Sabah okurlarına merhaba
Seçimleri kazanınca Tayyip Erdoğan, önemli bir cümle sarf etmiş, "Ben sadece % 47'nin değil, % 53'ün de başbakanıyım. Herkesin hassasiyetine özen göstereceğim" demişti.
Aynı sözü Sabah okurlarına ben de vermiş olayım. Türk toplumunda 2 kişiden biri, benim gibi düşünmekle birlikte, özellikle % 25 ilâ % 30 oranında bir kitle, hâlâ Türkiye'de laik cumhuriyetin tehlikede olduğu kanaatini taşıyor ve AK Parti hükûmetine kuşkuyla bakıyor. Bu konular, önümüzdeki aylarda da sık sık gündeme gelecek.
Kendi görüşlerimden taviz vermeden, farklı düşünenleri ikna etmeye çalışacağım; düşüncelerimi gerekçeleriyle ortaya koyacağım. Birbirimizi anlamaya çalışırsak, belki bu korkuların giderilmesinde bir rol oynayabilirim. Türkiye'deki büyük çoğunluk gibi, ben de, laik cumhuriyete bağlıyım ve Atatürk'ün Türkiye için yaptıklarının farkındayım. Ama maalesef, rejim üzerinden yürütülen kavgalar, hem demokrasimizi tehlikeye düşürüyor, hem de AK Parti iktidarını bir mağduriyet zırhı içine sokuyor. Ve insan ister istemez, "vurun abalıya" diye yüksek perdeden konuşanlarla aynı çizgide olmayı arzu etmiyor.
Peşin hükümlerden kaçınır ve demokrasiyi içimize sindirirsek, inanın Türkiye'nin önü çok daha aydınlık olacaktır.
Fincancı katırlarını ürkütmemek lazım
Prof. Zafer Üskül'ün anayasadan "Atatürk ilke ve inkılâpları" cümlesini çıkarmak istemesinin sebebi, onun Atatürk düşmanı olması değil. Cumhuriyetçilik, milliyetçilik, halkçılık, devletçilik, laiklik ve inkılâpçılık olarak sıralayacağımız bu ilkeler, aslında CHP'nin 6 okunun isimleri. 1961 yılına kadar, anayasanın 2. maddesinde "Türk devletinin, cumhuriyetçi, milliyetçi, halkçı, devletçi, laik ve inkılâpçı olduğu"
hususu yer alıyordu.
Bu ilkeler, 1931'de anayasaya girdi ve ancak 1961 Anayasası ile (27 Mayıs devrimi (!) sonrası hazırlanan anayasa) 2. maddeden çıkarıldı. 2.madde, 1961 Anayasası'nda şu şekli aldı: "Türkiye cumhuriyeti, insan haklarına ve başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan milli, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir."
1961 Anayasası'nın başlangıç bölümünde, Atatürk devrimlerinden (inkılâplarından) söz edilmekle birlikte, "Atatürk ilkeleri" tabiri yer almıyordu. Böylece bir anlamda, CHP'nin 6 okundan kurtulmuştuk.
1982 Anayasası'nın 2. maddesine, 1961 Anayasası'ndan farklı olarak, hem "Atatürk milliyetçiliği" sözü yerleştirildi; hem de başlangıç bölümüne, "Atatürk ilke ve inkılâpları" bir referans hükmü olarak konuldu. Denildi ki: "Hiçbir düşünce ve mülâhaza.... Atatürk milliyetçiliği, ilke ve inkılâpları ve medeniyetçiliğinin karşısında koruma göremez." Daha sonra, bu ideolojik çerçeve bir nebze kırıldı ve "Hiçbir düşünce ve mülâhaza" yerine, "Hiçbir faaliyet... Atatürk ilke ve inkılâpları ve medeniyetçiliğinin karşısında koruma göremez" cümlesi konuldu.
Türkiye'nin gündeminde bazı sıkıntılı konular varken, doğru bile olsa, Prof. Zafer Üskül'ün, "Atatürk ilke ve inkılâpları hedef alınıyor" izlenimini yaratması, bir işe yaramadığı gibi, sadece fincancı katırlarını ürkütür.
***
Kenan Sönmezler'in "Bir Nazlı Ilıcak Klasiği" başlıklı yazısı için TIKLAYIN...
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
|
|||||
|
|
|||||
|