Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Arzuhan Doğan Yalçındağ, IMF ile yapılacak anlaşmayla sağlanacak kredi imkanının, uluslararası likiditenin kuruduğu bu dönemde, Türkiye’nin nefes almasına imkan sağlayacağını bildirdi.
Yalçındağ, TÜSİAD, Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) ve İstanbul Menkul Kıymetler Borsası (İMKB) işbirliği ile düzenlenen "Küresel Ekonomi ve Türkiye" konulu toplantıda yaptığı konuşmada, IMF ile yapılacak anlaşmaya değindi. Yalçındağ, "IMF ile yapılacak bir anlaşma, piyasalara ilişkin
belirsizliği ortadan kaldıracak, uygulanacak ekonomi politikalarının genel çerçevesini çizerek geleceğin öngörülebilir olmasını sağlayacak ve uluslar arası piyasalarda Türkiye’nin kredibilitesini artıracaktır. Ayrıca, anlaşma ile sağlanacak kredi imkanı, uluslararası likiditenin kuruduğu bu dönemde bir yıl içinde yaklaşık 50 milyar doları bulan dış borç ödemesi olan Türkiye’nin nefes almasına da imkan sağlayacaktır" diye konuştu.
-GERİLEMENİN YAVAŞLAMASI SOMUT ÖNLEMLERLE MÜMKÜN-
Yalçındağ, ekonomideki gerilemenin yavaşlamasının ancak, yerinde somut önlemlerle mümkün olabileceğini kaydetti.
Yalçındağ, küresel ekonominin İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana karşı karşıya olduğu en sıkıntılı dönemde, OECD Genel Sekreteri Angel Gurria’nın katılımıyla düzenlenen toplantıyı son derece anlamlı bulduğunu, önemsediğini söyledi.
Geçen sene Temmuz ayında Amerika’da düşük kaliteli konut kredisine dayalı kağıtlarda başlayan sorunun, kısa sürede tüm bankacılık sektörüne yayıldığını, Avrupa kıtasını etkisi altına aldıktan sonra, reel sektöre sıçradığını ve daha geçen seneye kadar krizden etkilenmeyeceği düşünülen gelişmekte olan ülkelere de sirayet ettiğini anımsatan TÜSİAD Başkanı Yalçındağ, üç ay önce Lehman Brothers’ın batışının, krizin ciddiyetinin herkes tarafından daha iyi anlaşılmasını sağladığını dile getirdi.
Yalçındağ, şöyle devam etti: "Bugün artık biliyoruz ki, ne kadar sağlam olursa olsun, ne kadar iyi yönetilirse yönetilsin, dünya üzerindeki tüm ülkeler, tüm sektörler, tüm şirketler için krizin bulaşma hızı ve şiddeti ciddi bir tehdit oluşturmaktadır. Gelişmekte olan ülkelerin gelişmiş ülkelerden ayrıştığı, bu nedenle ABD kaynaklı bir yavaşlamanın dünya ekonomisi üzerindeki negatif etkisinin sınırlı kalacağı tezi de geçerliliğini yitirmiş durumdadır.
IMF, dünya ekonomisinde beklenen yavaşlamaya ilişkin tahminlerini sürekli olarak aşağı doğru revize ediyor. OECD de birkaç hafta önce yayınlanan Kasım 2008 Ekonomik Görünüm raporunda, OECD bölgesine ilişkin büyüme hızı tahminini 2009 yılında yüzde -0,4 olarak açıkladı. Raporda 2009 üçüncü çeyreğinden önce OECD bölgesinde yeniden pozitif büyüme hızlarına geçilemeyeceği ve ekonomideki derin yavaşlamaya karşı yeni makroekonomik desteklerin gerektiği vurgulanmıştı.
Nitekim, finansal krizin yayılma ve tüm ekonomik aktiviteyi tehdit etme riski karşısında birçok ülkede, güveni yeniden tesis etmek ve kredi mekanizmasının devamlılığını sağlamak üzere çeşitli önlem paketleri uygulamaya koyuldu. Küresel ekonominin geleceğine ilişkin endişelerin yoğunlaşması, tek tek ülkelerin krizle mücadele etme şansının sınırlı olduğunu ve ülkeler arasında işbirliği yapılması halinde alınacak önlemlerin etkisinin artacağını gösterdi. Aslında bu krizden çıkartılan en büyük derslerden biri, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin birbirine ne kadar bağımlı olduğu ve ekonomik desteklerin eşgüdüm içinde alınması gerektiği oldu."
