6 yıl aradan sonra yeniden basılan kitabın önsözünde Bayramoğlu, "28 Şubat 1997'de gerçekleşen askeri müdahalenin üstünden tam 10 yıl geçmesine rağmen günümüzdeki kalıcı etkileri hâlâ varlığını sürdürüyor. Bu kalıcı etkileri gündemde tutmak, tartışmak; onlara karşı mücadele etmek kadar önem taşıyor" diyor.
28 ŞUBAT'IN TARİHİ
İletişim Yayınları'ndan çıkan kitap Ali Bayramoğlu'nun 1995 - 1998 yılları arasında çeşitli yayın organlarında günlük olaylar ve gelişmeler üzerine sıcağı sıcağına yazdığı makalelerden oluşuyor. Bu nedenle "günlük" ya da "28 Şubat'ın tarihi" olarak da nitelendirilebilecek kitap o döneme ve Türkiye'de yaşanan askerileşme sürecine de önemli bir ışık tutuyor.
Bayramoğlu, kitabında 10 yıl geçtikten sonra 28 Şubat'ı diğer askeri müdahalerle karşılaştırdığında şu sonuca vardığını söylüyor: "Malum, 27 Mayıs ile 12 Eylül, hatta 12 Mart, sert ve ani darbelerdi. Fiilen askerin iktidara açık el koymasıyla meydana gelmişlerdi. 28 Şubat ise askerin silah gücü ve mevzuat desteğiyle yetinmeyip, basın üzeriden kamuoyunu seferber eden ve kamuoyunda meşruiyet arayan bir girişimdir."
TSK BASINI KULLANDI
28 Şubat sürecinin en önemli ayağının gazete ve televizyonlar olduğu 1995 - 98 yazılarından kolayca anlaşılıyor. Bayramoğlu, kritik MGK'dan bir gün sonra kaleme aldığı "Ve muhtıra verildi" başlıklı yazısında basının rolünü ortaya koyuyor: "Olan oldu. Askeri muhtıra fiilen verildi, darbe fiilen gerçekleşti. Bu kez TSK, mektup ve silah kullanmadı; basını kullandı. Bugün yaşananlar bir askeri müdahalenin güncelleştirilmiş halinden başka bir şey değildir. Kim ne derse desin, artık ülkeyi kilit noktalarda yöneten, kamuoyunu yönlendiren askeri otoritedir."
Asker - medya ilişkisini sorgulamaya 28 Şubat'tan aylar önce başlayan Bayramoğlu, 2 Ocak 1997'de de "Askerin yeni silahı: Basın" başlıklı bir makale yazmış.
DEMİREL OH ÇEKTİ
Bayramoğlu, 28 Şubat'ın hemen ertesindeki ikinci yazısında ise postmodern darbeye arka çıkanların sadece medya olmadığını hatırlatıyor. Bunların başında, 28 Şubat'a ilişkin ilk yorumu "derin bir nefes aldım" olan Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel var. Diğerleri ise Bayramoğlu'nun deyimiyle "kan kokusu almış kurtlar gibi ortalarda dolaşan muhalefet partileri", bilim adamları, kanaat önderleri, işadamları ve darbeye alkış tutan sanatçılar.
TOPYEKÜN SAVAŞ
Refah Partisi'ni "gerginlik siyaseti" izlediği ve 28 Şubat'a sebebiyet verdiği gerekçesiyle suçlayanların iddialarının gerçeği yansıtmadığı da Bayramoğlu'nun Refahyol'un kurulmasının ertesi günkü yorumundan anlaşılıyor.
Erbakan'ın kurduğu 54. hükümetin güvenoyu almasını 'siyasi dinamiklerin siyaset dışı dinamikler karşısındaki zaferi' olarak nitelendiren Bayramoğlu, bundan dolayı bazılarının Türkiye'yi bir savaş ortamına çekmeye çalıştığını belirtiyor: "Günlerdir, RP-DYP hükümetinin ilan edilmesinin ardından yayın organlarının çoğunluğu Çiller'in memleketi nasıl sattığıyla, Erbakan'ın nasıl olup da Başbakan olabildiğiyle meşgul. Evet, Türkiye bir süredir, medyasından siyasetçisine, kanaat önderlerinden enlelektüellerine tüm siyasi aktörleriyle bir savaş psikolojisi yaşıyor."
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |