Tamer Korkmaz/Zaman
Engin Andıç!
"Kambersiz düğün olmaz" demişler: Andıç Paşa'mız Yirmi Sekiz Şubat'ın onuncu yıldönümünü birkaç gün gecikme ile de olsa kutladı. Genelkurmay'da hazırlanan yeni andıç "akredite ol gel bana, börekler açarım sana" kıvamında gezegenimize bir kere daha isabet etmiş oldu.
Gazetecileri fiilen "TSK Karşıtları" ve "TSK Yandaşları" diye ikiye ayıran "Akredite Basın ve Yayın Organları Yeniden Değerlendirmesi" konulu üç sayfalık andıç Genelkurmay Halkla İlişkiler Müdürlüğü'nce hazırlanıp 2006 Kasım'ında Genelkurmay 2. Başkanı Org. Ergin Saygun'a gönderilmiş...
Adı her ne kadar andıç diye ünlenmiş olsa da karşı karşıya bulunduğumuz hadise resmen "fişleme"dir. Yani, Batı Çalışma Grubu'nun o bildik fişlemesinin medya ayağıdır.
TSK, fişe geçirdiği medyayı güvenilir olan/olmayan diye sınıflandırıyor. Asker gibi düşünmeyenler damgalanıyor. Örneğin, Akşam'ın bir yazarından söz edilirken "Askerin siyasete müdahalesine karşıdır" deniliyor...
Demek ki neymiş? Türkiye'deki bir medya mensubunun birinci vazifesi asker siyasete çift daldığı anlarda ona selam durmakmış. Darbelerde Apoletli Medya'ya zaten sefer görev emri tebliğ ediliyor!
Bir "itibar verme/itibarsızlaştırma" sınıflandırması da var, bu Andıç Paşa işleminde. Tabii böylesi kategoriler oluşturmak suretiyle (bıçak sırtında notu düşülerek) "yola getirme" amacı da güdülüyor...
Malum süreçte, Çevik Bir bunu farklı yöntemlerle yapıyordu: Paşa, karşıt görünen ya da apolet takmakta nazlanan kimi basın mensuplarına "askeriyeyi tanıtmak için" büyük fedakârlıklara katlanmıştı. Onları Güneydoğu'daki bir garnizona götürmüş; ardından da dışarıda silah attırarak (nereden geliyor bu saatte bu sesler yav?) korkutma amaçlı bir program icra etmişti!
***
Andıç patladıktan sonra basında kıyasıya sorgulandı. Buna mukabil andıca "korsan yayın" muamelesi yapanlar da oldu. Mesela, Sabah'ın TSK kökenli gazetecisi "Askeri kaynaklar basına yansıyan andıcın Genelkurmay tarafından yazılan andıç olmadığını söylüyor" diyerek kamuoyunu güdülemeye çalıştı. "Eski TSK mensubu" gazeteci, Andıç Paşa için "sahte" süsü veriyordu; gelgelelim Genelkurmay Başkanlığı asla böyle bir ifade kullanmıyordu. Soruşturma açıldığını duyurarak andıcın orijinal olduğunu doğruluyordu!
Sabah yazarına konuşan "askeri uzmanlar" andıçtaki birtakım bilgi ve değerlendirme yanlışlarından yola çıkarak "TSK böyle falsolar yapmaz. Yapılan analizler tamamen gerçek bilgiler ve delillere dayanır" savunmasına geçmişler...
Peki, bu durumda 28 Şubat sürecindeki hayali yemin metinlerini, tümüyle kurmaca irticai olayları (hani şu bir kısmını Kadir Sarmusak'ın yazdığı, sonradan da itiraf ettiği) nereye koyacağız?
Fabrikasyonlar bir tarafa, Genelkurmay'da kaleme alınan her metnin özenle hazırlanmadığı ortada: Kanaltürk'teki Kerimcan Kamal'ı pekala "Sevimcan Kaval" yapabiliyorlar. Bu nedenle "TSK karşıtı yazarlar" arasında sayılan Engin Ardıç'ın soy ismine özellikle baktım, acaba "Engin Andıç" yazmış olabilirler mi diye, doğrusunu yazmışlar! (Başlıkta tashih var diye apar topar itfaiyeyi arayan okuyucularımıza duyurulur.)
*Finali emekli andıç paşalardan Çevik Bir'le yapalım: 28 Şubat sürecinde yirmi beş adet "sakıncalı/yakılacak" yazımın içinde bulunduğu dosyayı karşısındaki ilgiliye uzatıp hesap sormuştu, "Bunlar ne böyle?" diye...
O yazılar, o zor günlerde sağlam ve dik duruşun şeref madalyaları idi. Sonsuza kadar da öyle kalacak. Peki ya Çevik Paşa ne alemde şimdilerde? "3 Kasım Seçimi"nden birkaç gün evvel "28 Şubat'ta bizi medya dolduruşa getirmişti" diye slalom yapan Bir Paşa'dan söz ediyorum!
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...