-İTHALAT TALEBİNDE YAVAŞLAMA-
Geçen ay toplanan G20 Zirvesinin de teyit ettiği gibi, bu krizin etkilerinin hafif atlatılması ve resesyonun mümkün mertebe kısa sürmesinin, gelişmekte olan ülkelerin ekonomik performansına bağlı olduğunu kaydeden Yalçındağ, "Unutmayalım ki dünyadaki büyümenin dörtte üçünü, yükselen piyasa ekonomileri sağlıyordu. 2009’da ise gelişmiş ülkeler gerilerken, tüm büyümeyi gelişmekte olan ülkeler sağlayacak" dedi.
Gelişmiş olan ülkelerde iç talepteki durgunluğun üstüne bir de gelişmekte olan ülkelerin ithalat talebinin yavaşlamasının eklenmesi durumunda, resesyondan çıkışın daha zor olacağını ve daha uzun süreceğini belirten Arzuhan Doğan Yalçındağ, ayrıca, sermaye hareketlerinin serbestleştirilmesinin 1990’lardan bu yana tüm dünyada büyüme hızının artmasına imkan sağladığını ifade etti.
Bugünlerde, düşen büyüme sürecinden kurtulup yeniden yüksek büyüme sürecine geri dönebilmek için daralan uluslararası likiditenin de bollaşmaya başlaması gerektiğine işaret eden TÜSİAD Başkanı, dünya ekonomisinin ihtiyaç duyduğu uluslararası likidite ve talep canlanmasının, ancak tüm ülkelerin işbirliği ile sağlanabileceğini söyledi.
Yalçındağ, gerek ülkeler arasındaki işbirliği ihtiyacı, gerekse kriz sonrasında finansal mimaride meydana gelecek değişikliklerin, çokuluslu kurumların sorumluluklarını ve rollerini de artırdığını, küresel piyasaların küresel çözümleri gerektirdiğini anlattı. Yalçındağ, şunları kaydetti:
"Bugün yaşadığımız krizin ana nedenlerinden biri, dünya çapında serbestleşen sermaye hareketlerinin düzenlenmesinden ve denetiminden sorumlu bir kurumsal yapının olmamasıdır. Bu durum, finansal piyasaları risklere açık hale getirmiştir. Kriz sonrasındaki dönemde küresel piyasaların düzenlenmesini, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler birlikte şekillendireceklerdir.
Uluslararası finansal akımlar için kurgulanacak olan yeni denetim sisteminin başlıca özelliğinin, daha fazla denetim yerine, daha akıllı denetim olacağını düşünüyoruz. Düzenlemeler, uluslararası likiditenin bollaşmasına imkan sağlayacak esneklikte, ancak riskleri daha iyi yönetecek bir yapıda olacaktır. Eminiz ki, şimdiye kadar sürdürmüş olduğu çalışmalar ve bu çalışmalardan hükümetler için uygulamaya dönük pratik politikalar üreten OECD’ye bu süreçte önemli görevler düşmektedir. Bu çerçeve de, G20 zirvesine katılarak küresel kriz karşısında ülkeler arası işbirliğinde üzerine düşeni yapacak olan ülkemize, Sayın Genel Sekreterin bu ziyaretini çok önemsediğimizi bir kez daha vurgulamak isterim."
-KRİZİN TÜRKİYE ÜZERİNDEKİ ETKİSİ-
Krizin, Türkiye ekonomisi üzerindeki etkilerinin giderek belirginleştiğini, küresel krizin, 2006 yılının ikinci yarısından itibaren yavaşlama işaretleri veren Türkiye ekonomisini artık "gerileme dönemine soktuğunu" ifade eden Yalçındağ, sanayi üretim endeksinin son üç aydır gerilediğini, ekim ayında imalat sanayiindeki gerilemenin yüzde 10,3’e ulaştığını, bu gerilemenin gelecek aylarda da devam etmesinin sürpriz olmayacağını belirtti.
TÜSİAD Başkanı Yalçındağ, şöyle konuştu: "Bu koşullar altında büyüme hızının 2008’in ikinci yarısından itibaren hızla düşmesi hatta negatife dönmesi ihtimal dahilinde. OECD’nin son tahminlerine göre Türkiye’nin büyüme hızı 2009 yılında yüzde 1,6 olacak. Türk iş dünyası olarak bu büyüme hızının üzerine çıkmamız gerektiğini ve ekonomimizin bu imkana sahip olduğunu düşünüyoruz ve bunu her fırsatta dile getiriyoruz. Hiç şüphesiz ekonomideki gerilemenin yavaşlaması, ancak yerinde bazı çok somut önlemlerin alınmasıyla mümkün olabilir. Son OECD Ekonomik Görünüm raporunda yer alan bir derleme, krizin başından bu yana ülkelerin aldıkları önlemlerin kronolojisini veriyor. Bütün OECD ülkeleri bu kriz karşısında özel bazı tedbirleri devreye soktu. Türkiye’de de, bayram öncesi Merkez Bankasının ihracatçı şirketlerin reeskont imkanlarını genişletmesi ve döviz cinsinden kredilerde zorunlu karşılık oranını indirmesi, piyasaları biraz olsun rahatlattı."
