Dizi gazete analizlerinde daha önce yer verdiğimiz Hürriyet ve Milliyet için dikkat çektiğimiz nokta (Mirasyedilik…) belki de en çok Sabah Gazetesi için geçerli. Eğer bugün Sabah diye bir gazete hala satıyorsa, hala bir şekilde azalan oranda da olsa bir ağırlığı varsa bunu o mirasa borçlu.
SABAH TRAJEDİSİ…
Yakın zamana kadar Hürriyet’le birlikte başa güreşen bir gazetenin, tiraj ve etki bakımından artık ikinci lige doğru yolculuğunun trajik hikayesidir bu.
Merkez henüz kaymamışken o merkezi temsil eden, her kesime ve her görüşe hitap eden, görece daha şehirli bir kitlesi olan Sabah’ın Yeni Türkiye denen siyasi kamplaşma yurdunun yeni gerçeğini iktidarın yanında hizalanıp yayınlarını tek boyuta indirgeyerek karşılaması belki de Sabah’ı bu günkü hale getiren en önemli etken oldu.
Şimdiki patronuna, yani Çalık Grubu’na geçmeden önce de çok da öyle sakin bir liman değildi Sabah. Bir sürü badire atlatmış, patron değiştirmiş, yazarları ve yöneticileri Bizans oyunlarıyla koparılıp içi boşaltılmış, TMSF tarafından el konulmuş bir gazete olsa da yine de Sabah hep zirveye oynamayı sürdürdü bu süreçler içerisinde. Çünkü 1985’te yayın hayatına geçen gazetenin “Her kesime hitap eden…” yapısı tüm bu süreçlerde korundu ve bu ayak oyunlarından çok da haberdar olmayan sıradan okuyucu gazeteyi bırakmadı.
Ancak TMSF’den sonra Çalık Grubu’na geçen ve bu yeni patronajın dengeleri nedeniyle tek boyutlu bir yayına başlayan gazete artık bir daha toparlanması zor bir çöküş sürecine girdi.
HAVUZDA BOĞULAN GAZETECİLİK!
“Her kim ki medyanın sahibidir orada üretilen mesajların da sahibidir” sözü iletişim fakültelerinde öğrencilere öğretilen ilk kurallardan biridir. İşte bu sahiplik-üretilen mesajlar ilişkisi Sabah’ı doğal olarak tek boyuta indirgese de bu duruş Sabah’ın geleneksel okuyucusunu kaçırmakta fazla gecikmeyecekti. Ki öyle oldu. Artık yeni patronajda Sabah, o “Herkesin gazetesi” ya da kendi kuruluş sloganlarıyla “Türkiye’nin en büyük gazetesi” sadece operasyonel haberler yapan bir gazete imajını almıştı ve iktidara yakın medyayı tarif için kullanılan “Havuz medyası” tabirinin ilk akla getirdiği gazete haline gelmişti.
Evet, karşı siperde mevzilenmiş okyanus medyası olarak adlandırılan medyanın, başka bir versiyonu olmak belki de tarihi bir mecburiyetti ama Sabah bu kadar kolay iç edilecek gazete olmamalıydı.
Evet, iktidarın yanında saf tutmak, anlaşılır bir tercihtir. Kİ; Cumhuriyet, Sözcü ve Hürriyet gibi gazetelerin iktidarın tam karşısında olmaları ne kadar makulse, Sabah’ın tercihi de o kadar makuldür ama;
Her şey o ‘ama’ kelimesinde gizli.
Gazeteciliğin, “Kendin pişir, kendin ye” sözünden daha fazla anlamlar içerdiğini unutan Erdal Şafak yönetimi, inandırıcılık ve gazetecilik oynama oyununda, okyanus medyasına yenildi.
Etik ayrı bir tartışmanın konusu. Okyanus medyasının kuralsızlığının, Sabah’ı yoldan çıkardığı önermesi sahici bir söylem ama bu gerekçe Sabah’ın marka değerini yerlerde süründürmek için gerekçe olamazdı.
Ama oldu!
Ve ortaya şu trajedi çıktı;
Okyanus, havuzdan daha büyüktür!
