Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'la birlikte Crans Montana Forumu'nun "Türkiye'nin Avrupa Geleceği" konulu oturumunda konuşan AB Komisyonu'nun genişlemeden sorumlu üyesi Rehn, Türkiye'nin AB sürecinde yaptığı reformlarla "tarihinin en müreffeh ve demokratik düzeyine ulaştığını" belirterek, "Bugüne kadar 10 fasıl açtık, vergilendirme faslını da gelecek hafta açacağız. Tüm bunlar Türkiye'nin AB katılım sürecinin yolunda olduğunu ve ileri gittiğini gösteriyor" dedi.
Türkiye-AB ilişkilerinin güçlü ve ortak stratejik çıkarlara dayandığını anlatan Rehn, ticari ortaklık yanında enerji güvenliğini, Orta Doğu Barış Sürecini ve Birleşmiş Milletler Medeniyetler İttifakı girişimini bunlara örnek olarak gösterdi.
AB'nin doğal gazda Rusya'ya bağımlılığını azaltacak Nabucco projesinde, "yakın zamanda önemli gelişme beklentisini" dile getiren Rehn, bu projenin hayata geçirilmesiyle Türkiye ve AB arasındaki ortak stratejik çıkarların ve bağların daha da güçleneceğine dikkat çekti.
Kıbrıs'ta kapsamlı çözüm müzakerelerinde "gelecek aylarda Başbakan Erdoğan'ın liderliğine tekrar büyük ihtiyaç hissedileceğini" belirten Rehn, Avrupa topraklarında on yıllardır devam eden bu sorunun Berlin Duvarı'nın yıkılışının 20. yıl dönümünde aşılması için tarihi bir fırsat yakalandığını ifade etti.
"Bu fırsatı kullanmalıyız diyen" Rehn, Kıbrıs'taki iki toplumun geçmiş yerine geleceğe odaklanmasını ve çözüm konusunda ısrarcı olmasını istedi.
Rehn, Kıbrıs'la ilgili sorular üzerine "Eğer geçmişe odaklanılsaydı Almanya ve Fransa, Avrupa Birliği'ni kuramazdı. Birbirini suçlama oyununa girmek çözüm değil" diye konuştu.
-"KATILIM SÜRECİNİN ANA MOTORU REFORMLAR"-
Türkiye'nin AB üyelik sürecinde olumlu atmosfer yaratılması için "gerçek bir şans yakalandığını" belirten Rehn, bu şansın ancak somut reformlarla değerlendirilebileceğini bildirdi.
"Reformlar katılım sürecinin ana motorudur. Türkiye geçmişte siyasi sermayesini, zamanını ve kaynaklarını katılım sürecine yatırabileceğini ispat etti. 2009 yılı başında bu konuda yeni kanıtlar gördük. Kürtçe yayın yapan televizyonun hayata geçirilmesi ve Ulusal Programın onaylanması önemli sinyallerdi. Ama bu gelişmeler 6 ay önce yaşandı. Şimdi Türkiye'yi demokraside AB standartlarına ulaştıracak siyasi reformları yeniden başlatma zamanı" diyen Rehn, şunları kaydetti:
"Türkiye özellikle siyasi partilerin kapatılmasını düzenleyen anayasal ve yasal çerçevede değişikliğe büyük ihtiyaç duyuyor. Basitçe söylemek gerekirse Avrupa standartlarına uymayan kurallardan kaynaklanacak yeni bir gereksiz anayasal krizi kaldıramayız.
Basında bağımsızlık ve çoğulculukla ifade özgürlüğünün garanti altına alınması da eşit derecede önemli. Bunlar her demokratik ve şeffaf Avrupa toplumunda temel değerler arasında. Bunlar Türkiye'nin demokratik dönüşümünün en önemli temellerini oluşturuyor."
Rehn, bir soru üzerine Avrupa Parlamentosu seçimlerinde bazı liderler ve partilerin Türkiye'nin AB üyeliğini sorgulamasını "demokratik tartışma" olarak gördüğünü, fakat AB'nin Türkiye konusunda oy birliğiyle aldığı kararların göz ardı edilmemesi gerektiğini belirtti.
Olli Rehn, AB'nin güvenilirliği açısından Türkiye'ye karşı adil ve sağlam durularak verilen sözlerin tutulmasının büyük önem taşıdığını ifade etti.