Doğu Karadeniz'de Trabzon, Rize, Giresun ve Artvin'de toplam 341 firma hidroelektrik santrali (HES) yapımı için ilgili kurumlara müracaat etti. Müracaatlar sonucu 73 HES'in yapımına izin verilirken, yörede 17 HES inşaatı ise mahkeme kararıyla durduruldu.
Trabzon'da, 76 HES projesi geliştirildiği, ancak bunlardan 27'sinde çalışma devam ettiği öğrenildi.
Rize'de geliştirilen 67 HES projesinden 8'inin inşaatı fiili olarak başladı. HES'lerden 17'si hakkında 'ÇED olumlu' raporu alınırken, geri kalan 42 proje ise henüz fizibilite aşamasında bulunuyor.
Giresun'da 82 HES projesi müracaatı yapıldı. Müracaatlardan uygun görülen 12'sinin çalışmaları halen devam ederken, Yağlıdere ilçesinde tamamlanan 1 HES faaliyete geçti.
Doğu Karadeniz yöresinde 116 projeyle en çok HES başvurusu yapılan il Artvin. Kentte, 25 HES projesine başlandı, 53 proje ise fizibilite aşamasında. Çevreciler yörede HES yapılmasına karşı çıkarken, yatırımcı kuruluşlar ise çevreye duyarlılık göstererek çalışmaları yürüttüklerini savunuyor.
''KARADENİZ'DE HES ADI ALTINDA ADETA BARAJ YAPILIYOR''
Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Sürmene Deniz Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi ve TEMA Vakfı Trabzon İl Temsilcisi Yrd. Doç. Dr. Coşkun Erüz, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Karadeniz'deki HES'lerin hiçbirinin küçük bentlerle yapılmadığını, 10 metreye kadar çıkan büyük baraj gövdeleri olduğunu söyledi.
Karadeniz'de HES adı altında adeta baraj yapıldığını savunan Erüz, ''Yörede HES denilen şey ciddi ciddi baraj. Bazı yapılarda kısa süreli değil, uzun süreçli su depolama yapılaşmaları var. Binlerce metre küp suyu depolayacak göller oluşturulmuş. Suyu depolamak ve suyun az olduğu zamanlarda suyu kullanmayı düşünüyorlar. Buradakilerin hiçbirinin yılın hiçbir döneminde santrali durdurup elektrik üretimini keseceklerini zannetmiyorum. Bunların hiçbiri bu yapı da değil'' şeklinde konuştu.
Erüz, bazı HES'lerin yapılmaya başladıktan sonra boyutlarının ekstra taleplerle büyütüldüğünü ifade ederek, şunları kaydetti:
''Çevre etkileri göz önünde bulundurulmuyor. Sözleşmeye uymadıkları için ceza veriliyor, ancak bu cezalar hiç bir şey ifade etmiyor. 'Kaç liralık balık var orada' deniyor. Oradaki balığın değeri bellidir, ancak bu parayla ölçülemez. Binlerce, milyonlarca yıllık organizma yok ediliyor. HES'ler yapılmamalı demek doğru değil, elbetteki akarsularımızın belli potansiyeli var.''
Mühendislik firmalarının yol yapılırken olaya ekolojik gözle bakmadıklarını, bu nedenle bendin bir noktaya ulaşana kadar eski dere yatağını tamamen kapattığını anlatan Erüz, şöyle devam etti:
''Yol yapılırken hiç hesaba konmayan binlerce ağaç yok ediliyor. 'Ağaç yeniden büyür' deniyor. Evet ağaç büyür, ancak ekosistem değişiyor. 'Koyun yerine keçi büyütürüz' demekle olmaz. Koyun, keçi değildir. Baraja gidene kadar çok büyük bir alan tahrip ediliyor. Yolu yaparken, vahşi yol açma tekniği kullanılıyor ve sanat yapılara yapılmıyor. 8 metre yol açılıyor, ancak aşağıya doğru yuvarlanan taşlar ve toprak, yüzlerce metrelik alanı tahrip ediyor.''
