İşte Anayurt Gazetesi’ndeki köşesinden o yazı…
Yıllardır aynı ezberi bozmadan her şeyi tek bir şekilde tarif eden,
Tariflerine uymayan, o birkaç cümlelik kalıplarının dışında meydana gelen tüm gelişmeleri Yeniçerilerin “İstemezük” tavrından daha tutucu bir şekilde “tehlike” olarak anlamlandıran,
Bu anlamlandırma üzerinden yarattıkları tuhaf gerçeklikle hangi devirde yaşadıklarını unutup, çağdaş hukuk devleti içinde sadece yüklenen rolü oynaması gereken zinde kuvvetleri günaşırı olmadık görevlere davet eden,
“İstemezük” derken, istedikleri merak edildiğinde 80 yıl öncesinin olağanüstü şartlarında anlam taşıyan ama günümüzde çoğu miadını doldurmuş argümanları yinelemekten bıkmayan,
Bu böyle olduğu için siyasi partilerine halk, gazetelerine okur tarafından nal toplatılmasını hazmedemeyen, hazımsızlıklarını hiç gerek yokken olmadık cepheler açarak gidermeye çalışan, darbecilerle, cuntacılarla iş tutmadan utanmayan,
Aslında bir hizbin kendini kabul ettirmesi, varlıklarını devam ettirmesi ve imtiyazlarını kaybetmeme mücadelesinden öte bir anlam taşımayan bu hır gürü rejim meselesi olarak pazarlayan, hala ve yine bu ucuz pazarlamalarına alıcı bulan (Bakınız: 28 Şubat süreci…)
Ve bu garabet hallerinin ülkeye neler kaybettirdiğini hesap etmeden ısrarla aynı tavrı sürdürenler, nasıl bir tehlike yarattıklarını düşünmek yerine yine durumdan görev çıkartıp uyarılarını yapıyorlar; “16 Mayıs’ta Cumhurbaşkanlığı seçimi yapılacakmış, Türkiye 100 yıl geriye gidecekmiş, tehlikenin farkında mıymışız?”
Farkında olmamak mümkün mü?
Yukarıda sadece birkaçını saydığımız ve sayıları istediğiniz kadar artırılacak maraziliği bünyesinde barındıran zihniyetin hala ve yine var olması,
Hala birilerinin bunları ciddiye alıp itibar etmeleri ve yaratılan bu sanal korku ortamını zaman zaman gerçek müdahalelerle taçlandırmaları,
Tüm hazımsızların ve kaybetmişlerin o müdahaleleri referans alıp meşru iktidara aba altından sopa gösterebilmeleri,
O sopanın farkında olan seçilmişlerin birkaç atanmış ve hizbi bir türlü geçemeyip zavallı ve çaresiz bir iktidar görüntüsünden kurtulamamaları az tehlike mi?
Ama şükür ki halk bu tehlikenin farkında.
O kadar farkında ki; seçimlerin jandarma baskısı altında yapıldığı dönemde bile yüzlerine tükürmedi.
O kadar farkında ki; rejim olan cumhuriyeti baş tacı yaparken, kendisine bu rejimle yaşıt olmasından dolayı güç vehmeden ve meşruiyet arayan gazete Cumhuriyet’i külah yapmak için bile almıyor.
Ve o kadar farkında ki; onca ittirmeye, yaratmaya çalıştıkları korku ortamına, oluşturmaya çalıştıkları cephelere ve hala çok değerli sayılan kabullere oynamalarına rağmen bu hizip hızla yok ediliyor.
İşte; Cumhuriyet Gazetesi’nin damarlarında hissettiği tehlike ve çığlığının nedeni budur. Bu marazi ezberini bozmayan, bozamayan, onları var eden çark dağılacağı için bozmak istemeyen hizip, 16 Mayıs’tan sonra en büyük müttefiklerini kaybedecektir, ki bu da bir hizip için az kayıp değil.
Bilmem farkında mısınız?
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...