Hürriyet gibi kurumsal yapıların, “Karıncayı öperken, belini incitmeme” kurnazlığından uzak, yalın kılıç savaşında Sabah’ın inandırıcılık zırhlarının parçalanması sürpriz olamazdı.
Olmadı da!
Kurnaz rakiplerinin aksine Sabah, zırhsız savaştı, korunmasız değişti.
Bu değişimin en çarpıcı göstergesi belki de gazetenin eski ve yeni yayın yönetmenleri arasındaki farktı. Fatih Altaylı gibi gazetecilerin değil, Türkiye medya tarihinin en silik gazetecilerinden olan Erdal Şafak tarafından yönetilebilen bir gazete olmuştu Sabah.
Ve sonuç: Belki hala 300 bin satıyor ve tiraj sıralamasında 5. Sıradan olsa da üstlerdeki yerini koruyor ama ne yazarlarının bir etkisi kaldı Sabah’ın ne haberlerinin. Sıralamadaki o yer de hala Sabah’ın yediği mirasın ürünü.
Ama daha önce dediğimiz kuralı yineleyeceğiz: Üstüne bir şey koymadıkça her miras bir gün biter. Ve görülüyor ki; değişmeyi beceremezse sabah da bitecek.
TAKVİM…
Bugün medya kavgalarına genelde ideolojiler üzerinden izliyoruz ama aslında medya tarihi medya kavgaları tarihidir. Ve belki de en sıkı ve bel altı kavgalar Hürriyet ve Sabah grubu arasında yapılmıştır. Bu amansız rakipler gazetecilik alanında da birbiri ile kıyasıya mücadele halindeydi ve Takvim’in varlığının nedeni biraz da bu mücadeleydi.
Doğan Grubu’nun belki ana motoru Hürriyet’ti ama bir de en çok satan bir gazeteleri vardı: Posta. Kayda değer tek bir haber vermeyen, magazin saçmalıklarıyla dolu bir gazeteydi belki ama bu durum Posta’nın Türkiye’nin en çok satan gazetesi olması gerçeğini değiştirmiyordu. Peki, Sabah Grubu’nun neyi eksikti?
Muhtemelen bu soru soruldu ve yanıt olarak Takvim verildi. Uzun zaman içerik olarak Posta neyse Takvim de o oldu ama olmayan bir şey vardı: Tiraj. Takvim, ne yaparsa yapsın bir Posta haline gelemedi. Ve hep etkisiz bir magazin gazetesi olarak kenarda durdu.
ERGUN DİLER DÖNEMİ: ETKİLİ AMA TUHAF!
Sabah’la birlikte el değiştiren ve Çalık Grubu’na geçen Takvim’in başına Yeni Şafak’tan Ergun Diler getirildi. Bu tercih, gazetenin “sadece magazin” içeriğinin değişeceğinin de göstergesiydi ki nitekim görece de öyle oldu. Yeni yazar takviyeleri, siyasi duruşu daha sert bir yayın anlayışı, sansasyonel haberleri ile Takvim görünür oldu.
Ancak her şeye rağmen olmuyordu. Gazetenin genlerine sinmiş magazin gayriciddiliği Takvim’in verdiği en ciddi haberde bile her nasıl oluyorsa anında görünür oluyordu. Bu, sadece okur algısından kaynaklı bir bakış değildi. Takvim ciddi ciddi bir ağaçla yapılan röportajı manşete çeken, asparagas haberleri cömertçe kullanabilen, fotomontajlardan kaçınmayan bir gazetecilik anlayışıyla sanki “Tamam, ciddi habercilik yapmaya çalışıyoruz belki ama siz yine de bizi o kadar ciddiye almayın” diyordu.
Sonuç? Magazinin gücü adına 118 binlik satışıyla ortalarda dolaşıyor. Ciddiyet? Yok. Etki? Sınırlı. O kadar ki; hükümete yakınlıkları yazarlıkla ödüllendirilen gazeteciler kendilerine giden Takvim teklifini kibarca reddedip “Sabah olmazsa kalsın” diyorlar.
ÖNCEKİ GAZETE ANALİZLERİ…
Hürriyet… Posta… Radikal…
Milliyet… Vatan…
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. |
Bunlar da ilginizi çekebilir...