Erüz, her baraja yüksek enerji hattı kurulduğunu vurgulayarak, bu çalışmaların bütün olarak değerlendirilmesi gerektiğini, enerji hattının başka kurum tarafından yapıldığını ve onların da ayrı zarar verdiğini savundu. Hattın geçtiği bölgelerde parça parça doğaya zarar verildiğini ifade eden Erez, ''Baraj yapılmadan yol yapılıyor. Baraj yapılırken büyük kesmeler, yarmalar yapılıyor. Açılan tünellerde sürekli dinamit kullanılıyor. Bu da sorun yaratıyor. Son 10 yılda taş ocaklarından sonra bölgede çok sayıda heyelan olmaya başladı'' dedi.
''HİÇBİR HES'E CİDDİ BİR CEZA UYGULANAMIYOR VE ÖDETTİRİLEMİYOR''
Bu alanlarda yüzlerce insanın tarım, hayvancılık ve yaylacılık yaptığını, bu zincirleme sistemin dikkate alınmadığını ileri süren Erüz, şunları söyledi:
''Denetim zayıf. Yasa çıkartıldığında bir an önce önü açılması için hızla çalışılıyor. İzin verilip denetlemeye sıra gelince yönetmelik yok. Bunun için de cezai işlem uygulanamıyor. Çünkü orada neye zarar verildiği, ne olduğu bilinmiyor. Araştırılmamış, noktasal bazlı denetim yok. Hiçbir HES'e ciddi bir ceza uygulanamıyor ve ödettirilemiyor. Şirketlere suyla birlikte alan da tahsis ediliyor. Bu şirketler kim, 49-99 yıllığına tüm hakkını her şeyini veriyorsunuz. Yarın bu suya ihtiyaç olduğu zaman değerini ödeyemezsiniz. Firmanın hakkını, ancak istediği fiyatı verirseniz alırsınız. Uluslararası bir firma almışsa uluslararası tahkim giriyor devreye ve firma ön planda tutuluyor. Küresel ısınma gibi çeşitli nedenlerle yarın oradaki suya ihtiyacımız olsa, firma izin vermediği sürece kullanamayız. Halbuki bu alanlar tahsis edilirken gerekli belirlemeler yapılarak izin verilebilir. Alan kişiler isterseler o alandaki yerleşim yerlerini dahi boşaltabilirler.''
Erüz, enerji ve yatırımdan yana olduklarını, ancak nerede ve nasıl yapılacağının çok iyi belirlenmesi gerektiğini vurgulayarak, ''Bu milletin ulusal çıkarları asla geri planda değerlendirilmemeli. Şartlar stratejik geleceğini tehdit edecek boyutta olmadan belirlenmeli. Ne bölgeyi ne de ülkeyi sıkıntıya sokmayacak işlemler yapılmalı. Şu anki kanunlar yöre halkına hak tanımıyor. Yasal konuda problem büyük. Halkı kimse adam yerine koymuyor. Halbuki o dereler oradaki köylerin adıyla anılır, oranın kültürü, yapısını yansıtır. Orayı, o dereyi ticaretleştirdiğiniz zaman oradaki insanları, kültürü ticaretleştiriyorsunuz. Para ön planda tutuluyor'' diye konuştu.
Karadeniz'deki akarsulardan elde edilecek enerjinin Türkiye'nin ihtiyacının yüzde 2'sini karşılayacak düzeyde olduğunu belirten Erüz, abartıldığı gibi büyük bir potansiyel olmadığını, Türkiye'nin ihtiyacının yüzde 2'si için fazla büyük ''yaygara kopartıldığını'' savundu. Türkiye'nin enerji kaybının yüzde 20 olduğunu bildiren Erez, yapılan çalışmalarla bunun biraz iyileştirildiğini ve yüzde 13'e düşürüldüğünü kaydetti. Erez, ''Yüzde 13 kaybediyorsunuz yüzde 2 için halkı yok sayıyorsunuz. Doğayı, kültürü yok sayıyorsunuz. Dünyada biyolojik çeşitlilik bakımından korumada öncelikli 200 ekolojik alandan biri olan bölgeyi ve taşıdığı değerleri yok sayıyorsunuz. Binlerce yıllık geleceği olan bölge, 50 yıllık yatırım için yok sayılıyor'' dedi.
