Jungle'ın ara sokaklarında rengi solmuş beyaz bir çadırda, siyah gazlı kalemle yazılmış 3 kelime: Liberté, Egalité ve Fraternité, Türkçe manasıyla özgürlük, eşitlik ve kardeşlik.
Fransız devriminin temellerini oluşturan bu 3 kelime bugün dünyanın en kötü sığınmacı kamplarından Jungle'da, önünden kedi büyüklüğündeki farelerin geçtiği derme çatma bir çadırın üzerinde yazıyor. Kimin ne zaman yazdığı bilinmese de neden yazıldığını anlamak için Jungle'da biraz yürümek ve sığınmacılarla konuşmak yetiyor.
Fransa'nın Manş Denizi kıyısında ve Paris'e 280 kilometre uzaklıktaki Calaisşehri yakınlarında bulunan Jungle kampında 5 gün geçiren AA muhabiri, İngiltere'ye ulaşma hayali kuran sığınmacıların şikayetlerini dinledi.
İran'dan siyasi nedenler yüzünden kaçan 20'li yaşlardaki iki kuzen, Hosam ve Homar. Yaklaşık 7 aydır İngiliz bir gönüllünün verdiği karavanda kalan 2 sığınmacı Fransa'yı hiç böyle hayal etmediklerini söylüyor.
Üniversite mezunu olan Tahranlı Hosam, gündüzleri Calais halkından geceleri ise polisten şiddet gördüklerini söylüyor.
Hosam, 3 ay önce Calais'de bir grubun bıçaklı ve sopalı saldırısına uğramış. Gece önünü kesen grup, genç sığınmacının telefonu ve parasını aldıktan sonra burnunu kırmış ve bayıltana kadar dövmüş.
Hosam bunun artık kampın rutini haline geldiğini anlatıyor. "Şehre inmeye korkuyoruz. Calais halkı faşist, polis de onlara destek çıkıyor. Faşistler sığınmacıları döverken polis sadece bakıyor. Sadece baksa yine iyi ardından bir de ellerini sıkıp tebrik ediyor" diyen Hosam, Fransa'da ne devletin ne halkın kendilerini istemediğini dile getiriyor.
Fotoğraf: AA/ Fatma Esma Arslan
Fransız polisinin sığınmacıların başına gelen hiçbir olayla ilgilenmediğini söyleyen Hosam, şiddet ve açlığın devletin kamp politikası olduğu görüşünü savunuyor ve ekliyor:
"Jungle'da tek bir mantık var; açlık. Sığınmacı ne kadar aç olursa enerjisi o kadar az olur ve karşıya geçmeye uğraşmaz böylece Fransız polisi de yorulmamış olur. Karnını doyurmayı başaran sığınmacının ise bu sefer dayağa hazırlıklı olması gerekiyor. Hem polis hem halk sistematik olarak sığınmacılara şiddet uyguluyor. Hem aç kalan hem dayak yiyen sığınmacının karşıya geçmeye gücü kalmıyor."
İranlı Kürt 22 yaşındaki Sasan da Hosam'ın dediklerini teyit edercesine anlatıyor: "Biz burada 2 çeşit faşistle uğraşıyoruz Calais halkı ve Fransız polisi. Polis de halk da sığınmacıları nerede yakalarsa dövüyor. Polis gaz sıkıyor, plastik mermi atıyor, copluyor hiç olmadı yumrukluyor. Halk da sığınmacıların parasını, telefonunu çalıyor, öldüresiye dövüp bir kenara atıyor". Sasan, diğer tüm sığınmacılar gibi Fransa'ya geldiği için çok pişman.
İntiharın eşiğine gelenler var
Tahran'dan oğlu ve bir akrabasıyla kaçan 42 yaşındaki İran Azerisi Halil de Jungle'da intiharın eşiğine geldiğini söylüyor.
Halil'in para vererek aldığı ve barındığı çadır şubat ayında kampın güney kısmının tahliyesi sırasında tamamen parçalanmış. O günden beri başka sığınmacıların dükkanında ya da çadırında uyuyan Halil parasızlıktan 2 aydır banyo yapamamış.
Calais'deki kampta aylardır İngiltere hayali kuran sığınmacılar açlık, parasızlık, insanlık dışı şartlar, polis ve bölge halkının şiddetinden şikayetçi. Kampta gönüllü olarak ebeveynsiz çocuklarla ilgilenen İngiliz gönüllü Liz Clegg, Fransız polisinin sığınmacıları görmezden geldiğini söylüyor. Fotoğraf: AA/ Fatma Esma Arslan
Jungle'a Halil ile beraber gelen 17 yaşındaki Süphan da kamptaki hayatı ailesinden saklıyor. "Telefonla aradıklarında burada ahu vardır, koyun vardır, keklik vardır, rahatım iyidir diyorum. Anam uyuduğum yeri görse yataklara düşer. Nasıl diyeyim dayak vardır, açlık vardır, hastalık vardır."
Süphan, sığınmacı olarak tüm Avrupa'yı gezmiş ama en çok Fransa'dan korkuyor ve Avrupa'nın hiçbir yerinde Jungle'a benzer bir yer görmediğini söylüyor.
'Gönüllüler kampa eğlence için geldiği' iddiası
Jungle, sadece dünyanın birçok yerinden gelen sığınmacıların değil gönüllülerin de uğrak noktası.
Jungle'da genellikle İngiltere tarafından gelen gönüllüler faaliyet gösteriyor. Haftasonları ise Jungle'ın önündeki arazi tamamen gönüllülerin araçlarıyla doluyor. Kampta, gönüllüler tarafından kurulmuş, bir kitap okuma evi, kilise, okul ve çeşitli aktivitelerin yapılacağı irili ufaklı kulübeler bulunuyor.
İlk bakışta kamp, gönüllülerin çabasıyla ayakta kalmaya çalışıyor gibi görünse de sığınmacılara göre gönüllülerin büyük bir kısmı sadece keyifli zaman geçirmek için Jungle'a geliyor.
Sığınmacılar, gelen 10 gönüllüden sadece birinin gerçekten kamptakilere faydalı olduğunu düşünüyor. Yaşları genelde 18 ile 40 arasında değişen gönüllülerin bazı sığınmacılarla uyuşturucu kullandığı, bazılarının da sığınmacılarla gönül ilişkisi yaşadığı iddia ediliyor.
Jungle'da, sığınmacı olmadan önce herkes gibi normal bir hayata sahip olan sığınmacılar arasında araba tamircisinden müteahhite, iş yeri sahibinden inşaat ustasına kadar her türden mesleği yapanı bulmak mümkün.
Ancak kamp sakinleri arasında biri çocuk doktoru diğeri ise hem kardiolog hem iç hastalıkları uzmanı 2 doktor da bulunuyor.
Doktorlardan birisi uzmanlığını Türkiye'de tamamlasa da çalışma izni alamadığı için 3 yıl çeşitli özel hastanelerde kaçak çalıştırılmış.
Hasan, cep telefonundan Türkiye'de girdiği ameliyatların fotoğraflarını göstererek, "Türkiye'yi çok özledim. İngiltere bana pasaport bile verse eğer Türkiye'de en ufak şansım olsa Türkiye'ye giderim" diyor.
AA
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...