-MUCİZEVİ SİHİRLİ BİR ŞEY ÇIKMAYACAK-
OECD Genel Sekreteri Angel Gurria, Türkiye’de mali paketlerle ilgili mevcut durumda mali eylemlerden sağlanacak beklentiler konusunda çok iyimser olunmaması gerektiğini belirterek, "Mucizevi, sihirli bir şey çıkmayacak" dedi. "Küresel Ekonomi ve Türkiye" konulu toplantıda konuşan Gurria, Türkiye’nin en dinamik OECD ekonomilerinden biri olduğunu ifade ederek, OECD’de Türkiye hakkında yapılan çalışmalar konusunda bilgi verdi. Gurria, aktif bir şekilde Türkiye üzerinde çalıştıklarını ve Genel Sekreter olarak 2-3 defa ziyaret ettiği tek ülkenin Türkiye olduğunu kaydetti. Global krize değinen Gurria, bu süreçte trilyonlarca doların kaybedildiğini, krizin reel sektöre sirayet etmesiyle insanların işlerini kaybetmeye başladığını belirterek, sadece ABD’de 1 ayda 500 bin kişinin işinden olduğunu bildirdi. Gurria, 2009 yılında tüm OECD ülkelerinin gayrı safi milli hasılasının bir şekilde azalacağını vurgulayarak, "2010’da işsizlik oranı yüzde 10’lara çıkacak. OECD ülkelerinde 10 milyon, dünyada 20 milyon kişi işini kaybedecek" diye konuştu. Çeşitli ülkelerde ortaya konulan kurtarma paketleri konusunda ise Gurria, bunların düşük faiz hadleri ve rahatlamaya yol açacağını, mali politikalarda esneklik sağlayacağını, ama yeterli olmayacağını düşündüğünü kaydetti.
-TÜRKİYE KRİZE HAZIRLIKLIYDI-
Gurria, Türkiye’nin son yıllardaki yapısal dönüşüm çabalarının takdir edilmesi gerektiğini ifade ederek, "Türkiye mevcut global krize bu reform olmadan, ekonomik yapılarını geliştirmeden girmiş olsaydı, gerçekten çok büyük zorluk içinde kalabilirdi. Beklenmeyeni daha hazırlıklı olarak beklediniz ki bu çok iyi... Bilmemiz gereken şu ki beklenmeyen, bir şekilde gelecektir. Türkiye krize girerken hazırlıklı ve güçlüydü" dedi.
Globalleşmenin ulaştığı bu seviyede "Biz güçlüyüz, kapalıyız, bize bir şey olmaz" demenin mümkün olmadığını vurgulayan Gurria, bu virüsün herkese bulaştığını, herkesin hastalandığını, önemli olanın ne kadar etkilenildiği olduğunu söyledi. Angel Gurria, Türkiye’nin büyüme hızının resmi olarak yüzde 1,6 düzeyinde olacağını dile getirerek, 2009’un oldukça zor ve kötü bir yıl olacağını belirtti. Kredi akışının sağlanmadığı bir ortamda ekonominin yürümesinin zor olacağına işaret eden Gurria, "Türkiye’de krediler diğer ülkelere göre daha iyi durumda, ama yine de dünyadan izole değil" diye konuştu. Mali paket konusuna da değinen Gurria, şunları kaydetti: "Mali rahatlama önlemleri var. Türkiye’de mali paketlerden bahsederken, mevcut durumda mali eylemlerden sağlanacak beklentiler konusunda çok iyimser
olmayın. Sihirli, mucizevi bir şey çıkmayacak. Orta ölçekli ve açık ekonomilerde kamu harcamalarının bir çarpan etkisi var. Bazı, odaklı, akıllıca geçici önlemler de yurt içi talebi geliştirebilir, istihdama katkıda bulunabilir. Ama bunların odaklı olması lazım. Büyük altyapı çalışmaları... Büyük altyapı çalışmalarını bir kere planlamak 1 sene sürer. İkinci sene hazırlıklarla geçer. Zaten siz bunu yapana kadar durgunluk geçmiştir. O kadar kimseyi de ilgilendirmez."
radikal
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...