Erüz, Karadeniz'de 350 baraj yapımının planlandığını, bunun da pek akıllı işi olmadığını vurgulayarak, şöyle devam etti:
''Sadece Trabzon'da 76 HES için müracaat yapıldığı telaffuz ediliyor. Bu rakam kesinlikle fazla. Su potansiyeli fazlasını da kaldırır, ancak fazladan çok zarar verir. Buradaki tahribat çok büyük olur. Bazı dereler üzerinde birden çok HES var. Cansuyu dereleri öldürmez, ancak yaşatmaz da. Yaşamak demek, nefes almak değildir. Gelişmek, üremek anlamına gelir.''
Erüz, Trabzon'da 27 HES projesinin devam ettiğini, 3-4 noktada mahkemeye müracaat için çalışma yürütüldüğünü belirterek, tünel açtıktan, yol yaptıktan sonra HES'i durdurmanın anlamı olmadığını, olay başlayana kadar ne halkın ne de çevre derneklerinin haberi olmadığını kaydetti.
''RİZE'DE 8 HES İNŞAATI FİİLİ OLARAK BAŞLADI''
TEMA Vakfı Rize Temsilcisi Nevzat Özer, Rize'de geliştirilen 67 HES projesinden 8'inin inşaatının fiili olarak başladığını söyledi.
Özer, HES'lerden 17'si hakkında 'ÇED olumlu' raporu alındığını, geri kalan 42 projenin ise henüz fizibilite aşamasında olduğunu belirterek, şunları kaydetti:
''Yenilenebilir doğal kaynaklardan olan su potansiyelinin elektrik enerjisine dönüştürülmesini anlayışla karşılıyoruz. Ancak bölgede geliştirilen HES projeleri kontrolsüz bir şekilde ve hızla artıyor. Yılda 50 milyar dolar enerji ithalatına harcayan bir ülkede su gibi yenilenebilir kaynakları kullanmak önemli. Ancak bunu yaparken o kaynakları oluşturan ortamı, sürdürülebilirliğini engellememek gerekir. Çünkü su, sadece insanlara ait bir şey değil, bütün canlıların ortak kullanım hakkına sahip olduğu bir maddedir.
Rize'de ilk HES projesi 1996 yılında Fırtına Vadisi'nde gündeme geldi. Burada yapılması planlanan projeler, uzun bir hukuksal süreç sonunda reddedildi. Bundan sonra uzun bir süre bu konu gündeme gelmedi. Son yıllarda ise art arda HES projeleri geliştirilmeye başlandı. Şu anda Rize'de 67 adet HES projesi geliştirilmiş durumda. Ancak bu projelerle kaç HES santrali kurulacağı belli değil. Çünkü bir proje adı altında 2, 3 hatta daha fazla santral olabilmektedir. Ayrıca her geçen gün bunlara yenileri ekleniyor. Bölgedeki en küçük dereler üzerinde bile HES kurulması için çalışmalar yapılıyor.''
Rize'de fiili olarak inşasına başlanan proje sayısının 8 olduğunu, 17 projenin de ''ÇED olumlu'' raporu aldığını anlatan Özer, şöyle devam etti:
''Diğerleri ise henüz fizibilite aşamasında. Geliştirilen HES projelerine karşı çevre örgütleri hukuksal mücadele başlattı. Bu mücadele sonucunda da yargıdan peş peşe yürütmeyi durdurma kararları çıktı. Bu kapsamda İkizdere Vadisi'nde 2, Çayeli'nde 3, Fındıklı'da 2, Hemşin'de de 2 HES projesi için yürütmeyi durdurma kararı verildi. İkizdere'de yürütmeyi durdurma kararı verilen projelerden birisi başlayan, diğeri ise henüz inşaatı başlamayan projedir. Diğer projeler hakkında açılan yürütmeyi durdurma ve iptal davaları da devam ediyor.''
''AYNI VADİDE 1-2 HES'E VERİLEN İZİN, KISA SÜREDE 16-17'Yİ BULABİLMEKTE''
Nevzat Özer, Rize'de planlanan HES projelerinin İkizdere, Salarha-Güneysu, Çayeli Senoz, Pazar-Hemşin, Ardeşen-Çamlıhemşin-Fırtına Vadisi ile Fındıklı Çağlayan-Arılı vadileri olmak üzere 6 vadide akmakta olan dereler üzerinde yoğunlaştığını belirtti.
