saatten sonra üzmek istemiyordum...
Kopenhag’daki Galatasaray’ın UEFA finalinde çıkan olayları benim tahrik ettiğim pisliğini atanları yine de deşifre etmiyordum...
Dün saat 17’ye kadar böyle düşünüyordum... Ancak, saat 17’yi gösterirken HABERTÜRK’ün genç anchorman’i Murat Ongun’un mailini gördüm... Gözlerime inanamadım...
Bir iftiranın arkasındaki bütün gerçekleri ortaya çıkartan tarihi bir belgeydi Murat Ongun’un gönderdikleri... Murat Ongun o günlerde ATV’nin genç bir muhabiridir...
Yanında kemaramanı Serkan Tahmaz var... Olayların çıktığı anı, saniye saniye görüntülüyorlar...
Ve görüntüler 8 saniye dışında hiç yayınlanmadan, sömenaltı ediliyor...
Aylarca olayları benim tahrik ettiğim yazılırken, ATV’nin o zamanki Haber Dairesi Başkanı Ali Kırca, bakın ne yapıyor?..
Hiç ekleme yapmadan HABERTÜRK’ün anchorman’i ve o günün ATV muhabiri Murat Ongun’dan dinliyoruz:
“Sevgili Reha Abi,
Bugünkü yazını okudum ve senin büyük bir haksızlığa maruz kaldığını görünce bu mektubu yazma ihtiyacı hissettim...UEFA finalindeki olaylar yüzünden, seni suçlayan dostların bilsin ki, tarihi bir hata içindeler... İngiliz-Türk kavgasının nasıl başladığı saniye saniye ATV arşivlerinde vardır... Arşivinde diyorum çünkü o olayları Ali KIRCA prensip olarak yayınlamamıştı...
Ben o günlerde ATV muhabiriydim... Kameraman da Serkan Tahmaz’dı... Kısaca anlatayım... İngilizlerin bira içtiği barın önündeydik... Yanımda bir STAR’dan Gökhan Bedük ve kameramanı vardı... O sırada Tayyip Erdoğan barın bulunduğu sokağa gelince onlar onu takip etti, ben bekledim...Meğer kavga çıkartmak isteyen Türkler aslında orada pusuya yatmış... Gazeteciler gitti zannettiler...15-16 yaşlarında bir Türk gurbetçi çocuk, sırtında Türk bayrağı ile barın önüne geldi...
Bara sırtını döndü, Türk bayrağını göstererek adamlara el hareketi yaptı... Alkollü olan bir iki İngiliz dışarı çıkıp çocuğa bira attı... Biralar tabii, bayrağa geldi... Dövmesinler diye ben Türk genci kolundan tutup uzaklaştırdım... O sırada cep telefonuyla birini aradı ve aynen şunu dedi: “Haydi hemen gelin... Bayrağa bira attılar.”
“Ne yapıyorsun sen yalancı” dediğimde “Seni de dövdüreceğim” dedi ve kaçtı...
30 saniye sonra sayıları 50’yi aşan Türk grup bara taaruzda bulundu ve ortalık karıştı:
İşte o olayların başlangıcı böyledir... Saniye saniye ATV arşivinde mevcuttur... Bu konuda ben de çok yaralıyım, çünkü olaylar başladıktan 15 dakika sonra oraya gelebilen bir arkadaş Türkiye dönüşü TGRT’de Savaş Ay’ın sunduğu A Takımı Programı’ında aynen şu yalanı söylemiştir:
“ATV kavgayı yayınlamadı, çünkü oradaki ekipleri haberi atladı... Orda yoktular...”
İşte böyle Reha Abi,
Eski dostların bir dezenformasyona seni kurban etmiş...
Saygılar... Murat Ongun...
H H H
Okudunuz mu...
Şimdi o günlerde ATV Haber Dairesinin Başındaki Ali Kırca dostuma bazı sorularım olacak...
Bir de Hıncal Uluç’a...
Önce Ali Kırca?..
Günlerce tartışılan, Türkiye’de haftalarca Hıncal Uluç tarafından SABAH gazetesinde yazılan, Reha Muhtar’a pislik bir şekilde iftira atılan bu olayların başlangıç anının görüntüleri çekmecende duruyor da bunları niye haber olarak yayınlamıyorsun sevgili Ali?.. Olayı kendini bilmez birkaç Türk çıkardı diye, saklamak ihtiyacını mı hissettin?..
Senin etik habercilik anlayışın böyle mi?.. Olayın faillerini saklamayı mı doğru buluyor?..
İki;
Diyelim Türkler suçlanmasın diye, olayın bütün görüntülerini sümen altı ettin...
Peki, beraber görev yaptığın yanıbaşındaki arkadaşın, meslektaşın haftalarca, pis bir şekilde suçlanırken hiç mi vicdanın elvermedi, “Kardeşim Reha’yı suçlamayın... Adamın olayla uzaktan yakından ilgisi yok... İşte görüntüler... Bizimkiler ceza almasın diye yayınlamıyorum ama, göz göre masum bir insanın da linç edilmesine gönlüm razı gelmez” demek...
Bir insanın, hırstan bu kadar gözü dönmüş olabilir mi?..
Arkadaşlığı geç, bir gazetecinin böyle bir olayı saklayıp, suçsuz yere bir insanın linç edilmesine rıza göstermesini hangi habercilik ve etik değerlerle savunabilirsin?..
Sen değil miydin, “Biz ratingte birinci değiliz ama etik ve sorumlu habercilik yapıyoruz” diye ortalığı inleten...
Hıncal Abi haftalarca SABAH’ta, “Reha Muhtar’ın UEFA maçlarına gitmesini yasaklayın... İçişleri Bakanlığı soruşturma açsın” diye kampanya açarken, hiç mi bir gün vicdanın sızlamadı... Aynı binada iki kat yukarı çıkıp, “Yapma Hıncal Abi... Günah... İçim elvermiyor... Çocuğun hiç bir suçu yok” diyemedin...
“SEN GAZETECİ OLAMAZSIN ALİ KIRCA”
Bir olayın belgelerini yayınlamayarak sakladın...
Bu habercilik ve yayıncılık suçudur...
Suçsuz yere bir arkadaşın, ipe gönderilirken, çekmecende duran gerçekleri ortaya çıkarmayarak suça bizzat iştirak ettin ortak oldun...
Haftalarca, Basın Konseyi konuyu araştırırken, her türlü belgeyi vermeye çalıştığımı söyler ve yazarken, senin bir gazeteci olarak görevin değil miydi elindeki o görüntüleri Basın konseyi Başkanı Oktay Ekşi’ye vermek...
Bir gazeteci nasıl olur da, bildiği ve gördüğü gerçekleri, yayınlamaz, söylemez, anlatmaz...
Üstelik bu konuyla ilgili soruşturma sürerken, Türkiye birbirine girerken...
Bir şey söyleyeyim mi;
Sen, porno skandalı ortaya çıktığı gün değil sevgili Ali...
Belgeleri saklayıp masum bir insanın ipe gönderilmesine ses çıkarmadığın o gün gazetecilik vasıflarını kaybettin...
Porno skandalı gazeteciliği öldürmez... Sonuçta insani bir zaaftır... Suç değildir... Ama bu yapmış olduğun gazeteciliği bitirir...
Çünkü hem yasal hem de mesleki bir suçtur...
Hoşçakal Ali...
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...