Bu planlamada çevresel boyutun ciddi şekilde değerlendirilmediğini savunan Özer, ''Oysa Doğu Karadeniz bölgesi ve Rize, uluslararası öneme sahip doğa koruma alanları arasında yer almaktadır. Bölgedeki ormanlarda doğal yaşlı ormanlar, orman gülü çalılıkları, sarp kayalıklar ile göl ve akarsu kenarlarında sayısız ekosisteme sahiptir. Bitkisel açıdan 2 bin 460 türle Türkiye florasının yüzde 28'ini oluşturan bölge, pek çok ülkenin sahip olduğu toplam bitki türünden fazlasına sahiptir. Doğu Karadeniz bölgesi bütün bu özellikleriyle dünyada biyolojik çeşitlilik bakımından korunmada öncelikli 200 ekolojik alandan biri olarak gösterilmiştir'' şeklinde konuştu.
Özer, HES'lerin planlanma aşamasında en önemli sorunun bütüncül havza planlaması yapılmaması olduğuna dikkati çekerek, şunları kaydetti:
''Aynı vadi üzerinde 1-2 HES için verilen izin, kısa sürede 16-17'yi bulabilmektedir. Ülkemizin ve dünyanın önemli ekosistemleri arasında yer alan Doğu Karadeniz vadileri, sadece su potansiyeli bakımından değerlendirilmekte, yörenin kalkınmasında öncelikli hedef olan turizm hedefi ise göz önüne alınmamaktadır. Rize'de üretilecek enerji 2007 verilerine göre Türkiye'nin elektrik ihtiyacının yüzde 1.84'ünü karşılamakta. Tüm projeler tamamlandığı tarihte ise elektrik ihtiyacının her yıl yüzde 7 arttığı düşünüldüğünde, Türkiye'nin elektrik ihtiyacının yüzde 1'ini karşılayacaktır. Oysa ülkemizde kayıp kaçak elektrik kullanım oranı 2006 verilerine göre yüzde 15.1'dir. OECD ülkeleri ortalaması ise yüzde 6'dır. Yani kayıp kaçak elektrik oranı sadece yüzde 13.2'ye indirilebilirse Rize'den elde edilecek elektrik karşılanmış olur.''
EN ÇOK HES BAŞVURUSU ARTVİN'DE
Doğu Karadeniz yöresinde 116 projeyle en çok HES başvurusu yapılan il Artvin.
DSİ 26. Bölge Müdürü Sezai Sucu, kentte 25 HES projesine başlandığını, 53 projenin ise fizibilite aşamasında olduğunu söyledi.
Projelerden Şavşat-Meydancık bölgesinde Papart, Cünyet 1, Cüneyt 2, Cüneyt 3, Erik, Taşköprü ile Borçka-Camili yöresindeki HES çalışması olmak üzere toplam 8 HES inşaatı mahkeme kararıyla durduruldu. Artvin'de yapımı tamamlanan 3 HES faaliyetine devam ediyor.
''YASALARIN DIŞINDA HAREKET ETMEMİZ SÖZ KONUSU OLAMAZ''
SANKO Holding CEO'su Süleyman İlden, AA muhabirine yaptığı açıklamada, HES çalışmalarında yasalara büyük özen gösterdiklerini söyledi.
İlden, gürültü kirliliği ve toz ölçümlerini düzenli olarak yaptıklarını, inşaattan çıkan hafriyatları ise yapılan anlaşmalarla yol yapım çalışmalarında kullanılmak üzere belediyelere veya ilgili firmalara verdiklerini ifade ederek, ''SANKO olarak yasaların dışında hareket etmemiz söz konusu olamaz. Hidroelektrik santralleri en temiz ve geri dönüşümü en kolay enerji kaynağıdır'' dedi.
Hazırlanan ÇED raporlarında dereye bırakılacak can suyu miktarının belirlendiğini vurgulayan İlden, ''Doğal yaşamın bozulmaması için elimizden gelen özeni hazırlanan raporlar dışında da gösteriyoruz. Projeler doğal dengeye kesinlikle zarar vermeyecek düzeyde. Bölge halkının her hangi bir endişesi olmasın'' diye konuştu.
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...